3 Kasım 2002’den bu yana AK Parti’de Kurucu Genel Başkan Recep Tayyip Erdoğan büyük siyasi mücadeleler verdi.

Demokrasi ve sivil siyasete inanan vatandaşlar olarak bu 12 yıllık süreçte çok çeşitli kırılma anlarının tanıkları olduk. Türlü vesayet odaklarının komplolarını, derin strateji ve gizli ortaklıklarını tecrübe edindik.

Yine bu zaman diliminde siyaset, türlü girdapların içerisine çekilmek zorunda bırakıldı. Her zaman olduğu gibi senaryonun aynı aktörlerin farklı olduğu derin süreçler yaşandı. Siyaset türlü entrikalarla bloke edilmek istendi, ensesinde asker postalını hisseden bilindik manzaralar önümüze serildi.

Özetle AK Parti, Kurucu Genel Başkanı Erdoğan önderliğinde türlü kumpaslardan siyaseti kullanarak çıkmasını bildi. Nehrin derinliğini her zaman iki ayağıyla değil, tek ayağıyla ölçtü. Ulusal ve küresel siyasetini bu temkinli yaklaşım belirledi.

Siyasete bir anlamda vizyon odaklı bakan bu anlayış, Başbakan Erdoğan’ı Köşke taşıdı. Erdoğan Türkiye Cumhuriyeti’nin bizatihi halkın oylarıyla seçilen ilk Reis-i Cumhur’u oldu.

Hemen ardından yapılan AK Parti 1. Olağanüstü Kongresi sonrası Davutoğlu tereyağından kıl çekercesine Başbakanlığa oturdu.

Üç aşağı beş yukarı bu günlere böylelikle ulaştık. Bu arada MİT Müsteşarı Fidan’ı es geçmemek gerek. Özellikle IŞİD’in elindeki 49 konsolosluk görevlimizin sağ salim ülkemize getirilmesinde kilit bir rol üstlendi.

‘Ülkemizin yetiştirdiği en başarılı Türk bürokratlarından biri’ unvanını bileğinin hakkıyla kazandığı tüm çevrelerce kabul edildi.

Sosyal medyada neredeyse her gün şahit oluyoruz, özellikle AK Parti siyasetini ‘Yeni Türkiye’sloganı üzerinden şekillendiriyor.

Erdoğan, Davutoğlu ve Fidan özelinde bu sloganın gerçeğe taşındığı ve taşınmaya devam ettiği yönündeki siyaset dili tercih ediliyor.

Yeni Türkiye’nin ileri demokrasi, öncü ülke, güçlü ekonomi ve aktif dış politika parametreleri üzerinden gerçeğe taşınacağı hedefleniyor.

Ortadoğu, Balkanlar, Kafkaslar ve Dünya siyasetinde ‘mazluma destek, mağdura uzanan el’ minvalinde ahlaki bir siyaset dili önceleniyor.

Ve en önemlisi uygulanıyor da!

Yeni Türkiye’nin zihinsel bir yenilenme süreci olduğu çok açık. Yeni bir siyaset diline sahip olduğu zaten aşikâr.

Bu yeni siyasette hemşericiliğe yer yok! Kan bağına yer yok! Yeğenciliğe de kapılar kapalı! Ehliyet ve liyakati ilke olarak benimseyen üst bir siyaset dili kullanılıyor!

Öncü Türkiye sloganı için daha çok bilgi gerekiyor, kibarlık ve nezaketle şekillenen yeni bir kalıba ihtiyaç duyuluyor.

Bu zamana kadar dürüstlüğün çok pahalı bir hediye olduğunu bildik ancak bu ahlaki ilkeyi daima ucuz siyasetçilerden bekledik.

Ahlaki siyasetin, gerçekçi siyasilerle günümüze taşındığını gören gözün, duyan kulağın ıskalamaması gerekiyor artık!

Evet, gelelim Sakarya’ya,

Sakarya’da da bu yenilik hareketinin uzantılarına şahit olacağız bildiğiniz üzere…

İl Kongresi yapılacak, İl Başkanından ilçe başkanlarına teşkilatlar yenilenecek,

Kim İl Başkanı olacak? Bu isim nasıl belirlenecek? Bakan Hanım, milletvekilleri, Büyükşehir Belediye Başkanı Toçoğlu ve diğer aktörlerle istişare ilk sırayı alacak olmalı?

Genel Merkez farklı bir siyaset dili kullanır ve bunu hayata geçirirken, Sakarya’daki teşkilat değişimleri kayıkçı kavgasına mı dönüşecek dersiniz?

Adamcılık ve kayırmacılık öne çıkacak, liyakat ve hakkaniyet örselenecek mi?

Bu değişim Genel Merkezin kullandığı dil ve uygulamalarına yakışır bir tarza sahip olmalı hiç şüphesiz!

Bilginin ve çalışkanlığın hâkim olduğu, tecrübe ve birikimlerle şekillenen bir arayış söz konusu olmalı!

Herkesin iyiliği için en iyi olan bulunmalı, ortak akıl ve istişare ile makamlara yeni yüzler oturmalı!

Hal böyleyken,

Sakarya; Erdoğan, Davutoğlu ve diğer aktörlerle yakalanması gereken hattan uzaklaşılırsa, bu yeni siyasete yazık olmaz mı?

iletişim / [email protected] Twitter: @mahiroglu5454