“Yazmak mutsuzluktur” der İlhan Berk ve devam eder: “Mutlu insan yazmaz…”

Gazeteci olup da İlhan Berk’in anlattığı “mutluluğu” sürdürmenin yolu pek yoktur. Varsa da bizim mahalleye sıklıkla konuk olmaz o çapta bir “mutluluk” tarifi…

Biraz tembellik ve biraz da belki tembelliğin getirdiği yoğunluktan bir süredir “mutlu” kalmaya özen gösterdim. Ama her “mutluluğun bir sonu vardır” misali benim mutluluğum da “daimi” olamadı.

Kaldığım yerden olmasa da yeniden yazıya dönmenin “mutluluğunu” yine sizlerle paylaşmaktan büyük bir haz duyduğumu mübalağasız söyleyebilirim.

“Yazıyla ekmeğini kazanmak için yola çıkmışların mutluluğu da bu kadar sürermiş” diyerek girizgahı tamamlayalım…

* * *

Sakarya’da siyaset sanılanın aksine pek hareketli değildir. Seçim zamanlarında bir iki atraksiyonun dışında genellikle “tek kale maç” şeklinde devam eder. Şehrimizdeki siyasetin, sahanın sadece bir tarafında oynanmasına gönlü razı olmayan(!) bir gazetenin ve onun başındaki ismin ara sıra hayali gündem çabalarına rağmen bizim siyasetimiz muhalefetiyle iktidarıyla pek de şenlikli bir görüntü vermez. Tek taraflıdır ve genellikle “bu tarafa” muhalefet pek giremez. Ya da “girmemeyi tercih eder” diyerek durumu biraz daha yumuşatayım…

* * *

Geçtiğimiz haftalarda Büyükşehir Belediye Başkanlığına sözde adaylıklarını koyacak isimleri daha önce onlarca kez manşetine taşıyan gazeteden bir kez daha öğrendik! Listenin muhteviyatı epey sağlam tutulmaya özen gösterilmiş “kimseyi gücendirmek istememişler” ellerini korkak alıştırmamışlar. Ne siyasetçi kalmış, ne STK temsilcisi ne de eski vekillerden bazıları.

AK Parti çatısı altında hatırı sayılır görevde bulunan kim varsa herkesin gözü Büyükşehir Belediye Başkanı olmaktaymış meğer! Liste uzun, buradan yeniden isim isim yazarak malum çevrenin çarkına gres yağı olmaya gerek yok.

Fakat şöyle de bir durum var, kim Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday olmak istiyorsa daha doğrusu aday adayı olmak istiyorsa bu konuda bir engel yok! Hukuki şartları tutan herkes o arzuyla bakılan, uğrunda yıllar sonrası için bile planlar(!) yapılan koltuk için aday adaylığını açıklayabilir. Ne 2019’u bekleme zorunlulukları var ne de onun bunun yol açmasına! Yani diyeceğim o ki “isteyen aday adayı olur, isteyen de oyalanır çakma gündem peşinde siyasi hayatını noktalar…”

* * *

Geçtiğimiz hafta Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu, 30 Mart’ın ikinci yıldönümünde gazetecilerle canlı yayına çıktı. Gazeteci arkadaşlarımız pek çok konuda sorular sorup cevaplarını dinlediler. Başkan Toçoğlu’nun bu programda yaptığı pek çok açıklama var. Yatırım ve yapılacaklar konusuna girmiyorum zira bu konuda zaten yayınlar yapıldı…

Toçoğlu, gazetecilerle sohbet havasında geçen canlı yayında Sakaryaspor için yaptığı açıklamalar ile adeta ezberleri bozdu! “Ne var bunda, bunları bilmeyen mi var” diyenleriniz olacaktır ama durum pek de öyle değil aslında. Başkan Toçoğlu: “Bu şehirde Sakaryaspor’u üç beş Tatanga dışında seven yok!” dedi.

Küüt diye kalakaldık!

Oysa kolumuzu kesseniz “Yeşil-Siyah kan akardı” değil mi?

Yok öyle değilmiş meğer… Sakaryaspor’un “efsane” zamanlarını dilimize dolamışız, sürekli bir “ahh” çeker halde takılı pikap gibi dönüp durmuşuz yıllardır…

Toçoğlu, duymak istemediğimiz Sakaryaspor gerçeklerini bir bir söyledi. Üstelik öyle üstü kapalı, sansürlü falan da değil olduğu gibi tüm çıplaklığıyla. Yeri geldiğinde “Biz efsaneyiz, yetiştirdiğimiz oyuncular Türkiye’de futbola yön verdiler” diyerek yıllardır tek kuruş destek vermediğimiz Sakaryaspor’un durumunu “acı gerçekleriyle” birlikte kamuoyu da yeniden öğrenmiş oldu.

Toçoğlu programda soruyor: “1 TL veren var mı Sakaryaspor’a?”

