Seçimle ilgili yazımı, 1 Kasım’ın hemen ardından yazmak istemedim. Bizim mahallede yaşanan büyük şoku hissedenlerden biri de bendim tabi ki. Sözcüklerimi, cümlelere dökmeden önce, sakin olmayı ve sonuçlar üzerindeki düşüncelerimi daha tarafsız yazabilmek için, zamanın yardımcı olmasını bekledim.

1 Kasım akşamı, bizim mahalledekilerin, anket firmalarının ve hatta, AKP’li arkadaşlarımızın bile tahmin etmediği bir biçimde noktalandı. Muhalefet Partileri; 7 Haziran’da içeride ilk ayağı oynanmış maçta beraberliği koparmış ve ardından büyük umutlarla çıktığı Real Madrid deplasmanında fark yemiş gibiydi. “Nasıl olur?” sorusu, aramızda en çok kullanılan iki kelime haline geldi. Hepimiz çuvallamıştık. Memleketi terk edecek arkadaşlarımın sayısında hızlı bir artış gözlemliyordum. Aradan geçen bir haftanın ardından, başka diyarlara göç edecek olanlardan, “Beyaz Türklüğe” geçiş çok hızlı yaşandı. Sorun hep aynı bizim mahallede: “Neden?” Bir “Beyaz Türk” olarak, geçtiğimiz süre zarfında, kendime de sıkça sorduğum bu soruya bir kaç cevap bulduğumu düşünüyorum.

- İktidarın, milliyetçi oyları konsolide etmek için verdiği çaba karşılığını verdi. Hatta bu karşılık o kadar keskin oldu ki, 7 Haziran sonrası tutumunu sertçe eleştirdiğimiz MHP baraj altını kılpayı kurtardı. AKP, MHP’nin içi boş ve söylemde dahi tutarsız hareketlerini (hareket yerine “politika” diyecektim ama dilim varmadı) iyi süzdü ve milliyetçi oyları can damarından vurdu.

- 7 Haziran sonrasındaki büyük başarısının ardından HDP, artan PKK terörü üzerine net konuşamadı. “Seni Başkan Yaptırmayacağız” çıkışına benzer bir “Sana Silah Bıraktıracağız” çıkışını bir türlü beceremedi. Özellikle doğudaki sağa yakın Kürt seçmen, kendisini, “istikrar” denen ve iktidar tarafından kullanılan seçim silahına teslim etti. İlimizde bile 7000’e yakın oy kaybı yaşayan HDP, AKP’nin bir taşla vurduğu ikinci kuş oldu. HDP’ye özellikle Batı’da yapılan saldırılarla birlikte; oy verenlerin bile ifşa edilerek tehdit edildiği bir ülkede, barajı geçmeleri ise başarıdır.

- Seçimin bir diğer kaybedeni de CHP oldu. Son dönemde görece daha doğru bir politik çizgiye evrilse de; bu politik iklimde, vatandaşın gözünde bir iktidar adayı olarak bir türlü görülemiyor. Kısıtlı kaldığı coğrafyadan henüz çıkabilmiş değil. AKP karşısında tek başına iktidar alternatifi görmeyen seçmenin yeniden AKP’ye oy vermesinin altından yatan bir başka sebep; CHP’nin yüzde otuz bandını geçemeyeceğine inanan vatandaş iradesi. Bu irade kırılmaz ise iktidar şansı hala çok uzaklarda.

- Vatandaş, muhalefetin yaşadığı kaygıları hissetmiyor. Adalet, özgürlük, dış politika, eğitim gibi konular seçmen için ikinci belki de üçüncü planda. Kalkınma ve ekonomi vatandaşın gözdesi. Dümeni bozulan esnaf, pazarı zamlanan ev kadınlarının oyuna talip olabilmek için yepyeni bir siyasete ihtiyaç var.

- Sağ seçmen davranışı. Bizim mahalledekiler bu davranış biçimine bir türlü anlam yükleyemiyorlar. %40’ın kaygılarından çok uzak, 70 senedir %60’lık bir bloğu domine eden sağ seçmene dokunabilmenin ve onun isteklerini anlayabilmenin ve bu isteklere cevap verebilmenin yollarını bulabilmek gerekiyor.

- Şu artık açıkça ortaya çıktı. AKP, bizim mahallenin düşündüğü gibi değil. “Hata yaptılar”, “Yanlış yapıyorlar” diye düşündüğümüz her konu, bilinçli bir politikanın ürünü. Hangi söylemin ne kadar oy getireceği, kendileri tarafından biliniyor. 7 Haziran’dan sonra, “kaybedecekleri erken seçime neden girsinler” sorusu da böylece cevaplanmış oluyor. Hangi cümlenin kim tarafından, nerede, ne zaman söyleneceği önceden hesaplanıyor. Bu hesabı ve kitabı bilmeyen muhalefet partilerine ise seçimden sonra şaşırmak kalıyor.

Bize ise; ortaya çıkan yeni meclis aritmetiğine, 7 Haziran’daki gibi saygı duymak düşüyor. Vatandaş bir seçim yaptı ve maçın rövanşında farklı bir karar verdi. Bu meclis ve bu topraklar hepimizin. Geçmişte savunduklarımızdan; özgürlükten, bağımsız yargı ve laik eğitim isteğinden, kişisel hak ve özgürlüklerin genişletilmesinden, basına uygulanan baskıların son bulması isteğinden vazgeçmiş değil. Seçmenin %90’ını oluşturan T.B.M.M., en başta Kürt sorunu olmak üzere önümüzdeki güçlükleri aşacak adımları ivedilikle ele almalı. Huzurun ve barışın tesisi, 2023’te ilk 10 ekonomi arasından bulunabilmemiz tamamen buna bağlı.

* ”Milli İrade Böyle İstedi – 1” adlı yazıyı 7 Haziran’dan hemen sonra kaleme almıştım. Bu yazı, ilk yazının rövanşı niteliğindedir.

Twitter: altugbalcioglu