SAKARYA’DA ÇOK KÜLTÜRLÜLÜK

İpek ve baharat yollarının ve üç kıtanın birleşim noktası ile uygarlıkların beşiği olan Anadolu toprakları, binlerce yıldan bu yana göç yollarının en önemlilerinden biridir. Anadolu tarihinin mübadelelerle, iskânlarla dolu olması bunun en somut göstergesidir. Türklerin Anadolu topraklarına gelmelerinden sonra, özellikle son iki yüzyılda yoğun göç hareketleri ile birlikte büyük çapta bir toplumsal değişim süreci de yaşan(maktad)ır. Göçle gelen ve Anadolu topraklara yerleşen göçmenler, kimi zaman yerleşik topluluklarla aynı etnik gruptan ve aynı kültürden, kimi zamanda farklı etnik (alt kültür) gruplardandır.

Farklı kültürlerden olan göçmenler ile Anadolu’da yaşayan halk (yerliler) arasında; gelenek, görenek ve kültürel farklıkların olması, bir takım toplumsal problemlerin yaşanmasına da neden olmaktadır. Göç ve toplumsal bütünleşme ile ilgili sorunlara, gerek Osmanlı İmparatorluğu gerek Türkiye Cumhuriyeti dönemlerinde sık biçimde rastlanılmaktadır. Ancak göç sonucu sorun yaşanmayan istisna yerleşim alanlarında da söz etmek gerekir. İşte Sakarya bu illerin başında yer almaktadır.

Dört yol ağzında bir il Sakarya iklimi, verimli toprakları, ormanları, akarsuları, gölleri ve önemli göç yolları üzerinde bulunmasından dolayı; milattan önce ve sonra önemli bir geçiş noktası ve yerleşim merkezidir. İlk yazılı tarihi milattan önce XII. yüzyıla kadar uzanan ve ilk yerleşik kavim olarak Friglerin yaşadığı Sakarya’da; daha sonra sırasıyla Makedonlar, Persler, Bithynialılar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar hâkimiyet kurarlar. Sakarya geçmişten günümüze uzanan bu tarihsel süreç de; Orta Asya, Kafkaslar ve Balkanlar gibi farklı coğrafyalardan gelen toplulukların renkleri oluşan ve farklı kültürlerin birlikte huzur içinde yaşadığı bir ildir. Etnik kimliğin de kavşak noktası olan bu ilde farklı coğrafyalardan gelen ve farklı kültürlere sahip olan insanlar, bu topraklarda yüzyıllardır barış içinde yaşamaktadırlar. Sakarya’nın kültürel renkleri olarak adlandıracağımız farklı kültürlerin çeşitlilikleri, ayrıştırıcı değil, birleştirici ve kaynaştırıcı bir rol oynamaktadır. Yani Sakarya’da ilk dikkati çeken; çok kültürlülük ve bunun yansıması olan kültürel canlılıktır.