Kimseden ses çıkmıyor! Demek ki bu takım “su” yakmıyormuş! Bırakın transferi, borcu harcı deplasmana gitmek için bile para lazımmış. Futbolcunun alacağından, priminden geçtim idmana çıkacağı kramponu, peşinde koşacağı meşin yuvarlak için bile para lazımmış! Ama biz bunları pek dikkate almadık, umursamadık ve sallamadım elbette. “Nasıl olsa birileri çıkar, Sakaryaspor’u kurtarır” diye bekledik durduk yıllarca ama ne biri çıktı ne de Sakaryaspor tam olarak kurtarılabildi!

Toçoğlu’nun: “1 TL veren var mı Sakaryaspor’a?” cümlesini büyük ve gösterişli bir çerçevenin eşliğinde tablolaştırıp şehrimizin pek muhterem ve cebi kalın “Sakaryaspor aşıklarına(!)” göndermek geldi içimden ama bunun için bile çok para lazım olduğunu hatırlayınca vazgeçtim…

* * *

Geçtiğimiz hafta sonu haberini de yaptık…

Pek tarzımız olmamasına ve bu tip haberciliğe çok sıcak bakmamamıza rağmen AK Parti Adapazarı Kadın Kollarından gelen bir basın açıklamasını eleştirdik ve “abartılı” bulduk…

İsimler üstünden gitmeye gerek yok. Ancak ülkeyi yöneten bir partinin önemli bir kolunda “gönüllülük” esasıyla görev alanların kendilerini ön plana çıkartmaya yönelik veya algıyı tamamen bu tarafa toplayacak açıklama, bildirim ve mesajlardan kaçınması gerekmez mi?

Böyle olmayacaksa, ne o partinin hizmeti ne de yolunda olduğu davanın kutsiyetinin bir önemi kalır mı? Büyük siyasi mücadelelerden sonra milletin gönlünü kazanan AK Parti’nin kurumsalın “K”sinin bile yanından geçmeyen açıklamalarla basitleştirilmesi haydi biraz daha açık olayım “Pespayeleştirilmesi”ni bir gazeteci olarak bile kabul etmem! AK Parti genç yaşına rağmen kurumsallaşma konusunda ülkedeki diğer partilere örnek olmuştur. Kısa zamanda kazanılmış bu “meşakkatli saygıyı” gündelik ve maalesef bayağı açıklamalarla sabote etmek hiçbir partilinin haddi değildir!

Bu konuda AK Parti’nin gerekli uyarıları yapmasını ve “kurumsallığın” devam etmesini basın olarak da bekliyoruz…

* * *

Ne yalan söyleyeyim ilk başlarda “her şeye” rağmen umutluydum…

Sakarya Barosu’ndan bahsediyorum ve onun başkanı Zafer Kazan’dan. Her uzatılan mikrofona hemen her konuda açıklama yapmasıyla pek de “muteber” ol(a)mayan Zafer Kazan hem siyasetle ilgilenmediğini iddia edip hem de her fırsatta özellikle yeniden belirtiyorum “her fırsatta” siyasi mesajlar vermekten geri durmamasıyla Sakarya’da “öyle ya da böyle” gündem olmayı başarıyor. En azından kamuoyuna böyle bir imaj vermek için büyük çaba gösteriyor. Kişisel seçimidir bir şey diyemem.

Ancak Kazan’ın başında bulunduğu Sakarya Barosu’nun her etkinlikte “siyasi mesajlar” vermeye çalışmasını anlamakta zorlanıyorum. Son örneği müsaade ederseniz paylaşmak isterim. Baro’nun düzenlediği bir Türk Halk Müziği Konseri var önümüzdeki günlerde. “Ne var bunda mis gibi etkinlik” dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız bence de “mis gibi etkinlik”, ama işte kazın ayağı hiç de öyle görünmüyor!

Sakarya Barosu’nun tertiplediği konseri kamuoyuna duyurmak için basına geçilen açıklamada, Baro Başkan Yardımcısı Avukat Yeliz Aydın İpek’in açıklamaları inanılmaz! Yahu, Baro olarak bir türkü konseri düzenlemişsin, neden bu güzel etkinliği daha başından sabote etmek için canhıraş çaba gösterirsin ki, inanılmaz ve manasız bir durum gerçekten…

Baro Başkan Yardımcısı Avukat Yeliz Aydın İpek, türkü konseriyle ilgili açıklamasında aynen şöyle diyor: “Ülkemizin geçmekte olduğu bu zor dönemde tüm ayrıştırmalara, halkımızı mutsuz etme çabalarına verilecek en güzel cevaplar ve ihtiyacımız olan güç, bu toprakların türkülerinde saklıdır. Gelin hep bir ağızdan türkülerimiz ile birlik ve beraberliğimizi dile getirelim…”

Açıklamanı içinde “birlik ve beraberlik” cümlelerinin geçmesi maalesef “hedeflenen şuursuz algıyı ve siyasi mesajı” gölgeleyemiyor. Baro’nun en azından sosyal etkinliklerinde siyasi mesajlardan uzak durmasını çok isterdim, ancak görünen o ki böyle bir durumun olma ihtimali pek de mümkün değil…

* * *

Yazımın başında “Yazmak mutsuzluktur…” demiştim, şimdi bana biraz olsun hak verdiniz mi?

Twitter: @gazetecibo