Bu ne dünya kardeşim seven sevene

Bu ne dünya kardeşim böyle?

1984 bayram gecesi. Ankara. Sanırım yine böyle bir sarışın eylül ve kurban arefesiydi. Fotoğraf çekiliyoruz. Dedem tabii ki koltuğunda, elinde tesbihi. Babaannemin yanıbaşında, gelinler,amcalar,torunlar. Nasıl da gülmüşüz, masadaki hediyeler, zigon sehpalar, camdaki çiçekli perdeler bile gülmüş! Mutlu muyuz? Evvett!!! En azından resimde öyle.Biirrr ikiii üççç!!! Patlayan flaşla ölümsüzleşen, dar bir evin geniş ailesinin mutlu fertleri. Ne güzel bir kare…Çok mu varlıklıyız? Hayır. Hanlar hamamlar mı var? Yok! Kooperatife bile girememişiz! Arabamız yok, kredi kartımız yok, akıllı telefonumuz yok.Yokların içinde de mutluluklar varmış meğer.Sevgi varmış, saygı varmış...

Ne bir kürk ister bu şen gönlüm

Ne bir han ne de saray

Ye iç eğlen çok kısa ömrün Sev çünkü sevmek en kolay...

***

Şilibim, şilibom, şilibom bom bom.. Limonlu çayların şıkırtısı, babaannemin baklavasının ağızdaki çıtırtısı, TRT de cızırtılı bayram özel programı.Ekranda kimler yok ki!  Yeliz, Erol Büyükburç, Öztürk Serengil, Altan Erbulak...

Yapımcı Erşan Başbuğ, sunucu Gülgün Feyman - teklemeden ne de hoş konuşuyor- bayram anonsunu geçiyor:

“Ne güzel iyilikler getirir bayramlarımız , yüreğimiz iyiliklerle dolar taşar dargınlar barışır, … bugün yediden yetmişe hepimiz en temiz duygularımızla bayramlaştık. Sözün özü neş’eliyiz sevgi doluyuz…

İçimde sevinç çiçekleri açıyor, söz veriyorum; ölene dek böyle bayramlar yaşayacağım, mutlu anları , beni ve ailemi çok seven büyüklerimi unutmayacağım ve bu resmi hafızamda saklayacağım...Hep seveceğim.

Sev çünkü sevmek en kolay...

***

Hayır ben değilim ben olamam yanındaki,

Hayır ben değilim yanı başındaki

Öylesine dopdoluyken bugün gözlerim

Nasıl da gülmüşüz resimlerdeki gibi...

Dedem ve babaannem yaşlanıp bizler büyüdükçe yıl yıl bir şeyler değişti hayatta.Resimlere bakınca anlıyorum. Arefe gününden çoluk çocuk gelinen, odalardan bavul ve çocuk sesleri, mutfaktankavurma, pilav kokuları taşan bayramlar aldı başını gitti önce. Herkesin bir sebebi vardı gelmemek için!Artık her bayram değil arada sırada buluşuyordu bu kalabalık.Resimlerdeki mutlu yüzler de yoktu artık, prizlere takılan tebrik kartları da...

Renkli yayına geçince TRT, bir baktık Ceyar gitti, Heidi gitti, Günebakış gitti, plazma ve kumanda gelince önce üstündeki danteller terk etti tv.leri sonra tam on ikide göndere çekilen bayrak gitti.Saatler küser mi ? Saatler bile önce durdu sonra gitti! ...

Bu ne dünya kardeşim giden gidene

Bu ne dünya kardeşim böyle...

***

Komşular taşınınca başka semtlere kimileri göçünce ahirete, kapı önlerinden yaşlı kilimler, emektarminderler, taze nohutlar da toplanıp gitti. Hem de güzelim komşuluğu kolundan tutup çekiştirerek gitti. Ahhh o şarkılar… İçli notalar, fasıllar, güfteler de gitti. Perdenin arkası falan kalmadı, cânımDidolar, gofretler de gitti .

Gitme sana muhtacım

Gözümde nursun başımda tacım muhtacım

Beni öldür öyle git

Yaşamak için senin sevgine muhtacım...

“Gitme sana muhtacım” diyen Zeki Müren gitti , gecekondular, hiç karşılık vermeyen komşu kızları, Angara bebeleri, tornetler de gitti. İğde kokuları bile gitti. Gitmez sandığım anarşik duvar yazıları da gitti yazanları kovalayan bekçi de...

Balkonda dedemin özenle kestiği dönerler, kardeşlerin , eltilerin birbirine ikram ettiği son kardeş lokmalar.Yoklar! Bayramlar gider de badem şekerleri, tepsi tepsi su börekleri, masum dudaklardaşükürle diz dize can cana yenilen kavurmalar, baklavalar durur mu? Kan ter içinde, bakır kaplarla beraber tangır tungur onlar da gitti. Kurbanların bembeyaz mendilleri, tekbirler de kalmadı, kısa mesajla bağışlar girince hayatımıza kurbanların kınaları da gözlerinin mendilleri de dudaklarını bükerek gitti...

***

Bu ne dünya kardeşim göçen göçene

Bu ne dünya kardeşim böyle, Gün gelip selam verince gökteki meleklere

Artık dönüşün yoktur geriye...

Dedemin bahçesindeki kayısılar, komşu çatıdaki taklacı güvercinler, küçük havuz, havuzdaki kağıttan gemiler, kapıdaki Mevlana levhası, sobalar…Hepsi tek tek, ağlayarak , bırakmayın diye yalvararak sonra da küçük bir çocuk gibi küserek ve arkalarına bile bakmadan gitti. Sevda kuşun kanadındaydı ya, kuşlarla beraber o da gitti.

Artık çok geç, yalvarsak da gelmezler! Nazım'ın dediği gibi,

Aynı daldaydık aynı daldaydık

Aynı daldan düşüp ayrıldık… Hani bayram anonsundaki gibi, çocukluğum,çocukluğumuzdaki gibi...
“Ne güzel iyilikler getirir bayramlarımız. Yüreği miz iyiliklerle dolar taşar dargınlar barışır, … Bugün yediden yetmişe hepimiz en temiz duygularımızla bayramlaştık. Sözün özü neş’eliyiz sevgi doluyuz…

***

Ben de onlar gibi gülsem mi öyle, kalbim kan ağlasa bile...

Kalbimiz kan ağlasa bile bir tepsi tatlı olsun dolabımızda ,şekerlikte çikolata, , kapıya gelir çocuklar belki diye kasede bozukluk olsun,çocuklarımız bayramları sevsin diye, bir yetişkinin daha içinde bir çocuk daha ölmesin, bayramlar hep yaşasın diye, evimizde bayram olsun, bayram evimizde olsun...Sadece telefonlar değil kapılarımız da yüreklerimiz de sonuna dek açık olsun... 

Kimseyi incitmeden Kırmadan tek bir kalbi Yaşamak elbet en güzeli...