Bu çok kültürlü yapıya ait halk kültürü araştırması için kentte, önce gözlemlemek ve tanımak amacıyla ilçe ve köyler dâhil 475 yerleşim birimine gidildi. Bu çok kültürlü yapının yansıması; yemek kültüründe, ölüm, evlenme ve sünnet geleneklerinde halk oyunları ve danslarında, hatta geleneksel el sanatları ve ustalarında kendini gösterir. Örneğin kent merkezinin çıkışı Dağdibi’nde toprağı biçimlendirip çömlek yapan rahmetli Hasbi Uluç Usta, oğlu Muharrem Uluç Usta, torunu Ümit Uluç Usta Boşnak; Kayalarmeduhiye Köyü’nde ağaçları, bastona ve asaya dönüştürerek yaşamın ayrılmaz bir parçası yapan, Nihat Çakıner Usta yarı Dadaş yarı Abhaz; Süpürge otunu Balkanlardan Adapazarı’na taşıyan kültürden abi kardeş Bahri Uzunoğlu Usta ve Cumhur Uzunoğlu Usta Muhacir; kumaşın her çeşidi ve yün ile pamuktan bin bir motifi aktarımı ile yorgan üreten Hasan Kar Usta Karadeniz; sıcak demiri her şekilde biçimlendirebilen abi kardeş Gülağ Yanık ve Ahmet Yanık Usta Abdal; Evliya Çelebi’nin anlattığı Taraklı’dan bugüne, ağaçları ataları gibi biçimlendiren kaşık yapan Ziyaettin Bulut Usta ile geleneksel evleri yapan abi kardeş Sıtkı Buluntekin Usta ve Naim Buluntekin Usta gibi yine ağaç, deri, keçe ve demiri bir araya getirerek semer yapan rahmetli Hasan Çevik Usta Manav kültüründen gelmektedir. Çok kültürlülüğün günümüzdeki yansımaları olan bu ustalar akla gelenlerin yalnızca bir kısmıdır. Bugün dokuz yüzü aşkın yemeğin Sakarya’da yapılıyor olması da, bu zenginliğin bir başka göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Kısaca topraklarında barındırdığı farklı kültürler, zengin bir kültürel birikimi de beraberinde Sakarya’ya taşır. Toplumsal açıdan uyumlu bir birlikteliğin yaşanmasında da, her kültür grubunun kendine düşen görevi yerine getirmesi etkili oluşturur.

İl sınırları içinde yerli ve yerleşik olarak “Manavlar”, yerli ve göçer olarak “Yörükler”; Kafkasya göçmeni olarak bilinen “Çerkezler”, “Abhazlar”, “Gürcüler”, “Lazlar” (Mohtiler) ve “Hemşinliler”; Kırım göçmeni “Tatarlar”; Balkan ve Rumeli göçmeni olarak adlandırılan “Boşnaklar”, “Arnavutlar”, “Pomaklar”, “Sırplar” ve “Muhacirler” (Bulgaristan ve Rumeli’den gelen Türk kökenli Yörük ve Türkmenlere verilen genel ad); bu toplulukların yanı sıra “Kurmançlar” (Kürtler), “Zazalar”, Karadenizliler (Türkçe dışında dil bilmeyen/Türkmenler), Abdallar, Romanlar ve çok az sayıda “Ermeni”, “Rum” ile “Arap” yaşamaktadır. İnanç açısından da Sakarya’da Müslümanlar nüfusun tamamını oluşturmakta ve bunların % 93,1’i “Hanefi”, % 3,6’sı “Alevi” ve % 3,3’ü “Şafii”dirler. Çok az sayıda da “Gregoryan”, “Katolik”, “Ortodoks” ve Protestan kökenli “Hıristiyan” ve de “Musevi” bulunmaktadır.

Sakarya iline başlangıçta gelen göçmenlerin hemen hepsi iskâna tabi tutulurlar. Bunların iskânı sanatlarına göre ve farklı kültürel özellikleri olanları birbirini arasına serpiştirme biçiminde bir yöntemle yapılır. Daha sonra yapılan göçler tamamen serbest ve istenilen yerleşim birimine yönelik yapıldığı için; bir süre sonra farklı kültürel yapılara sahip toplulukların hemşehrilik/soy gütme esasına dayalı bir yerleşim anlayışını benimsemelerinin sonucunda, uzun bir süre farklı özelliklere sahip toplulukların bütünleşmeleri de gerçekleşmez. Ancak 1950’lerden sonra ilin ülke ulaşım ağının kara, deniz, demiryolunun tam merkezi bir konumda olması, tarımda makineleşme ile il merkezinde tarım dışı yeni iş alanlarının belirmesi gibi olgular, farklı kültürler arasında etkileşimi başlatır ve güçlendirir. Bu değişim kentsel alandaki giyim-kuşamda, beslenmede, barınmada, serbest zamanlarını değerlendirmede çağdaş öğelerin ön plana çıkmasında etkili olur. Geyve, Taraklı ve Pamukova yöresinde ise göçmen yerleşiminin az oluşu nedeniyle geleneksel “Manav Kültürü” günümüze kadar çok fazla değişmeden gelir.

