1 Kasım Seçimleri, siyasi tarihimizde Türkiye’nin “en önemli” seçimlerinden birisi olarak yer alacak.

Bir yanda 13 yıldır iktidarda olan ülkeye, şehrimize ve bizlere çok önemli “hizmetler”, “özgürlükler” ve “hayat konforu” kazandıran AK Parti diğer yanda ise “tek başına iktidar olma imkânı olmayan” ve “ülkeyi yönetmekten aciz görünümlü” MHP, CHP ve HDP gibi muhalefet partileri.

Siyasetle, proje ve hizmetlerle AK Parti’ye rakip olmayan bu muhalefet partileri arkalarına Türkiye’nin ilerlemesini durdurmak isteyen “dış güçleri” ve “antidemokratik yollarla ülkeyi kaosa” sürüklemek isteyen Doğan Medyası, Paralel Yapı, PKK ve DHKP-C gibi “karanlık güçleri” alarak AK Partiyi iktidardan uzaklaştırmak istiyorlar.

AK Parti’yi iktidardan etme uğruna, terör örgütleri PKK ve Paralel Yapı’yı bile “meşrulaştırmaktan” çekinmiyorlar.

Her şey çok açık ve net.

Bu yapılarıyla CHP, MHP ve HDP’nin ülkeye ve bizlere verecekleri hiç bir şeyleri yok.

Öte yandan siyasi tarihimize baktığımız da hizmetlerin, büyüme ve zenginliklerin “tek başına iktidar yıllarında” gerçekleştiğini görüyoruz.

Bugün ki “zenginliklerimizi”, “haklarımızı” ve “konforumuzu” Menderes’in DP, Demirel’in AP, Özal’ın ANAP ve Erdoğan’ın AK Parti iktidarları dönemlerine borçluyuz.

Türkiye’de “koalisyon dönemlerinin”; “kaos”, “siyasi istikrasızlık“, “ekonomik kriz”, “fakirlik”, “terör”, “çatışma” ve “karanlık yıllar” olduğu da bir gerçek.

7 Haziran sonrası sandıktan tek başına iktidar çıkmamasının sonuçlarını da gördük.”

Uzlaşmaz ve her şeye hayır diyen muhalefet partileri ile kurulamayan koalisyonu, şımaran HDP’nin özerklik ve kanton bölge denemelerine ve istikrarsızlıktan cesaret alarak hortlayan PKK terörüne tanıklık ettik.

Belirsizlik ortamıyla ekonominin çarkları durdu.

Kredi ve borçlanma faizleri ikiye katlandı.

7 Haziran’a göre kredi ile bir ev alırken bugün 30-40 bin lira, araba alırken ise 4-5 bin lira daha fazla ödeme yapmak zorunda kalıyoruz.

Yatırım yapılmaması ve paranın piyasadan çekilmesiyle esnafların iş hacimleri yarı yarıya düştü.

1 Kasım’da tek başına bir iktidar çıkmamasının bedelinin ekonomik kriz ve daralma olduğunun da hepimiz farkındayız.

Muhtemelen de birçoğumuz böyle bir tablo karşısında, işlerimizi ve 13 yıldır elde ettiğimiz ekonomik kazanımlarımızı kaybedeceğiz.

“1 Kasım seçimleri artık bir parti meselesinden daha çok memleket meselesi haine geldi.”

“Ya istikrar ve huzura ya da kaosa evet diyeceğiz.”

Ülkemizin, kendimizin ve çoluk çocuğumuzun geleceğini oylayacağız.

Partilere değil kendimize oy vereceğiz.

Kaderimizi belirleyeceğiz.

7 Haziran sonrası karşımızda “hatalarını anlayan” ve “eksiklerini gideren” bir AK Parti var.

AK Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, milletvekilleri ve belediye başkanları 8 Haziran’dan sonra sürekli sahadalar.

Seçim beyannamesini yenileyen AK Parti’nin; dar ve orta gelirli vatandaşlarımıza, çiftçilere, esnaflara, gençlere ve bayanlara sunduğu vaatlerin büyük bir bölümü gelişmiş ülkelerde bile yok.

13 yıldır verdiği her sözü tutan ve her vaadini yerine getiren AK Parti’nin, bütün vaatlerini yerine getireceğinden şüphesi olan tek bir kişi var mı?

Macera aramaya gerek var mı?”

Bile bile lades denilir mi?”

Ülkemiz, geleceğimiz, ekonomik ve demokratik kazanımlarımız için AK Parti’ye oy vermek ve tek başına iktidar yapmamız gerekiyor.

Sandıkta aklımızla, yüreğimizle ve gerçeklerle yüzleşerek oylarımızı kullanalım.

Proje ve hizmet siyasetine oy verelim.

Muhalefet partilerinin blok ve kaos odaklı, ötekileştirici siyasetlerini ve karanlık ilişkilerini cezalandıralım.

Paralel Yapı, PKK, DHKP-C ve IŞİD gibi karanlık güçlere fırsat vermeyelim.

Türkiye’ye, vatanımıza operasyon yaptırmayalım.

“Haydi Bismillah diyerek oylarımızı kullanalım.”

Twitter: @huseyinozcelik