Manavlar ve Manavlık son yıllarda daha belirgin bir toplumsal ve siyasal ilginin odağı haline gelmektedir. Manavlar üzerine yapılan tartışmalar ve yayınlardaki artış bunun bir göstergesidir. Manav Gizemi, bütün bu tartışma ve yayınlara rağmen hâlâ giderilememektedir. Manavlar kimdir?

Batı Anadolu’da yaşayanlara, oralı olanlara verilen bir ad mı? Yoksa farklı bir etnik kimlik midir; Manavlar sonradan Müslümanlaşan ve Türkleşen Hıristiyan mıdır? Kökenleri Türk mü yoksa Rum mudur? Kökleri Müslüm mı yoksa Hıristiyan mıdır?

Farklı bir etnik yapıdan ve inançtan geliyorsa buna rağmen neden Türkçeden başka bir dil konuşmuyorlar? Neden her hangi bir farklı dini inanışın izlerini taşımıyorlar? Hıristiyan ya da Rum iseler neden Manav adını kullanıyorlar? Yoksa sonradan yerleşikliğe geçen Yörükler midir? İzmit Sancağında yaşayan Manavlar ile Diyarbakır’da yaşayan Manavlar arasında ne gibi bir bağ/fark var? Manavlar neden ve ne zaman, nereden geldiler ve nerelere gittiler? Bu sorulara şimdiye kadar net cevaplar verilememesini neden olduğu muğlaklık, spekülasyona uygun bir ortam yaratmaktadır. Bu çalışma, Manavlara dair yapılan araştırma ve tartışmalar için konunun sınırlarının ve ilgili sorunların ortaya konulması açısından bir girizgâh olarak değerlendirilmelidir.

Günümüzde Batı Anadolu’nun İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu, Bilecik, Bursa, Balıkesir Çanakkale, Eskişehir, Kütahya illerinin merkezi ile birçok ilçesinde, ayrıca Afyon, Manisa, Ankara, Konya, Uşak ve Diyarbakır gibi illerde kendilerine Manav diyenlerin oluşturduğu yerleşimler mevcuttur. Genelde, Türkiye’deki Manavların coğrafi olarak Doğu Marmara ve Ege’de yaşadıkları bilinmektedir. Bu coğrafi dağılım aynı zamanda dil itibariyle kültürel bir bütünlüğü de ifade etmektedir.

Manavları yalnızca etnik, yalnızca kültürel ya da yalnızca bölgesel olarak kimliklendirmek oldukça anlamsızdır. Manavları ırk açısından Türk kökenli kabul ederken, yediyüz yıldır yaşadıkları bu coğrafyalarda kendilerine komşu olan Rum ve Ermeni tebaadan kız alış-verişi yapmadıklarını var saymak bilimsel olarak olanaklı değildir.

Osmanlının kuruluş aşamasında ona destek olan Hıristiyan kökenlilerden kız alış-verişi başta padişahlar olmak üzere her düzeyde gerçekleşen bir olgudur. Ancak bu durum Manavları, etnik veya dini açısından Rum ya da Hıristiyan gösterme çabalarını doğru kılmamaktadır. Çünkü Manavlarda var olan günümüze kadar gelen halk kültürü ve edebiyatında ya da inanç uygulamalarında Türk ve Müslüman olmayan unsur ve kalıntılar bulunmamaktadır. Kısaca Manavların kökeni Türk ve Müslüman olmayan unsurlardan yola çıkarak açıklamaya çalışmak boş bir sav olmaktan ileri gitmemektedir.

Manavlar arasında yaygın bir biçimde var olan Ocak kültü; iyileştiricinin yani sağaltım işini yapan kişinin el verme geleneği Türk Kültürü içinde Orta Asya’dan Balkanlara kadar var olan bir uygulamadır. İyileştiricilik, yüzyıllardır babadan oğula, anneden kıza ya da çocuklarının olmaması/ölmesi durumunda bir başkasına el vererek aktarılmaktadır. Bu yönüyle de Manavlar Türk kültürünün bir parçasıdır. Geleneksel kültürün temsili günümüzde de sürdürülmektedir.

