17 Ağustos 1999 depremiyle tarihin en büyük acılarından birini yaşadık. 7.4 şiddetindeki deprem 45 saniye sürdü ve 20 binden fazla insanımızı kaybetmemize neden oldu.

Depremde kaybettiklerimize Allah’tan rahmet diliyor, olası depremlerde böylesine büyük kayıplar yaşamamak için dua ediyoruz.

17 Ağustos’un yıldönümü vesilesiyle devlet büyüklerinin mesajları yayınlandı. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakanımız Ahmet Davutoğlu, 99 depremiyle ilgili olarak yayınladıkları mesajda yaşanan acıyı paylaştıklarını belirtirken, satır aralarında çok önemli mesajlar vermeyi de ihmal etmediler.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın depremle ilgili açıklamasındaki; “Başta deprem felaketi olmak üzere, ülkemizde sık sık yaşanan doğal afetlere karşı hazırlıklı olmalıyız” sözleriyle; Başbakan Davutoğlu’nun, “Yaşadığımız bu büyük felaket, depremin uzun yılların ihmali ve vurdumduymazlığının acı ve kaçınılmaz bir sonucu olduğunu ortaya koymuştu” şeklindeki açıklamalarını...

Ayrıca Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu’nun “Biz imar konusunda kuralcı bir toplum olmalıyız. Önce binalarımızı sağlama almalı; imar kurallarına da uygun olarak inşa etmeliyiz. Kaçak ve ruhsatsız binalar inşa etmeyelim. Eğer kırmızı ışıkta geçersek başımıza gelen kazadan başkasını sorumlu tutamayız. Depremin üstünden geçen bu kadar zamanda gerekli dersleri almış olmayı umut ediyorum.” yönündeki açıklamalarını da Erdoğan ve Davutoğlu’nun ortaya koyduğu perspektif içinde değerlendirmeliyiz.

İnsanlık, tarih boyunca çeşitli doğal afetlerle karşılaşmıştır. Birçok keşfin altında yatan saik, toplumların yaşadıkları karşısında kendi yaşamlarını koruma güdüsüdür.

Savaş, deprem, sel, yangın, çığ, fırtına, kuraklık, heyelan, hortum gibi afetleri tecrübe eden insanoğlu bu afetlerden en az şekilde etkilenmek adına çeşitli yenilikler keşfetmiştir.

Toplumlar akılla, mantıkla ve ahlakla buldukları yeniliklerle kendi ömürlerini daha sağlıklı sürdürmelerini sağlamışlardır.

Hiçbir toplum göstere göstere kendi canına kastedecek bir tavır içerisine girmemiştir.

Erdoğan, Davutoğlu ve Toçoğlu’nun 99 depremiyle ilgili yayınladıkları mesajlardaki ortak noktaya işaret etmek için bunlardan bahsediyorum.

Sakarya bir deprem şehri. Ortalama her 30 yılda bir deprem oluyor. Ve maalesef her depremde canlarımızı kaybetmeye devam ediyoruz.

Bu insanlık tecrübesi açısından kabul edilir bir şey olamaz.

Bu şehir deprem bölgesiyse tabii ki o zaman bu şehrin bazı özel durumları olmalıdır. Herkes her istediği yere bina yapamamalı. Binaların belli bir kalite standardını yakalamış olması gerekir.

Çok katlı binaya asla izin verilmemeli. Yeşil alana, parklara, meydanlara çok daha fazla önem gösterilmeli. Toçoğlu’nun dediği gibi kaçak, ruhsatsız, imarsız yapılaşmaya kesinlikle göz yumulmamalı.

İnsanlık akıl ve ahlakla hayatın en küçük yapılarını dahi keşfederken bizim Sakarya’da hala şehrin gerçeklerine uygun bir anlayışı hakim kılamıyor olmamız kabul edilemez. Erdoğan’ın “olası afetlere hazır olmalıyız” demesiyle, Davutoğlu’nun “Yaşadığımız acı vurdumduymazlıktan kaynaklanıyor" demesi hakikatin dile gelmiş halidir.

Biz gerçekten depreme hazır olmak istiyorsak bu asıl meseleleri konuşmak durumundayız.

Hem millet olarak hem de kamu görevlileri olarak işin asıl bu yanıyla meşgul olmalıyız. Hazırlık derken neler yaptığımızı, neleri dert edindiğimizi, hangi sorunlara nasıl önlemler aldığımızı konuşmalıyız.

Bu açıdan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun açıklamaları gerçeklik adına önem taşımaktadır.

Her iki isim de yaşanan bu büyük acının tekrarlanmaması adına asıl meseleye işaret ederek doğru bir yol izlemişlerdir. Bu bir sorumluluk örneğidir. Hamasete bulaşmadan hem acıyı hissetmek hem de bir daha böylesi acılar yaşanmaması için gerekli ikazları yapmak Erdoğan’a, Davutoğlu’na ve Toçoğlu’na yakışan hareket olmuştur.

Twitter: ibrahim Özkahya