Hendek Belediyesi, Sakarya’dan bir grupla birlikte geçtiğimiz Pazar Günü Diyarbakır’a gitti. Gruba benim de içinde bulunduğum kalabalık bir gazeteci topluluğu da eşlik etti. “Ali Gaffar Okkan Bir Kardeşlik Hikayesi” projesi kapsamında yapılan Diyarbakır ziyareti benim adıma ilginç, dramatik ama bir o kadar da bilgilendiriciydi.

Diyarakır’da şehit edilen Sakaryalı Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan’ın anısını yaşatmak ve Okkan ile birlikte bölgede değişmeye başlayan “önyargıları”daha da hızlı parçalamak için Hendek Belediyesi ve dolayısıyla Hendek Belediye Başkanı Ali İnci’nin öncülüğündeki "Ali Gaffar Okkan Bir Kardeşlik Hikayesi" projesi önemli ve “kıymetli” bir proje olarak karşımızdadır. Hem popülist hem de alabildiğine içi boş “sözde milliyetçi” söylemlere kurban edilemeyecek kadar da önem atfetmek gibi bir sorumluluğumuz da ayrıca vardır.

* * *

“Coğrafya Kaderdir…” 27 Mayıs 1332 yılında bugünkü Tunus topraklarında dünyaya gelip 17 Mart 1406 yılında da Mısır Kahire’de son nefesini veren, modern historiyografinin, sosyolojinin ve iktisadın öncülerinden kabul edilen 14. yüzyıl düşünürü, devlet adamı ve tarihçisi İbn-i Haldun’un asırlar önce söylediği muhteşem bir sözdür bu.

Asırlar öncesinden bugünü, bugünün çaresizliğini ve“mecburiyetini” anlatan bu “çok kıymetli” sözün insanlık tarihinin devam ettiği o “son ana” kadar geçerliliğini koruyacağı ise muhakkaktır.

İbn-i Haldun bu sözü söylerken bugünkü modern bilim yoktu. Aradan gecen 600 küsur yılın ardından bilim de bu sözü kabullenmiş ve neredeyse “bağrına basmıştır.”

“Coğrafya Kaderdir…”

Büyük düşünür İbn-i Haldun bu sözü, havanın ve dolayısıyla hava durumunun yani iklimlerin, millet davranışlarına, asabiyesine, su kaynağının rahatlığa ve dolayısıyla revahete, soğukluğun getirdiği mecburi kabullenişin ve dinamizmin de bir coğrafyanın ve o coğrafyadakilerin kaderini nasıl kökten etkilediğini anlatmak için kullanmıştır.

Aradan geçen uzun asırlara bakıp aldanmayın bu kadarcık “sebep-sonuç” ilişkisi bile bu sözü“en babasından” bilimsel bir tez yapıverip günümüz biliminin karşısına “aşılmaz bir kale” olarak dikiverir.

* * *

Ali Gaffar Okkan Bir Kardeşlik Hikayesi” projesi kapsamında 2009 yılında Diyarbakır’a giden, 2010 yılında Dicle Üniversitesi ve Sakarya Üniversitesi işbirliği ile “Ali Gaffar Okkan Bir Kardeşlik Hikayesi” isimli sempozyum düzenleyen Hendek Belediyesi, 2011 yılında ismi “Ali Gaffar Okkan”olan 101 çocuğu İstanbul-Hendek ve Ankara’da misafir etmişti. 2012 yılında Diyarbakırlı lise öğrencilerini Hendek’te ağırlayan Hendek Belediyesi, 2013 Ocak ayında da bir panel gerçekleştirmişti.

Hendek Belediyesi bu önemli etkinliğin peşini bırakmadı!

Hendek Belediye Başkanı Ali İnci sıkılmadı. Gün geçtikçe, yıllar etkinliğin “etkisini” hafifletmek için sinsi sinsi ellerini ovuştursa da Başkan Ali İnci “kıskandıran” dinamizmiyle buna müsaade etmedi.

Diyarbakır’da ne kadar çok sevildiğini çok iyi bildiğimiz Şehit Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan hakkındaki bilgimizi “minicik” de olsa tazeleyelim isterseniz…

Şehit edilen, Diyarbakır eski Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan, Sakarya’nın Hendek ilçesinde 1952 yılında doğdu. Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğü görevinde iken 24 Ocak 2001 günü saat 17:40 sıralarında makâmından Valilik Binası`na makam aracıyla seyir hâlinde iken, Sezâi Karakoç Bulvarı üzerinde Et Balık Kurumu ile Eflâtun Park arasında, kimliği belirsiz kişilerce pusuya düşürülerek açılan ateş sonucu olay yerinde şehit edilmişti.

Emniyet Müdürü`nün öldürülmesine tepki gösteren Diyarbakır halkı, cenazenin olduğu gün kepenk kapatmış ve şehrin sokaklarında protesto yürüyüşü yapmıştı.