Manavları sonradan yerleşikliğe geçen Yörükler olarak tanımlama çabaları, yemek kültürünün tarımsal ürün çeşitliliği ve et yemeklerinin yaklaşık iki yüz yemek arasında çok az bir sayıda kalması göz önüne alındığında pek olanaklı görülmemektedir. Buğdayın başat kültür olduğu Manavlar, yüzyıllardır geleneksel yemekleri olan “keşkek” ile yerleşikliğin örüntüsünü bütün yaşam alanlarında özel gün yemeğini kullanarak göstermektedirler. Yörüklerin hayvancılıkla geçinmeleri, yemek kültürünün et ağırlıklı olmasını -tahıl, sebze ürünlerinin azlığı- göz önüne alındığında pek örtüşmeyen bir yapı karşımıza çıkmaktadır.

Ayrıca bugün giderek azalmasına rağmen ikiyüz yılı aşan tarihleriyle var olan konut ve diğer mimari yapıların, daha da eskilere dayanan bir tarihsel arka planı olduğu göz önüne alındığında göçerlikten yerleşikliğe geçen bir Yörük yaklaşımı da pek gerçekçi olmamaktadır. Bu durum muhakkak ki Manav yerleşim alanlarına göçerek, yerleşikliğe sonradan geçen insanların hiç bu topluluk içinde yer almadığı anlamına gelmez. Kısaca Manavların arasına kimi evlilik, kimi iş, kimi farklı nedenlerden dolayı gelip yerleşen insanlar mutlaka vardır. Ancak Manavlar tanımlanırken göçerlikten yerleşikliği geçen ifadesi doğru bir tanımlama değildir.

Tarihsel olarak Manavlarla birlikte yaşayan veya orada bulunan “Hristiyanlara ne oldu?” sorusu üzerinden Manav kimliği tartışmalarına girmek Manavlar üzerine hiç araştırma yapmayanların ya da tanımayanların masa başı/kâğıt üzeri değerlendirmelerinden öteye gitmeyen yaklaşımdır. Bu açıdan “Manav” tanımlaması da sorunludur, dolayısıyla açıklanması gerekmektedir. “Manav”, yerli-yerleşik olarak yaşayan ve Türkçe konuşan herkesi kapsayan bir tanımlamadır. Eğer dil üzerinden bir Manavlık kimliği tanımlayacaksak, bu Manavların tamamen Türkçe konuştukları gerçeği olmalıdır. Çünkü tarihten biliyoruz ki, Osmanlı egemenliği altında yöreye birçok Türk ve Müslüman aile yerleştirilir.

Bizde bu yerleştirilen Türk ve Müslüman ailelerden söz etmekteyiz. Osmanlı’nın gerileme döneminde hız kazanan Müslümanlaştırma ya da sonrasında Hıristiyan zorla göç ettirilmeleri sürecinde Hristiyanlardan boşalan yerlere göçmenlerin iskân politikası kapsamında yerleştirilen aile ya da toplulukların “Manavlığından” söz etmiyoruz. Dolayısıyla, Manavlar; din, dil, tarih ve diğer kültürel öğeler bakımından bir bütünlüğe sahip bir topluluktur. Kimin etnik kimlik olarak Manav olup olmadığını ortaya koymak, Osmanlı döneminde buralara yapılan iskânlarla ilgili belgelere bakılarak ailelerin soyağaçlarının çıkarılarak olanaklıdır. Bu açıdan özellikle 1530’lu Tahrirlerde yer alan ve günümüze kadar gelen köylerin kayıtları üzerinden hareket etmek, Hıristiyan ve Yörük varsayımlarını tamamen ortadan kaldırmaktadır.

Manavlar Osmanlı’ya sürekli olarak asker verdiği için Manav hanelerinde zamanla erkek sayısının azalması ile damat alma (içgüveyi) uygulamasını geleneksel bir hal alır. Özellikle son yüzyılda gerçekleşen sık savaşlarda yaşanılan kayıplar içgüveyi geleneğini daha da yaygınlaştırır. Çünkü hanede erkek olmayışı tarla, bahçe ve hayvan için gereken insan gücüne ihtiyacı giderek artırması ile önce aynı köy içinden, sonra yakın köylerden, kasabalardan, kentlerden giderek daha da geniş bir alandan damat alma geleneği yaygınlaştırır. Günümüzde Manav hanelerinin içinde farklı yerleşimlerden geldiği ifade edilen aile üyelerinin temel nedeni de budur.