Manavlara ait olan ve yerleşik kültür olarak ilde kabul gören ve geleneksel kültür taşıyıcıları aracılığı ile yaşatılan bu kültür inceleme alanı olarak seçildi.

GELENEKSEL KÜLTÜRÜN TAŞIYICILARINDAN: AHMET İŞSEVER

Taraklı’da yerleşik kültürü incelemek için Mehmet Erkal tarafından; geleneksel kültür taşıyıcıları olarak Ahi Naci İşsever , Ahmet İşsever , rahmetli Semerci Alaaddin Usta , rahmetli Temcitçi Ferhat Karapekmez , Tacettin Özkaraman önerildi. Önerilen tüm geleneksel kültür taşıyıcılarıyla görüşüldü. Bunlar arasında özellikle Ahmet İşsever 1960’lardan beri bizzat içinde yer alarak sürdürdüğü halk oyunları, müzikleri ve yöresel giysileri alanı üzerine yoğun bir biçimde çalışıldı.

Ahmet İşsever yöre halk oyunlarını yaşatmak adına karşılıksız olarak üstlendiği öğreticiliğin yanında, yöre çalgılarının birçoğunu iyi derecede çalabilmektedir. Asıl işi öğretmenlik olan Ahmet İşsever halen faal olarak halk oyunları öğreticiliği ve müzisyenliğini yürütmekte ve bu işlevleri ile geleneksel kültür taşıyıcısı özelliğini taşımaktadır.

5 Kasım 1944 yılında Taraklı’da doğan Ahmet İşsever 1954’de Taraklı İlkokulu’nu bitirir. 1955’de başladığı Arifiye Öğretmen Okulu’ndan (ortaokul ve lise bölümlerini okuyarak) 1961-62 ders yılında mezun olur. Öğretmenliğe 1962 yılında Urfa İli, Halfeti İlçesi Durak Köyü’nde başlayan Ahmet İşsever, burada 2 yıl öğretmen olarak görev yapar. 1964’de Sivas’a askere gider. 4,5 ay yaz dönemi eğitiminden sonra 2 yıl Kars İli Arpaçay İlçesi Başgedikler Köyü’nde asker-öğretmen olarak görev alır. Daha sonra ise sırası ile 1966-1970 yılları arasında Sakarya-Geyve İlçesi Akdoğan Köyü’nde, 1970-1973 yılları arasında Pamukova İlçesi Çardak Köyü’nde ve son olarak da 1973-1992 yılları arasında Geyve İlçesi Alifuatpaşa Cumhuriyet İlköğretim Okulu’nda görev yapar. Öğretmen olarak başladığı son görev yerinde (Alifuatpaşa Cumhuriyet İlköğretim Okulu’nda) okul müdürü olarak da çalışır. 30 yıllık çalışma hayatı sonunda Mart 1992’de emekli olur. Öğretmenliği sırasında 1985 yılında Açıköğretim Fakültesi Eğitim Bölümü’nü kazanır ve eğitimini tamamlar. 1968 yılında Taraklı’da evlenen Ahmet İşsever’in bu evliliğinden 2 çocuğu dünyaya gelir. Birincisi 04 Kasım 1972 yılında doğan Murat, ikincisi ise 19 Ağustos 1983 yılında doğan Fırat’ tır.

