“Zaman çok hızlı geçiyor.”

Hepimizin dilinden düşürmediği, aşina olduğumuz cümledir değil mi?

Yıllardır görmediğimiz bir minik yakınımıza rastlasak fiziksel gelişiminin bizde yarattığı şaşkınlıktandır ki; “Zaman ne de hızlı geçiyor” deriz,

Kariyer serüvenimizin her basamağında, süregelen hayatımızın her alanında değişimi, dönüşümü bu cümleyle dillendiririz. Bir anlamda yıpranmışlığın, eskimişliğin dışavurumudur bu.

Beşeri hayatımızın her kademesinden, spordan sanata, hatta kültüre kadar zamanın ruhuna kapılıp giden, hızla geçen zaman içerisinde değişen söylemleri anlatır dururuz.

Peki, sözün tam da burasında özellikle şu günlerde hızla akıp giden zaman içerisinde siyaset mefhumu nasıl bir seyir izliyor dersiniz?

Siyasette de zaman çok hızlı mı geçiyor? Kesinlikle!

Sporda, sanatta, medyada, sinemada, kültürde kısacası her alanda zaman hızla akıyor. Siyasette de zaman hızına yetişilmesi mümkün olmayan bir acelecilikle ilerliyor.

İnsan belleği zamanın hızından mıdır bilinmez sürekli unutuyor. Bunu kabul edelim.

Ancak son günlerde unutulmayacak skandallar gündelik siyasi hayatımızda şaşkınlık katsayımızı kat be kat arttırıyor.

Sevgili okurlar, gün geçmiyor ki halihazırda yoğun olan siyasi gündemimize bir bomba daha düşmesin!

Kabul edelim geçtiğimiz günlerde Cumhuriyet tarihimizin belki de en büyük gaflarından birine televizyon ekranları karşısında tanıklık ettik.

Söz konusu olayın mimarı tekrardan CHP-MHP ortak çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’ydu.

Biraz hatırlayalım mı?

Haberler ve sosyal medyadan hepiniz takip etmişsinizdir. Kendisi Bayram Arifesinde Edirnekapı Şehitliğini ziyaret etti. İlk duasını da ‘babamın kadim dostu’ dediği Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’a gönderdi.

Ziyareti sırasında Akif’in anıt mezarı üzerinde yazılı olan milli marşımızın yedinci kıtasının dizelerini okumuş arkasından da, “Akif’in meşhur şiiri ve mısraları, Çanakkale Şehitleri şiirinden herhalde” şeklinde bir açıklama yaparak Cumhuriyet tarihimizin en büyük siyasi krizlerinden birine imza atmıştı.

Akif’in; “Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?” mısralarıyla başlayarak gönüllerimizi titreten Çanakkale Şehitlerine Şiirini bu coğrafyanın tüm fertleri çok iyi bilir,

Milli mücadelemizi, bizi biz yapan en mukaddes referanslarımızı gizli cümlelerinde barındıran İstiklal Marşımızı en derinlerimize kadar hissederiz, bu şuurla yetiştiriliriz.

Ancak Ekmel Bey bu iki başyapıt arasındaki ayrımı yapamayacak kadar bu coğrafyanın değerlerinden uzaklaşmış bir duruşun temsilciliğini üstlendiğini bir kez daha kanıtlamıştır.

Lafı uzatmadan söyleyelim; Ekmel Bey 10 Ağustos’a adım adım yaklaştığımız şu günlerde deprem yaratan bu hareketiyle büyük yara almıştır!

Siyasal iletişim manevralarını daraltan, bu topraklarda yaşayan insanlarla kurulacak ilişki açısından telafisi mümkün olmayan bir kopukluğun adı resmen ilan edilmiştir.

Ancak sözün tamda burasında ifade etmeliyim;

AK Gençlik bu tarihi trajediye milli hassasiyetleri önceleyen çok yerinde bir tavırla cevap verdi. Medyadan takip edenleriniz bilir. Gençlik, çok yerinde bir metinle basın açıklaması yaptı.

İşte öğrenmeniz gereken bir gerçek daha! Böylesi bir skandala imza atarsanız, tarihi kodları içselleştiren bu toprakların gençleri de hatalarınıza yerinde değerlendirmelerle cevap verecektir!

AK Partili gençlerin basın açıklamasında dikkatleri üzerine toplayan şu gibi ifadeler vardı; “Sayın İhsanoğlu bir kez daha bu coğrafyadan, bu vatanın en temel belirleyicilerinden ne kadar kopuk olduğunu ispatlamıştır. Bu topraklar üzerinde verilen istiklal mücadelesinden, bu ülkenin tarihinden, kültüründen ne kadar bihaber olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır. Sayın İhsanoğlu’nun Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un manevi huzurunda gerçekleştirdiği bu milli depremi esefle kınadığımızı bir kez daha ifade ediyoruz. Bu vesileyle bir kez daha 83 yıldan bu yana milli marşımızın; milli ve manevi değerleriyle gönlümüze işlemiş olduğunu ifade ederiz.”

Ekmel Bey şimdi eline Atatürk fotoğrafı alıp imaj çalışması yapıyor! Ancak bu arayışları yaptığı büyük hatayı telafi edecek cinsten değildir!

Biz dedik, AK Parti Gençliği de söylemiş; “Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu öze dokunmak, bu milleti ıskalamamak arzusundaysa bu coğrafyanın temel kodları konusunda önemli bir hassasiyet göstermelidir.”

Ancak anlaşılan o ki artık o tren çoktan kalkmıştır! Evet, gerçekten de zaman çok hızlı geçti! Önümüzde artık sayılı günler kaldı! Sayın İhsanoğlu ortaya koyduğu siyasi profille hafızalarımızda milli depremlerin mimarı olarak uzun yıllar silinmeden muhafaza edilecek!

Benim için mi? Evet, benim içinde zaman çok hızlı geçti!

Sanırım üniversiteye hazırlandığım zamanlardı. Oldukça anaç yapılı bir geometri hocamız vardı. Kendisi de bu toprakların manevi referanslarını içselleştirmiş olacak ki sorduğu soruların doğru cevabını bilen arkadaşlara, ‘1453 kere bravo’, ‘1071 kere tebrikler’, ‘Sana 18 Mart 1915 kadar artı veriyorum’ gibi muhafazakar kodlarla alkış tutardı.

Açıkçası böylesi bir tebriğe öğrencilik hayatım boyunca hiçbir zaman mazhar olamadım! Ancak şimdi tamda sözün burasında AK Gençliğe mütevazı bir alkışım var;

12 Mart 1921 İstiklal Marşı’nın kabul günü kadar, içimizi okşayan, gönlümüzü titreten manevi zaferlerin mimarları olmanız dileğiyle,

Şimdiden tebrikler…

İletişim / [email protected]