Dört mevsimin sıcağına, soğuğuna, yağmuruna, karına dokunmayan bir resme boyalıdır gönül dediğin. Bazılarına her mevsim kış olur da, güneşe hasret kalır gözleri. Mutluluğu şarkılardan dinleyen bir yüreğin, adresine ulaşamaz bahar. Yaza hayran bir hayalin elinden tutan umutlarıyla, duasına çıkar; Temmuz’un, Ağustos’un…

Bazısı hiç uyanmazcasına, uykuya dalar yaza dair. Cemrelerini kaybeden bir bahar garipliğiyle, sarılara boyanır kimi… Hüzünlerinden yağan yağmurlarla, yüreğin yaprakları dökülür tek tek; hazan mevsimine nispetle. Papatyaların hiç açmadığı bir gönlün, yoksulluğunu düşünsene bir. Lale mevsiminin tarifi olmayan bir lisanın, yürek burkan o hüznüne; hangi merhem şifa verir ki?

Bir gönül ki; denizin mavisinden nasiplenmeyen, kurak çöllere boyuyor çehresini. Bir mevsim ki bu; ne bahara müjdeli erik ağaçları açıyor dallarında, ne göçmen kuşları dönüyor geri. Gönül, hüznün tohumlarıyla beslerken kendini, ne bilsin gözler gülümsemeyi.

Mutluluğun sesine derin bir hasret ve sükûnet içinde, mevsimini beklerken; bir duanın kabulü değer yüreğime. Kalbimin gökyüzü, perdelerini açıp da; mavilerin en mavisinde nefes alır önce. Şaşkınlığını gizleyemeyen bir tebessüm, hüznümü silercesine öper yanaklarımdan…

“Heey seeen… Hoş geldin...” diyen bir melodiye yazar cümlelerini, mutluluğum…

Tesadüf değildi ki bu. Hayatta hiç bir şeyin tesadüf olmadığı gibi; en az yanağına çizili gamze kadar, güzellikler vaat ediyor kalbime varlığın. Sözlerin gamzeler imzalıyor yüreğimin suretine. Sen bana baharı getiren, beşinci mevsimim misin?

Avuçlarının içinden su içer gibi, huzuru bol kepçeden ikram ediyor sözlerin. Ay tutuluyor kalbimde, gözlerinin güneşine bakarken. “Bilmem ki ben bu huzuru hak edecek ne yaptım” diye kendimi sorgularken, daha bir sıkı tutuyorum ellerinden…

Başıma taç olan papatyaların yapraklarından dinliyorum, sevdanın şiirini. Hüzünlerini yıkıyorum kalbimin, yağmur bu günün hediyesi miydi bize? Tertemiz bir sayfanın resmi miydi gönül takvimimizde açılan.

Sen, ömrümün miladını, gülüşlerinden yazarken; altını çizmeye bile kıyamıyorum sözlerinin. Seni izlerken, rüyasını görüyorum; en tatlı uykumun. Hiç uyanmak istemediğim bir dünyanın prensesiymiş gibi, kıymet buluyorum kıymetinle.

Hangi şiirin, hangi mısrasından kaçıp geldin gönlüme ey yar; hangi şairin bir tesellisi olup da, yazıldın kalbimin sayfalarına. Şimdi; hislerimi mesrur eden gözlerinden, mutluluklar mayalıyorum lisanıma sana bakarken, seni dinlerken; kalbimin şiirini yazıyorum, kalbimin şairi oluyorum. Cümle cümle dökülürken üstümden kırgınlıklarım, seninle yapıştırıyorum yüreğime; şifa bildiğim tüm umutlarını.

Umut dedimse de sensin, sevda bildimse de sensin; hüznüme merhem deyip de gözlerini sürdüğüm. Dünyama cennet diye müjdeli, kalbimin mutluluk mevsimimi yüreğin. Şimdi beyazlar hep daha beyaz bana, meğer masumiyet diye bildiğim; tebessümlerinin içine gizlenmiş bir sihirmiş.

Ben seninle; sükûnetinden cilalar sürüyorum yüreğime, avuçlarının içinden içiyorum sevdanın o şifalı suyunu; kana kana… Sonra şükrüm de sen, teşekkürüm de… Seni bana var edene, mevsimler kere teşekkürle; her mevsimin bir rengi bilip de seni, ömrüme ömür diye ismini yazıyorum gönlüme…

“İYİ Kİ...”

Twitter: @elifzorer