Bu cinâyet hâlâ çözülememiş olmakla birlikte, ya Hizbullah ya da JİTEM tarafından işlenildiği iddia edilmektedir. Hakkında pek çok gazete yazısı ve kitap yazıldı. Ayrıca Gaffar Okkan`ın hayatını ve bu suikastı konu alan "3310 Öldürüldü" isimli kitap Emrah Gürkan tarafından kaleme alınmıştı.

* * *

“Coğrafya Kaderdir…”

“Ali Gaffar Okkan Bir Kardeşlik Hikayesi…”

“Diyarbakır ziyareti…”

Konunun biraz dağıldığını düşünebilirsiniz. Ancak endişelenmeyin konu dağılmadı. Tam aksine, alakasız gibi görünen başlıklar birbirine “perçin” gibi bağlılar…

* * *

Sakarya’dan birçok gazeteciyle birlikte katıldığım Diyarbakır ziyeretimi “kalem kalem”anlatmayacağım. Ziyaretin haberleştirilmiş halini zaten sitemizde veya başka mecralarda okumuşsunuzdur. Bu yazımda oradaki izlenimlerimi naçizane anlatmaya çalışacağım.

* * *

Diyarbakır’a giderken herkes kadar olmasa da benim de biraz “önyargıyla” baktığım bir Diyarbakır fikri aklımın bir köşesine yerleşmişti. Ancak daha uçak Diyarbakır askeri havaalanına inmeden yavaş yavaş önyargılarımın parçalandığını da anladım.

Diyarbakır civarı havadan bakıldığında uçsuz bucaksız topraklara sahip. Bu toprakların sulu tarıma açılıp Diyarbakır ve ülke ekonomisine yapacağı katkıyı tahmin etmek için DSİ Bölge Müdürü olmaya gerek yok. Yani binlerce metre yükseklikten bile Diyarbakır’ın geleceğinin tarımda olduğunu rahatlıkla görebiliyorsunuz.

Fakat, Diyarbakır’ın tümüyle özdeşleştirilmeye çalışılan “terör” belası bu coğrafyaya büyük zararlar vermiş yıllar boyunca.

Diyarbakır’da aslında “iki Diyarbakır” var. Biri 5.700 metrelik surların içindeki “eski Diyarbakır”diğeri de “Yeni Diyarbakır” diye tabir edilen yerleşkesi çok daha yeni bir şehir. Bizim ziyaretimiz 12.500 yıllık tarihi olan eski Diyarbakır’aydı. Burada gördüklerimiz bize anlatılanların çok daha üstünde ve değerliydi. Mesela bize empoze edilmeye çalışılan Diyarbakır genellemesinin burada pratikte gerçek olmadığını gördüm.

Diyarbakırlılar güler yüzlü ve gerçekten yardımsever insanlar. Ancak uzun yıllar terörün altında sıkıntı çeken halkın kaderi de bu coğrafyanın dışında kalan “mutlu azınlık” gibi olmamış maalesef. Halkın yüzündeki samimiyeti hemen görebiliyorsunuz. Zaten yabancı olduğunuz belli olduğu için size doğru bakıp gülümseyen gözlerden kendinizi alamıyorsunuz.

Konuşmak ve sizi tanımak için gözünüzün içine bakıyorlar. Ancak rahatsız etmeden ve çoğunlukla mahçup bir tavırla. Güzel memleketimizin her yerindeki insanlar gibi cana yakın samimi ve içten. Fakat bu coğrafyada belki “yarım” bir bezmişlik var.

Yorgunluktan olsa gerek “kaderi” oluruna bırakmak da diyebiliriz belki…

Her ne olursa olsun tarifsiz ve büyük bir yorgunluk içinde insanlar. Bu yorgunluk yılgınlığa dönüşmemiş güzel olan da bu aslında.

Diyarbakır’ın nüfusu iki milyon. Yani çok büyük bir metropol. İsminin başındaki kimi zaman haklı kimi zaman haksız “terör yaftasını” çıkarıp yere çarptığı gün zaten Diyarbakır çok hızlı gelişecek hiç şüphem yok. Hatta bu gelişmenin Türkiye’ye itici bir güç kazandıracağından da eminim…

Hem dramatik hem de tebrik edilecek bir durum da var Diyarbakır’da…

İnsanlar “terör” sıkıntısına rağmen burayı terketmeyi hiç düşünmemiş. Aksine daha da sıkı sıkıya bağlanmışlar, 12,500 yılık tarihlerine..

Diyarbakır pek göç vermiyor, aksine sürekli göç alıyor. “Yıllarca terörle kavrulan” bir coğrafyanın göç alması başlı başına bir tez konusudur. Ama işte yukarıda değinmeye çalıştığım İb.n-i Haldun’un“Coğrafy Kaderdir” sözüne geliyoruz.

Bu coğrafya başlı başına bir kader aslında. İster kabullenin, ister isyan edin…

* * *

Eski Sakarya Valisi, Diyarbakır’ın yeni Valisi Cahit Kıraç’ın Diyarbakır Valiliği’ndeki toplantıda da dediği gibi “Diyarbakır’ın sorunlarını Diyarbakırlılar çözecek. Dışarıdan birisi gelip bu sorunları çözemez. Biz ancak yardımcı olur yol yordam göstermeye çalışırız…”

Vali Kıraç’ın sözleri, bu coğrafyanın gerçeğini yüzümüze tokat gibi çarpıyor aslında.

