“Hakkımda hazırlanan fezlekede 12 delil sıralamışlar; görüntü izleme tutanağı, olay tutanağı, bilirkişi raporları…Akıl alır, vicdan alır iş değil. Ben milletvekiliyim sesimi duyuruyorum, vay vatandaşımızın haline” diyen Özkoç,  elinde tuttuğu ve Hayali olduğunu söylediği suç dosyasının, neden Adalet Yürüyüşü gerçekleştirdiklerine resmi bir yanıt olduğunu söyledi.

Adalet sağlanıncaya kadar her alanda mücadeleye devam edeceklerini vurgulayan Özkoç, yalan belgelerle fezleke hazırlayan Savcı ve süreçte yer alan tüm görevliler, sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını bildirdi.

Özkoç, konuya ilişkin TBMM’de basın toplantısı düzenledi.

Fezlekenin meclise ulaştığını bir gazete vasıtaıyla öğrendiğini belirten Özkoç, danışmanlarla görüşerek, fezlekenin içeriğiyle ilgili bilgi için Anayasa Komisyonu’na başvurmalarını rica ettiğini söyledi.

Cevabın dün kendilerine ulaştığını aktaran Özkoç. “fezlekeyi okurken önce inanamadım, sonra şaşkınlığımın yerini üzüntü aldı” diye konuştu.

Bu belgenin, ülkede hukukun bittiğinin, adaletin kalmadığının resmi evrakı olduğuna dikkat çeken Özkoç, Benim Gazeteci Erdem Gül ve Can Dündar’ın yargılandığı MİT Tırları davasının 1 Nisan 2016 tarihli kapalı duruşmasına girmek istediğim, duruşma salonu önünde beklediğim, slogan attığım ve Adliye çıkışında basın açıklamasına katıldığım iddiasıyla yargılanmam isteniyordu. İsnat edilmek istenen suçun saçmalığını bir yana koyuyorum, daha vahim olanı; ben 1 Nisan 2016 tarihinde Çağlayan Adliyesi’nde değildim.Değil o gün, ne yazık ki ben Erdem Gül ve Can Dündar’ın hiçbir duruşmasına katılamadım.Ancak, Cumhuriyet Savcısı sıfatı taşıyan hukuktan, adaletten nasibini almamış Saray görevlileri oturmuş, benim duruşma salonunda ve Adliye’de bulunduğuma dair 12 tane delil sıralamış. Neler yok ki bunlar içinde; Görüntü İzleme ve Tespit Tutanağı, Olay Tutanağı, Bilirkişi Raporları... Akıl alır, vicdan alır iş değil. Diye konuştu.

İŞTE BU YÜZDEN YÜRÜDÜK

Konuşmanı devamında kendisinin milletvekili olduğunu hatırlatan Özkoç, “Benim derdimi anlatacak gücüm, sesimi duyurabilecek mecralarım var. Peki ya vatandaşlarımız ne durumda düşünebiliyor musunuz. Lütfen düşünün. Elinizi vicdanınıza koyun ve düşünün. Binlerce insan cezaevlerinde ne koşullarda yatıyor, anneler babalar neden yollara düşüyor, kapı kapı neden dolaşıp dert anlatmaya uğraşıyor, anlayın. Elbette kimse size cezaevlerini boşaltın demiyor. Biz sadece adaleti talep ediyoruz. Hakimler ve savcılar talimatla değil, hukukla iş yapsın, herkes adil bir şekilde yargılansın ve hakettiği cezayı bulsun, istiyoruz. Bu talebi duyurmak için 15 Haziran’da Adalet Yürüyüşü başlattık. Genel Başkanımızın ardında Ankara’dan İstanbul’a tam 432 kilometreyi adım adım katettik. Binlerle başlattığımız yürüyüşümüz, Maltepe’de milyonların çığlığına dönüştü” dedi.