Siyasiler kendi aralarında bir takım tartışmalara girerler. Bu çok normal. Siyasilerin birbirini vatan hainliği ile suçlaması da normaldir. Zira her siyasi parti lideri kendi görüşünü ülkeyi kalkındıracak fikir olarak görür ve bu fikre itiraz eden herkesi de ülkenin çıkarını engellemekle suçlayabilir. Onun için siyasilerin birbirlerine “vatan haini” demesi eleştirinin ötesinde kabul edilmez.

Ülke için alınan tüm kararlar ülke geleceğini etkiler. Bu vergi artırımı da olabilir, köprü açılışı da…

Kanun çıkardığınızda ülkenin kaderini değiştirirsiniz. Onun için alınan tüm kararlar önemlidir. Zaten devlet adamlarını bu denli önemsememizin nedeni de budur.

Ülkede seçim olması normaldir. Erken seçim olması hatta referandum yapılması da normaldir hatta gerekliliktir.

Demokrasi bu şekilde işler. Herkes kendi geleceğini tayin etme hakkına sahiptir.

Buraya kadar uzlaşmadığımız bir konu yok sanırım. Herkes bu şekilde düşünüyor olmalı.

Ancak iş bundan sonra geriliyor.

Kendi görüşünü benimsemeyen insanları terörist ya da diktatör olarak tanımlamak eleştirinin ötesinde bir davranıştır.

“Şu şekilde oy verenler ülkenin bölünmesine sebep olur” ya da “Bu şekilde bir sonuç çıkarsa kaos olur” demek devlet adamlığı ile bağdaşmaz.

Türkiye 16 Nisan’da bir halk oylamasına gidecek. Bu oylama sonucunda da çoğunluğun dediği şekilde bir netice ortaya çıkacak. Konu aslında bu kadar basit.

Türkiye Cumhuriyeti bir oylama sonucu kaosa girecek kadar basit bir devlet değildir. Sandıktan komple “evet” çıkarsa da komple “hayır” çıkarsa da herkes işine gitmeye devam edecektir.

Sonuç “hayır” şeklinde olursa bugüne kadar idare edildiğimiz şekilde idare edileceğiz. Kaos falan çıkmayacak.
“Evet” ağırlıklı çıkarsa da yeni bir yöntem denenecek.

Bir takım seçmenin fanatikleşmesi, durumu ileri getirmesi, atışma boyutuna vardırması bile bir yere kadar anlaşılabilir. Ama devleti yönetenlerin ya da yönetmeye talip olanların sürekli “kaos” çığırtkanlığı yapması, insanları korku ve dehşete yönlendirmesi korkunç bir durum.

Türkiye’de 17 Ağustos Depremi oldu, ülkenin en büyük şehirleri yerle bir oldu ama bir şekilde ayağa kalktık. Bir referandum sonucunda mı bu ülke kaosa sürüklenecek?

Eğer bu ülke bir oylama ile kaosa sürüklenecek duruma gelirse vatandaşa bir kere daha gelirsiniz. O zaman da halk kendi kararını bir kere daha kendi verir.

Ama tüm oylamalarda halkı korku ve hatta dehşete düşürmeye kimsenin hakkı yok!

Ne iktidarın ne de muhalefetin bu hakkı yok. Hatırlarsanız halk 2002 seçimlerinde iktidar muhalefet demeden tüm ülkeyi yönetenleri Meclis dışına itmiş ve toptan “Sizi istemiyoruz” demişti.

Yani halkı gererseniz o da sizi gerer.

Evine ekmek getirmekten çok ülkenin durumunu düşünen vatandaşlarımız oluştu. Müşteriye ne satacağını düşünmek yerine siyasi gelişmeleri konuşur oldu esnaf.

Televizyonda siyasisi, iş adamı, sporcusu, spikeri ülkede tek şey konuşur oldu.

Memurdan sanatçıya herkes bir taraf olmak zorunda hissediyor kendisini.

Kardeşim siz ülkeyi yöneteceksiniz biz kendi işimizi yapacağız.

Sizi ülkeyi düzgünce yönetin, kaosa ve gerilime neden olmayın diye seçiyoruz biz.

Bir kez daha söylüyorum, halkı germeyin, zira halk kendini gerenlere haddini bildirmede ustadır…

Twitter: @muniralikara