Diyarbakır’ı ancak Diyarbakırlılar iyileştirecek.

Terörü, milyonlarca kök uyuşturucu tarlalarını…

Hepsini Diyarbakırlılar çözecek.

* * *

Diyarbakırlıların coğrafyanın kaderini kendi taraflarına çekiştirmeye başladıklarını Pazar günkü ziyaretimizde gördük. Halkta bir rahatlık vardı. Çözüm sürecinin etkisi muhakkak büyük.

Gece dışarı çıkılamayan Diyarbakır’ın yerinde yeller estiğini defaatle dinledik bölgedeki vatandaşlarla yaptığımız küçük sohbetlerden.

12,500 yıllık tarihiyle birlikte bugünümüze de ışık tutan ve bildiklerinizi unutturan, üzerinde kurulmuş 33 medeniyetle neredeyse bir tarih başkenti olan Diyarbakır büyük değişim sürecine en kısa zamanda başlayacak gibi duruyor. Ancak provokasyonlar da devam ediyormuş yinede. Uyuşturucuyla katrilyonlar kazanan karanlık güçler Diyarbakır’ı kullanmaktan kolay kolay vazgeçecek gibi değiller.

Kendi kaderini ağır bir bedelle yazmaya çalışan Diyarbakır, “Coğrafya Kaderdir” sözünün en büyük örneklerinden biri. Hem de ne örnek 2 milyonluk devasa bir örnek…

Kaderi olan coğrafyasını, umutlu ve yarınlara taşınmış olarak inşa etmek “çilekeş” Diyarbakır halkı için zahmetli ama imkansız olmayacaktır. Buna tüm kalbimle inanıyorum. İbn-i Haldun’un “Coğrafya Kaderdir…” sözünün iç karartıcı ve mecburi “kabulleniş” içerdiğini kabul ediyorum ama yine de“Coğrafya Kaderdir”in Diyarbakır için önemli bir birliğin de başlangıç teması olabileceğini hissediyorum. Bu konuda Diyarbakırlılar’ın en büyük şansının da eski Sakarya Valisi Cahit Kıraç olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim…

* * *

Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan’ın şehit edilmesinden sonra Diyarbakır’da dünyaya gelen birçok erkek çocuğuna “Ali Gaffar” veya “Gaffar Okkan” isimleri verilmiş. Ziyaretimizde bu çocuklarla tanıştık. Hendek Belediye Başkanı Ali İnci’nin öncülüğünde başlatılan “Ali Gaffar Okkan Bir Kardeşlik Hikayesi” projesi kapsamında düzenlenen etkinlikte minik Ali Gaffar’lara hediyeler verildi. Ali Gaffarlar ve aileleriyle birlikte iftar yaptık.

Yüzyıllardır doğan erkek çocuklarına babalarının veya dedelerinin ismini veren Diyarbakırlılar’ın ve bölge halkının şehit edilen bir “emniyet müdürü”nün adını çocuklarına vermesinin ne demek olduğunu anlamak için kendimizi zorlamalıyız biraz. Normal sıradan bir durum değil bu. O coğrafyada bir emniyet müdürünün ismi çocuklara veriliyor, lütfen biraz düşünür müyüz acaba!

Aslına bakarsanız aslında “Çözüm Süreci” Ali Gaffar Okkan’ın şehit edilmesiyle başladı. Benbat ve kahreden bir başlangıç bu belki biliyorum ama görünün büyük fotoğraf böyle. Kahraman Emniyet Müdürümüz kendini bir anlamda feda ederek bu sürecin “sessizce” başlamasını sağlamış. Adı konmasa da bu yapılan, babaların çocuklarına “Gaffar Okkan” ismi vermesi çözüme en büyük destektir aslında. Diyarbakır ve o coğrafyada korku dağları yavaş yavaş yıkılmaya başlanmış ve yerine büyük bir kardeşlik köprüsü kurulmaya başlanmış.

Bu köprünün kurulması için büyük çaba sarf edip her türlü eleştiriye göğüs geren Hendek Belediye Başkanı Ali İnci’ye hepimizin birer teşekkür borcu vardır diye düşünüyorum. Ali İnci bu projeyi büyük bir heves ve zevkle yapıyor. Bunu her halinden anlıyoruz. Başkan Ali İnci’nin de geçtiğimiz yıllarda bu konuda acımasızca eleştirilip yerden yere vurulduğunu da unutmayalım. Ama Ali İnci bunları umursamadı, Ali Gaffar Okkan Bir Kardeşlik Hikayesi” projesini her yıl daha da büyüterek devam ettiriyor. Başkan Ali İnci’nin işi zor inşallah Allah kolaylık verir…

www.twitter.com/gazetecibo