Çok uzun bir yazı olduğunu en başından söyleyeyim. Sonra sıkılıp arkamdan atıp tutmayın… Uzun ama bir o kadar da eğlenceli olduğunun garantisini de ayrıca veriyorum, bilesiniz.

* * *

Bir yazı konusu düşünsem aklıma en son olmasa da ilk 20’de gelecek bir konu değildi Büyük Birlik Partisi’ni yazmak. Ama gün geçiyor, sıralama ve öncelikler de yer değiştiriveriyor.

Çok sert, tutarlı ve ayakları yere sağlam basan bir geçiş olmasa da, Büyük Birlik Partisi ve beni oldukça şaşırtan onun Sakarya İl Başkanı hakkında yazı yazmak“ilginç” bir o kadar da denenmesi gereken bir hamleydi…

Gereksiz, uzun ve pek de başarılı olamayan bu kırık dökük girişten sonra gevelemeden konuya hemen giriyorum.

Bu sabah (Cuma Günü) BBP Sakarya İl Başkanı Ahmet Bayrak’ın basın toplantısı vardı. Ekseriyetle tercih edilen Tutan Tan Tesisleri’nde…

Bu Tuna Tan’da da şeytan tüyü mü var?

Herkes basın toplantısını etkinliğini vs. orada yapmak istiyor. Demek ki Tuna Tan’ın benim anlamakta “cahil” kaldığım bir çekiciliği var.

Aslında fena fikir değil...

Çok taze hemen şimdi aklıma geldi, bu mevzudan tatlı ve hafif çekememezlik kokularının başımı döndürebileceği bir yazı konusu çıkarabilirim. Önyargılı olma ihtimalim var, şimdiden ince bir uyarıyı da yapayım. Ama yine de bu denemeyi en kısa zamanda hayata geçirmeliyim…

* * *

BBP İl Başkanı Ahmet Bayrak hakkında pek bilgim yok. Bilgim olmadığı gibi herhangi bir basın toplantısına da bugüne kadar katılmadım. Partiye yakınlık veya uzaklıkla ilgili değil. Tamamen benim savrukluğum. Bu yüzümü kızartan ihmalkarlığımı da bir kenara not ediyorum. Gerekli cezayı elbet vereceğim kendime, olmadı hatırlatırsınız…

Gazeteci arkadaşım, Ersin İbil ile birlikte sabahın erken saatlerinde yola revan olduk.

Biraz erken yola çıktığımız için bende hafiften bir endişe de yok değildi. Öyle ya toplantıyı yapacak olan Ahmet Bayrak bile daha mekana gelmeden bizim Tuna Tan’a düşmemiz pek oturaklı bir manzara vermeyecekti.

Bu hesapları içten içe yaparken 09:40 gibi Tuna Tan Tesisleri’nin önüne arabamızı park ettik.“Arabamızı” derken yanlış anlaşılmasın araba Ersin’in ben yancıyım…

Ürkek ama o ürkekliği bastırabilmek için de vakur bir yürüyüş tarzı benimseyerek Tuna Tan’ın kısa merdivenlerini çıkmaya başladım. Ürkekliğimiz yanlış anlaşılmasın 20 dakika erken gelmenin olası sıkıntılarını gözümde büyütmüşlüğün derdi başımda.

Yalnız farkında mısınız ne kadar çok “Tuna Tan” ismini zikrediyorum. Bilinçaltıma işledi galiba. Böyle giderse Tuna Tan’dan “subliminal” mesajlardan doğan telif hakkım için bir randevu istemem gerekebilir.

Konunun dağılmış gibi olmasına aldanmayın, aynı heyecan ve merakla okumaya devam edin. Korkmayın yazının da konunun da tam içindesiniz. Hiç bozmayın aynen devam.

Uzatmayalım, Tuna Tan Tesisleri’nden içeriye girdik. Daha önce geldiğim zamanlarda olduğu gibi yine girişte Tuna Tan’da görevli bir personel tarafından sıcak bir hoşgeldinizle karşılandık. O sıcak ve samimi hoşgeldinizin etkisinde kalmış olmalıyım ki, gözüm yerel ürünler satan reyonu aradı. Ayıp olmasın şuradan bir iki alış veriş yapayım diye aklımdan geçirmedim desem yalan olur. Sonra kendime geldim de basın toplantısının yapılacağı salona atıverdim kendimi.

Hayır, o değil de Allah eksik etmesin, Tuna Tan Tesisleri’nde “yerel ürünler” ve benzeri şeylerin fiyatları öyle Çarşamba Pazarı fiyatlarında değil. Elbette kalite özen vs. farkı var, ama orada bir an kendimi kaybedip yapacağım orta halli bir alışveriş bile benim gibi bütçe kontrolü konusunda sabıka yiyeli yıllar olmuş birinin cüzdanında sağlam bir delik açabilir…

Neyse fazla detaya girmeden konuya devam edeyim.