Özellikle Osmanlı tarafından uysal, mülayim olarak görülen topluluk üyeleri, göçle gelenlere verilen toprak seçiminde bu kültüre ait yaşam alanlarına başka kültürlerin ikame edilmesini de beraberinde getirir. Osmanlının her toprak kaybında, kaybedilen yerlerden göç edenlerin yerleştirildiği alanlar ya Manav toprakları olur ya da onlara yakın devlet arazileri olur. Çünkü bu topluluk üyeleri dışarıdan gelenlere karşı son derece hoşgörülüdür. Yakın yerleşimler daha sonraki dönemlerde farklı topluluklarla evlenmeyi de beraberinde getirir. Manavlar arasında bugün ortaya çıkan farklılıklarda bu süreçte etkili olur.

İzmit Sancağında bağlı 788 yerleşim alanında Manavlar yaşamaktadır. Günümüzde Kocaeli ili sınırlarında 367 mahalle, köy ve köy altı (divana bağlı küçük köyler) yerleşim alanı, Sakarya’da 377 mahalle, köy ve köy altı (divana bağlı küçük köyler) yerleşim alanı ile İstanbul Şile İlçesine 43 köyü Manav yerleşim alanı olarak İzmit Sancağında tasnif etmek olanaklıdır. Yani günümüzde nüfus olarak Kocaeli’nin % 17,74’ü ile Sakarya’nın % 40,62’si Manavlardan oluşmaktadır. Yine günümüz açısından İzmit Sancağının nüfusunun yaklaşık % 25,83’ünü Manavlardan meydana gelmektedir.

Ancak bu verileri Cumhuriyetin kuruluşu ya da 1927 nüfus sayımını başlangıç noktası sayarsak İzmit Sancağında yaşayanların % 47,26’sı Manav kökenlidir. Bu veriler ışığında adları verilecek olan yerleşim alanlarında [mahalle, köy ve köy altı (divana bağlı küçük köyler) yerleşimde] bulunanların tamamı Manav kökenlidir demek olanaklı değildir. Bazı yerleşim yerlerinin tamamı Manav olmakla (Örneğin Karamürsel-Akçat, Çamdibi, Dereköy, Karaahmetli gibi) beraber bazı yerleşim birimlerinde de Manavlar ve başka topluluklarla birlikte (Karamürsel-Ereğli’de Manav ve ağırlıklı Laz/Karadenizler, İnebeyli’de Manav ve Boşnaklar (Taşağıl Mahallesi), Kayacık’da Manav ve diğer topluluklar, Pazarköy’de Manav ve az sayıda Lazlar, Dört Temmuz Mahallesi’nde Manav ve diğer topluluklar bir arada) yaşamaktadır.

Sonuç

Yerleşik bir kültür olan bu topluluk üyeleri Manavlar sözcüğünün içeriğini kimi zaman net olarak tanımlayamamaktadırlar. Manavlık kimliğinin tanımlanmasında karşılaşılan en önemli güçlük de Manav sözcüğünün nereden geldiği ya da hangi maksatla kullanıldığına yönelik sorulara yanıt bulamama sorunudur. Bu nedenle sıkışan bu topluluk üyeleri bildikleri “dil bilmeyiz” sözcüğü ile başlayan ve “yerlisiyiz”, “yerleşik olanız” ifadelerine yöneldikleri görülmektedir. Evet, anahtar sözcük “dil bilmeyiz” yani “Türkçe dışında konuştuğumuz bir dil yok” anlatımıdır. Bu topluluğu “Dil Bilmez Yerli-Yerleşik Türkler” olarak tanımlamak, bir anlamda Manavlara tercüman olmak, Manav sözcüğünün/kavramının içinin doldurmanın ilk adımını oluşturmaktadır.

Dil bir kimliği tanımlamak için önemli bir araçtır. Çünkü bir dilin varlığı, etnik kimlik tanımlamasında kullanılan diğer araçlar olan, ortak tarih, yurt birliğinin vb. konuları da bütünlemektedir. Manavlarının yer-yöre, kap-kacak, bitki vb. adları dışında da bildikleri her şey Türkçedir. Dolayısı ile “Dil Bilmez Türkler” ifadesi çevrelerinde yaşan çok kültürlü/dilli topluluklardan onları ayıran en temel özelliği vurgulamak üzere araştırmada kullanılmaktadır. Manavlar etnik açıdan da Yakut (Saha) Türklerinin Sari boyundandır.