CHP; 2002’den bu yana en iyi seçim kampanyasını yürütüyor. Ali TARAN’ın sihiri çok belli. TRT tarafından “iktidarı hedaf aldığı” iddiası ile yayınlanması reddedilen CHP reklam filmi bunun en iyi örneği. Kartal Mitingi’ndeki büyük coşku ve ardından açıklanan seçim bildirgesi uzun yıllar sonra Sauron’un* gözünü ana muhalefet partisine dikti.

CHP’den gelen her cümlesiye laf yetiştirme gayretinde olan bir iktidar izliyoruz. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de bunun şu anda son örneği.

Mutlak iktidarı kaybetme korkusuyla sarıldıkları “en büyük milliyetçi” biziz parodisinden sonra; seçim bildirgesini, özellikle, ekonomi ve eğitim başlığı altından toplayan CHP’nin emek eksenli politikalara açıkça yer veriyor olması Adalet ve Kalkınma Partisi’ni korkutmuş durumda. Barajı geçmesi çok muhtemel bir HDP ve Orta Anadolu oylarını konsolide edeceği görünen bir MHP’nin ardından, CHP’nin yeni bir ekonomik model söylemi ile kampanyasına başlaması, Adalet ve Kalkınma Partisi’ne kabuslar gördürüyor.

CHP, son dört yıl içerisinde sadece 250 dolar artabilmiş ve 10.000 dolar bandına sıkışmış milli geliri iyi analiz ederek, ülkenin orta gelir ve orta teknoloji’ye hapsedilmiş tablosunu yıkıp geçmeyi vaad ediyor. Ekonomi, eğitim, çözüm süreci, dış politika gibi maddelere ciddi çözümler öneren Cumhuriyet Halk Partisi, adeta bir papağan üslubu ile eleştiriliyor: “Emekliye vereceğiniz iki maaş ikramiyenin ve bin beş yüz tl’lik asgari ücretin kaynağı nerede?”

Bu arkadaşlar:

-Bakan oğullarının nasıl zenginleştiğini,

-700.000 dolarlık saatlerin nereden geldiğini,

-Beştepe’deki sarayın maliyetinin nasıl sağlandığını,

-Avrupa’nın en büyük makam aracı sayısına nasıl ulaşıldığını,

-Alınan gemiciklerin fiyatlarını,

-Yeni cumhurbaşkanlığı uçağının hiper maliyetini, sormamışlardı. Bu soruya muhattap olduğunuzda, bu ekonomi bilginlerine sorunuz: 2015 yılı merkezi yönetim bütçesi ne kadardır?

Bu arada; şu TRT meselesine dönersek, aslında devletin en üstünden şöyle bir açıklama beklemiştim ama kısmet olmadı: “Sen Ana muhalefet partisi olarak koskoca iktidar partisini hedef almaya utamıyor musun? Ey CeHaPe!”

*Bilmeyenlere not: Sauron; J. R. R. Tolkien`in hayalî Orta Dünya evreninde "Karanlıklar Efendisi" ya da "Yüzüklerin Efendisi" olarak anılan kötü bir büyücü.

Yaşasın! Milli Uzay Ajansı Geliyor!

Davutoğlu tüm Türkiye’nin merakla ve büyük bir heyecanla beklediği haberi sonunda verdi: "Seçimden sonra çıkaracağımız ilk kanunlardan birisi de Milli Uzay Ajansı`nın kurulmasıdır"

Şam’a gidemeyenlerin, uzaya gidecek olmalarını iddia etmeleri tam bir kara mizah örneği. Bu ülkenin Avrupa Birliği’ne vizesiz girişini sağlayamayanlar, kendi vatandaşının iş güvenliğini sağlayamayanlar, Gezi’de, 6-7 Ekim olaylarında can güvenliğini temin edemeyenler; bu ülkeyi uzaya taşıyacaklar !

Oksijensiz uzay ortamında mekiğimiz patlamazsa iyidir! Allah’ım sen benim aklıma mukayyet ol.

24 Nisan Üzerine

Her yıl 24 Nisan`da milletçe karşımıza çıkartılan şu “tehcir” meselesi, yüzüncü yılında çok daha şiddetli bir halde yüzümüze vuruluyor. Soykırım olarak adlettikleri durum için Vatikan ve Avrupa Birliği Parlamentosu ardından, Birleşik Devletler de “sözde soykırımı” kabul hazırlığında. Buraya nasıl geldiğimizi iyi tespit etmemiz gerekiyor.

Uluslararası toplumun olayı kabul ediş biçimine yeterince müdahil olamadık , hatta Google’daki aramalarda bile milyonlarca tık geride kaldık. Dönemin “tehcir” politikasını bırakın el-aleme anlatmayı kendimize bile yeterince anlatamadık. Bir zamanların “millet-i sadıka”sı olan Ermenilere kendi vatanlarında gariplik yaşattık ve azınlıkları hor ve bölücü gören bir devlet politikası ile yetiştirildik. “Türklük adına öldürdüm” diyenlerin biz Türklerin vicdanlarına kilit vurmasına müsaade ettik. Bu konuyu sosyal ve uluslararası politik zeminlerde tartışmakta hep başarısız olduk.

Üzerimize tutup yapıştırılan bu “soykırım” yaftasından kurtulabilir miyiz? Bu uluslararası konjenktürde çok zor. Ama; “barış” kelimesini “soykırım” kelimesi ile değiştirmeyi hem Türkler hem Ermeniler hem de diğer kimlikler için isteyerek işe koyulabiliriz. Denemeye esas değer olan “gerçek” bence budur.

Twitter: altugbalcioglu