Büyük Birlik Partisi Sakarya İl Başkanı Ahmet Bayrak’ın basın toplantısı için salona girdik. Bir ben bir Ersin varız koskoca salonda gazeteci olarak. Bir an düşündüm “hem davet edilmeden gel, hem de en önce salondaki yerini al…” Ben acaba bu sıkıntı nasıl aşılır diye düşünürken karşımda Ahmet Bayrak’ı buluverdim.

İnsanların bana karşı olan samimiyetinden veya samimiyetsizliğinden genellikle kendime negatif pay çıkarmam, bunu manasız bulurum ayrıca. Her iki durumda da kendimi haklı çıkarırım. Çok samimi davranırsa; “gözünde iyi gazeteciyim benimle iyi geçinmek istiyor galiba” diye düşünebilme ihtimalim var. Tam tersi pek de sıcak olmayan bir karşılamaya maruz kalırsam bu seferde“zamanında kuyruğuna bastım, galiba yarası var” diye aklımdan geçirip kendimi sütten çıkmış ak kaşıkla yarıştırırım…

Bu mevzularda üstüme toz kondurmam, o derece de naif bir kişiliğe sahibimdir!

Fakat Ahmet Bayrak ile ilk karşılaşmamızda bunların hiç biri olmadı. Bir an kendimden şüphe edip zorlamayı denedim ama nafile “tık” yok.

Ahmet Bayrak çok eski arkadaşımmış da yılar sonra tekrar bir araya gelmişiz ama geçen yıllar da samimiyetimizi biraz mesafelemiş gibi bir his verdi bana. Benim adıma güzel bir histi ve bu hissi çok sık yaşamıyorum. Daha ilk karşılaşmamızda bana adımla hitap edip samimiyetle hoşgeldiniz deyip sarılıp öpmesi ve sıcak, içten ama özenli cümlelerle konuşması hem dikkatimi çekti hem de tüm negatif önyargılarımı kaldırıp attı.

Önyargılarımın bu kadar çabuk dağılmasında “yazılarınızı eskiden beri takip ediyorum”cümlesinin etkili olduğunu düşündüm. Ama pek ihtimal vermedim ne olur ne olmaz diye temkini de elden bırakmadım.

Salona ilk gelmemizden dolayı bende doğan hafif tereddüt ve endişe hali biraz olsun kayboldu. Başkan Bayrak daha sonra yanımdaki sandalyeye oturdu ve üç beş dakikalık bir sohbetimiz oldu. Tam bir entelektüel olup olmadığını anlayacak ne donanıma ne de vakte sahiptim bu yüzden abartmak istemiyorum. Ancak Ahmet Bayrak ne istediğini bilen, karşısındakinin konuşmasını dinleyen ve o konuşmadan bir şeyler almak için çaba gösteren bir “siyasetçi” imajı verdi bana. Bu durumun masamızdaki zengin kahvaltı çeşidiyle bir ilgisi elbette yok. Aklınızdan geçenleri okuyorum, çok ayıp…

Arkadaşım, telefonunu arabada unuttuğu için salondan ayrılıp otoparka gittiğinde salonda toplantı başlamadan 6-7 dakika boyunca tek gazeteci olarak kalakaldım. Bu bende yavaş yavaş “başka gazeteci niye gelmiyor, yoksa kimse gelmeyecek mi” paranoyasına dönüşmeye başladığı anda birden bire salonun kapısı gazeteci arkadaşlarımla doluverince bir kez daha rahatladım.

Düşünsenize, koca parti hazırlanmış, önemli bir açıklama yapacak iki gazeteciden başka kimse yok! Skandalın nirvanası olurdu herhalde. Ama olmadı kalabalık hatta oldukça kalabalık bir gazeteci grubu toplantıyı hep birlikte takip ettik…

Toplantının detayları, konuşulanlar, Ahmet Bayrak’ın önemli sözleri bu yazının konusu elbette değil. Buraya kadar okuma zahmetine katlandıysanız zaten fark etmişsinizdir.

Ahmet Bayrak’ın arada bir anlatılan ama benim birebir tanıklık etmediğim profili asıl ilgimi çeken.

“Bir görüşte profil analizi mi yapacaksın” diye laf çakanlarınız olabilir. Gördüğüm kadarını elbette yapabilirim. İlerleyen zamanlarda yanıldığımı anlarsam eğer onu da burada çıkıp yazarım. Öyle sıkıntılarım, dönüp “yanlış yapmışım” diyememe derdim yok bilen bilir.

Ahmet Bayrak, konuşma konusunda oldukça iyi. Davudi bir ses tonuna sahip olmamasına rağmen öyle cılız bir sesi de yok. Vurguları son derece iyi ayarlanmış cümleler kullanıyor. Ne anlattığına değil daha çok sizin ne anlayabileceğinizle ilgileniyor.

Kıyafeti de dikkatimi çekti. Abartısız, sade ama şık bir giyimi vardı. Ceket, gömlek, kravat, pantolon uyumu mükemmele yakındı. Birçok siyasetçinin yaptığı gibi kıyafetiyle dikkat çekmedi. Cayır cayır bağıran kravatı yoktu mesela!

