Türkiye, maalesef yıllarca kendi iç sorunlarına makul çözüm yolları bulmaktan ziyade bu sorunları daha da derinleştirerek bir adım ileriye gidemedi.

Kendi stratejik konumuyla bağdaşmayan, kendi kültür ve siyasi tarihine hiç yakışmayan bir şekilde yerine sayan sıradan bir ülke görüntüsü verdi.

Aslında cesaretle ve büyük bir akılla sorunlarıyla yüzleşse ve bu sorunları nasıl çözebiliriz diye kafa yorsaydı bugün ülkemiz çok daha iyi bir konumda olacaktı.

Bir yandan bu sorunlar bizi ayağımızdan çekerken diğer yandan daha büyük bir felaketin içerisine çekildik.

Bu ülkenin güçlenmesinde, gelişmesinde belki en büyük pay sahibi olması beklenen sermaye sahipleri bu süreçte kendi memleketlerinin menfaatlerinden yana tavır alamadılar.

Türkiye’de sermaye sahipleri tarihin hiçbir döneminde Türkiye’nin daha demokratik ve özgür bir ülke olması için çalışmadılar.

Türkiye’nin evrensel standartlara sahip olabilmesi için ellerini taşın altına koymadılar.

Türkiye’de sermaye sahipleri, darbelere dahi ses çıkarmadılar. Darbecilerden yana tavır aldılar.

Dünyanın tüm zengin ülkelerinde bu ülkelerin gelişmesine en fazla katkı sağlayanların başında o ülkenin sermaye sahipleri yer almıştır.

Burjuva demokrasiye, özgürlüğe, serbest piyasaya her zaman destek olmuştur. Oysa Türkiye’de sermaye sahipleri çetelerin, darbecilerin etkinliğine dahi itiraz etmemişlerdir.

Devlet ile sermaye sahipleri arasında böylesine güçlü bir bağ vardır. Ülkesini seven, ülkesinin kazanmasını isteyen, kendi memleketinin itibarını düşünen sermaye sahibi ülkesinin demokrasisine de sahip çıkar.

Bugün bagajındaki yüklerden kurtulmaya çalışan, kendi iç sorunlarına çözüm önerileri getirmeye çalışan Türkiye’de bazı sermaye grupları da ülkesinden yana tavır almaya başladılar. Bu Türkiye için önemli bir gelişmedir.

Bazı sermaye grupları siyasi ve ekonomik istikrara sahip çıkıyorlar.

Türkiye’nin en büyük sorunu olan terör sorununu çözüme kavuşturmak için başlatılan çözüm sürecini sabote etmeye dönük son dönemlerde yaşanan bazı olumsuzluklar karşısında Sakarya Ticaret ve Sanayi Odası (SATSO) Başkanı Mahmut Kösemusul’un yaptığı açıklamalar bu açıdan büyük önem arz etmektedir.

İş dünyasının Sakarya’daki en üst düzey temsilcisi olan Kösemusul’un, geçmiş dönemlerdeki gibi hamasete teslim olmadan, cesaretle barışa sahip çıkması, demokrasiden yana tavır alması, sorunların savaşarak değil konuşarak çözüme kavuşturulacağından yana olması hem Sakarya için hem de ülkemizin geleceği adına önemli bir adımdır.

Mahmut Kösemusul, yaptığı şu açıklamalarla daha fazla insanın ölmemesi için, Türkiye’de barışın ve kardeşliğin egemen olması adına gereken şahitliği yapmıştır.

“Cennet yurdumuzda barış, huzur ve refahın, sevgi ve kardeşliğin hâkimiyeti için hep birlikte çalışırsak kazanan Türkiyemiz olur, biz oluruz. İstikrarla büyüyen ve gelişen Türkiyemiz’in 100. yıl vizyonunu gerçekleştirme kararlılığımız inşallah artarak devam edecektir. Sorunların ve sıkıntıların kısa sürede aşılacağına olan inancımızı koruyarak hep birlikte büyük bir gayretle, yılmadan çalışacağız. Ülkemizin ve milletimizin daha müreffeh geleceği için daima birlik ve beraberlik, daima sağduyu, hoşgörü ve daima kardeşlik diyeceğiz.”

Kösemusul’un zor zamanda barıştan yana sergilediği bu tavır umarız diğer sermaye sahiplerine de örneklik teşkil eder.