HALK OYUNLARI GEÇMİŞİ

Aile fertleri ve düğünlerde oynayarak kendi başına öğrendiği halk oyunlarını, Arifiye Öğretmen Okulu lise 2’ye giderken kendi arkadaşlarına hobi olarak öğretmeye başlar. Öğretmen okulunu bitirdikten sonra 1966’da Geyve-Akdoğan’da kendi sınıf öğrencilerine “Geyve-Taraklı-Pamukova Halk Oyunlarını” öğretir. O yıllarda henüz bir kıyafet derlemesi yapılmadığı için öğrencilerine beyaz pantolon ve beyaz tişört giydirerek gösteri yaptırır.

Yine aynı okulda trampet ekibi kurar. Jimnastik grubunu hazırlar ve 23 Nisan’ da gösteriye çıkarır. 1968 yılında Akdoğan köyü İlköğretim Okulundaki jimnastik grubuyla Geyve’deki 23 Nisan kutlamalarına katılır ve büyük beğeni toplar. Daha sonra Çardak köyde aynı gösteriyi yapar.

Her zaman kendi çalışma yerini ve ortamını kendi hazırlayan Ahmet İşsever Cumhuriyet İlköğretim Okulu’nun yeni yapılan binasının bir sınıfını çalışma salonu olarak değerlendirmek ister. Okul projesine aykırı olduğu için kabul edilmez ve konu Valiye kadar ulaşır sonunda isteği kabul edilir. Ancak çalışma salonu bir yıl sonra yeni sınıfa ihtiyaç duyulması nedeniyle ikiye bölünerek (duvar örülerek) yeni sınıf açılmasıyla ortadan kalkar ve öğrencileri yine okul bahçesinde çalışmak zorunda kalırlar.

Sahneleme ve düzenleme anlamında ilk defa halk oyunları eğitimlerini Alifuatpaşa Ortaokulu, Geyve Lisesi ve Geyve Halk Eğitim Merkezi’nde verir. Okuma-yazmanın seferberliğinin yaygın olduğu yıllarda Sakarya Kapalı Cezaevi’nden Ahmet İşsever’in hazırladığı Geyve-Akdoğan’daki erkek halk oyunları topluluğu gösteriye çağırılır. Ahmet İşsever o yıllarda Erzurum Radyosu saz öğretmenlerinden bir kişiye rica ederek topluluğu izlemesini ister. Gösteriyi izleyen sanatçı halk oyunları topluluğunun yaptığı yanlışları ve yapılması gerekenleri not alır. Daha sonra bu eksiklikleri dikkate alarak Ahmet İşsever topluluğu yeniden düzenleyip yarışmaya katılır ve birinci olurlar.

İşsever bu başarıdan sonra derleme çalışmalarına başlar. Bu sıralarda 1975 yılında Geyve’de ilk kültür derneği kurulur ve Ahmet İşsever’e haber verilmeksizin faaliyetlerine başlar. Zamanın Alifuatpaşa Belediye Başkanı İlhan Tan topluluğun başarılarını duyar ve belediye adına yarışmaya katılmalarını ister. Bu teklifi kabul eden dernek İşsever’den habersiz topluluğu yarışmaya sokarlar ve ikinci olurlar. Kendi memleketinde kurulan dernek faaliyetlerinden haberdar edilmeyen İşsever gönül kırgınlığı yaşadığı için halk oyunlarıyla 10 yıl ilgilenmez.

1985 yılında o dönemin İstanbul Defterdarı Kadir Boy’un Abdi İpekçi Spor Salonunda düzenlenen Maliyeciler gecesine daveti üzerine 1 aylık sıkı bir çalışmayla gösteriye yeni topluluğunu çıkarak tekrar halk oyunlarına adım atmış olur. Bu gösteriden sonra Esnaf Odaları adına yarışmaya katılırlar.