Sürekli konuşmaya odaklandı. Uzun kelimeler kullanmadı. Sıkıcı olabilecek konuları madde madde sıralayıp akademik açıklamalara bizi kurban etmedi.

Neye, neden karşı olduğunu anlatırken inandırıcı ve sakindi. “İstemezuk” tavırlarına hiç girmedi. Olumsuz olarak bahsettiği konularda da tamamen kapıları kapatmadı. Mesela AVM ve rezidans konusunda kestirip atmadı. “Eğer çevrede zaten çarpık olan bir yerleşim yeri varsa burası istimlak edilip bu proje orada yapılabilir” derken bir muhalefetin alternatiflere de açık olabileceğini gösterdi.

Olaya sadece siyasetçi gözüyle bakmadı. Anlatırken İnşaat Yüksek Mühendisi olduğunu hep hissettirdi. Ancak bizi bu “mühendis” kelimeleriyle ve diplomasının “yüksekliğiyle” baymadı. Anlayacağımız şekilde anlattı, anladığımız gibi de bizi dinledi.

Ahmet Bayrak’ın yanındaki diğer partililer “selden kütük kapma” telaşında hiç olmadılar. “hazır basın varken iki süslü cümle de ben edeyim. Fırsat bu fırsattır” diye düşünmediler. Ki biz nelerini gördük, evlerden uzak olsunlar.

Onlar bizzat Başkanlarının yanında bulunarak ona, partilerine ve dolayısıyla davalarına bazen susarak da ne kadar büyük destek verdiklerinin farkında olarak karşımızdaydılar.

Bu durumu da en azından ben fark ettim, diğer arkadaşlarım ne düşündü bilemem…

Siyasilerin basın toplantılarının sonlarına doğru oluşan eğlenceli ama bir o kadar da anlamsız“karşılıklı panel” kıvamına varan konuşmalar olması gerekenden çok daha sonra ve toplantının son 5-6 dakikasına ancak yetişebildi!

Yani Başkan Bayrak, basın toplantısının her dakikasından azami faydalandı.

Bazı partilerin basın toplantılarında, çok yüksek sesle çalınan propaganda vari ses kayıtlarının tüm salona bas bas dinlettirilmesine benzer bir sıkıntıyla da karşılaşmadık mesela…

Veya basın toplantısından hemen önce verilen kahvaltının tam ortasında “evet arkadaşlaaaar”diyerek toplantıya başlayan siyasilerin yaptığını da yapmadı Ahmet Bayrak. Bunu yapmayınca da kimsenin aklı ne masadaki peynirde ne de az önce üstüne tereyağı sürerek yan tarafa stokladığı hafif kızarmış, ince dilimli, saf buğday unundan mamûl ekmeğinde de kalmadı…

Toplantı 1,5 saat kadar sürdü. Uzun bir zaman dilimi olmasına rağmen toplantı çığırından çıkmadı. Ki bunlara da şahitliğimiz vardır az çok.

İlk başta nasıl karşıladıysa aynı nezaketle uğurladı bütün gazetecileri tek tek Ahmet Başkan…

* * *

BBP Sakarya’da seçim kazanabilir mi?

-Hayır kazanamaz…

BBP Sakarya’da dengeleri değiştirebilir mi?

-Yani şampiyon olamasa da şampiyonu belirleyebilir mi?

-Hayır bu da en azından içinde bulunduğumuz seçim döneminde ek ihtimal dahilinde değil.

“Peki nedir abi BBP’nin durumu” diye soracak olursanız, BBP’nin durumu “koptuk geliyoruz”pozisyonunda değil. Bayrak ile birlikte Sakarya’da sakin, etkili can alıcı konuları gündem getiren bir politika belirlemiş BBP Sakarya teşkilatı.

Ahmet Bayrak’da bu konuları ustalıkla işlediği için ne CHP’nin ne de MHP’nin Sakarya’da yapamadığını yapıp sık sık ulusal medyanın ve internet haber portallarının manşetlerine çıkabiliyor.

Çok bağırmakla, bozuk kaldırım taşının fotoğrafını çekip basına servis etmekle, parka atılmış iki bira kutusunun üstünden belediye başkanına çaktığını sanmakla muhalefet yapılamayacağını Ahmet Bayrak gösteriyor diğerlerine.

Sakarya’da alışmadığımız ama özlemle beklemekten de sıkılmadığımız bir muhalefet anlayışı geliştirmiş Ahmet Bayrak. Bunu ne MHP’de ne de CHP’de hiç görmedim…

Cahil aklımla gözlemlerim bunlar. Böyle devam eder mi etmez mi bilemem. Ama benim gözüm bundan sonra kendisinin üstünde olacak. İnşallah BBP Sakarya İl Başkanı Ahmet Bayrak, Sakarya için faydalı gördüğüm bu muhalefet anlayışını birkaç oy için veya saçma sapan destekler için feda etmez…

www.twitter.com/gazetecibo