1985 ve sonrasında “Geyve, Taraklı, Pamukova Halk Oyunları”nın önemi anlaşılmaya başlanır. On yıl aradan sonra 1985-1986 yıllarında Adapazarı Halk Eğitim Merkezi’nde halk oyunları çalışmalarına yeniden başlar. Hazırladığı topluluk İzmir’de yapılan Halk oyunları yarışmasında Türkiye dördüncülüğü alır. Böylece yöre oyunları yavaş yavaş tanınmaya başlar. Böylece Ahmet İşsever’in hayali gerçek olur. Yöre oyunlarına yönelik olarak Halk Eğitimden başlayan ilgi Milli Eğitimdeki okullara da yayılır. Önce liselere, liselerden ortaokullara, ortaokullardan ilkokullara kadar zamanla gelişerek büyür.

Önceleri Sakarya’da yöresel oyunla gösteri yapan ve yarışmaya çıkan topluluklar tamamıyla erkeklerden oluşmaktaydı. Çünkü o dönemde kızlarla erkeklerin beraber oynamaları yöre halkına göre uygun düşmemekteydi. Daha sonraları Ahmet İşsever’in yörenin insanı olması ve yılların verdiği güvenle Geyve halkı, kızlarını halk oyunlarına göndermeye başlarlar. Günümüzde ise halk oyunları topluluklarında o dönemin tersine erkek sayısında azalma, kız sayısında ise artma yaşanmaktadır. Ahmet İşsever’e göre bunun nedeni, taşımalı eğitimden dolayı Manav erkek çocuklarının çok fazla olmaması ve kızların daha istikrarlı çalışması etkili olmaktadır.

Günümüzde Alifuatpaşa Cumhuriyet İlköğretim Okulu’nun ikinci katında kendi çabalarıyla hazırladığı yöresel giysi odasını bin bir özenle her gösteriden önce ve sonra tek başına hazırlayan Ahmet İşsever, ilgilenmemesi halinde kimse giysilerle ilgilenmeyeceğini, hatta daha sonra hiçbir giysiye bile ulaşılamayacağını ifade etmektedir. Bu işin gönül işi olduğunu, karşılık beklenirse olmayacağını belirterek, her gösteriden sonra giysi parçalarını tek tek ayırmakta ve askıya asıp yerleştirmektedir. Halk oyunları çalışmalarına yönelik olarak eskiye ait yoklama listeleri, öğrencilerinin başarı tabloları, yarışma listeleri ve verdikleri notları halen arşivinde saklamaktadır.

Halk oyunları çalışması yaptığı kurumlarda güler yüzü ve yapıcı kişiliğiyle tanınan İşsever yöre halkının ve öğrencilerinin sevgisini ve saygısını kazanmıştır. Geyve İlçesi’ndeki bazı kurumların yardımcı olmaması ve zorluk çıkarması nedeniyle yaşadığı sıkıntılardan dolayı bazen küskünlük yaşasa da onu tanıyanlar “yine sen vazgeçemezsin bu işten, devam edersin” diye takılmaktadırlar.

Ahmet İşsever’e göre günümüzde Sakarya’daki okullardaki en büyük noksanlık müziklerin yanlış aktarılması ve çalıştırıcıların oyunlarda yöresel tavırdan uzak hareketler göstermeleri yöre halk oyunlarının yanlış öğrenilmesine neden olmaktadır. Bunun sonucunda ise yanlış yorumlanan ve kendi metronomundan daha hızlı oynanan oyunlar ortaya çıkmaktadır. Kendi yetiştirdiği öğrencilerin de bu işi hakkını vererek yapmadığını düşünen Ahmet İşsever, yalnızca para kaygısı düşünerek oyunları yanlış öğretmelerine, yanlış müzikler aktarmalarına ve açılan her kursta usta öğreticilik belgesinin yöre hakkında yeterli olmayan herkese verilmesinin olumsuz sonuçlarından söz etmektedir. Ayrıca kendisiyle birlikte müzisyenlik yapan diğer kişilerin yaşlanması ve zamanla müziği bırakmaları nedeniyle de gün geçtikçe oyun müziklerinin de unutulacağı kaygısını taşımaktadır. .

Kısaca yöre halk oyunlarının, Sakarya’da ve Türkiye’de tanınmasında, TRT kanallarında gösterilmesinde, Sakarya Artvin Derneği ile Türkiye birinciliği kazanılmasındaki katkıları ile Türk kültürünü Moldavya, Romanya ve Fransa gibi festivallerde temsil etmesiyle tam bir kültür adamıdır. Halen Sakarya’da halk eğitim merkezi başta olmak üzere, birçok okul ve dernek bünyesinde çalışmalarına devam etmektedir.

Bugün 66 yaşındaki Ahmet İşsever, ömrünün büyük bir bölümünü Sakarya yöresi halk oyunlarının tanıtımına ve yayılmasına adamış biri olarak yöre araştırmalarının vazgeçilmez kaynak kişisidir. Sözlü tarih için büyük önem taşıyan Ahmet İşsever, yayınlamamış çalışmalarıyla da unutulmaması gereken bir kişiliktir.

KAYNAKÇA

Ahmet İşsever; Geyve Yöresi Halk Oyunları Gelenekler-Görenekler, Yayınlanmamış Çalışma Dosyası (Ali Aktaş Özel Arşivi), Geyve, 2002

Ahmet İşsever, “Geyve Yöresi Oyunları/Türküleri”, Irmak Kültür-Sanat Dergisi, Sayı: 61, Sakarya, Ocak-2006, s.43

Ali Aktaş, “Marmara Bölgesi’ndeki Manavlarda Zeybek Kültürü: Geyve-Taraklı, Pamukova ve Korudere Zeybeği”, Zeybek Kültürü Sempozyumu (24-25 Ekim 2002), Muğla Üniversitesi Yayını, Muğla, 2004, s.11-38

Ali Aktaş; “Çok Kültürlülük ve Sakarya’nın Kültürel Renkleri”, Bizim Sakarya Gazetesi, 21 Nisan 2006, s.5

Ali Aktaş; “Sakarya’nın Toplumsal Yapısı”, Bizim Sakarya Gazetesi, 9 Mayıs 2006, s.8

Ali Aktaş; Farklı Kimliklerin Kavşak Noktası: Kültürel Renkleriyle Sakarya (Sakarya’nın Toplumsal ve Kültürel Yapısı), Adapazarı Merkez Belediyesi Yayınları, İstanbul, 2008, s.33

Ali Aktaş; Sakarya’nın Yemek Kültürü, Değişim Yayınları, İstanbul 2008

Necdet Çolak; Geyve Yöresi Halk Oyunları ve Müzikleri Derleme Çalışması, Şile Halk Eğitim Merkezi Yayınlanmamış Çalışma, İstanbul, 2002

Muallim Hasan Bahri; Anadolu Köy Düğünleri, Şems Matbaası, İstanbul, 1332 (1916) [Günümüz Türkçesiyle Yayına Hazırlayan: Güner Sernikli, ODTÜ Türk Halkbilimi Topluluğu Yayını, Ankara, 1979, s.8]

Naci İşsever; Sakarya-Taraklı İlçesi 1943 Doğumlu, Evli ve 3 Çocuk Babası, Üniversite Mezunu, Emekli Öğretmen.

Pelin Şendil; Sakarya İli Geyve İlçesi’nin Sosyo-Kültürel ve Folklorik Yapısı, İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Türk Halk Oyunları Bölümü Öğreticilik Ana Sanat Dalı Yayınlanmamış Bitirme Çalışması, İstanbul, 2002

Türker Eroğlu, & Köktan, Yavuz & Eroğlu, Erol & Gönültaş, Çiğdem; Sakarya Halk Kültürü (Derleme Çalışması), Sakarya Valiliği Yayını, Sakarya, 2003

Yaşar Şahin; Sakarya-Geyve Yöresi Araştırması, Milli Eğitim Bakanlığı A Kategorisi Jüri Üyeliği Araştırması (Yayınlanmamış Çalışma), Adapazarı, 1996