CHP İl Kongresi için Kapalı Çarşı girişi önüne geliyorum.

‘Cemiyetimize hoş geldiniz’ kıvamında bir afiş selamını çakıyor bana.

Kapı girişinde ilk etapta balmumundan rahmetli Bülent Ecevit’in kasketli heykeli sandığım bey amcalar karşılıyor insanları.

Kasketli abilerin heyecanına bahşiş kapma yarışına girmiş davulcu ve zurnacıların coşkusu ekleniyor.

Kongrenin yapıldığı Duygular Funda Düğün Salonu’nun hemen önünde sigara içmeye çıkan efkârlı CHP’lilerin duman raksı karşılıyor sizi.

Göz gözü görmüyor. Gizemli bir atmosfer eşliğinde, dumanları delip salona ulaşabiliyorsunuz.

İlk etapta dikkatinizi çeken şey; salonun yaş ortalaması oluyor.

Ben diyeyim 60, siz deyin 65. Ama azı yok fazlası var emin olun.

Gençler nerede ola ki diye düşünürken; Kılıçdaroğlu’nun “Biz mazlumun yanında oluruz” diyerek Fethullah Gülen’e selam yolladığı haber metnini okuduğum aklıma geliyor.

‘Gençler Pensilvan’ya için mazlum yürüyüşünde olabilir’ diye aklımdan geçiriyorum. Salondaki gençler bir elin parmağını geçmiyor.

Takma dişlerini düzeltme telaşına düşmüş amcalar…

Dip boyası gelmiş teyzelerin birbirlerine kişisel bakım önerileri…

Şeker, kolesterol, tansiyon ve daha birçok hastalığın analizi yapılıyor;

Heyecan yok, hareket yok, soluk kesilmiş, renksiz ve tatsız bir hava var içeride…

Kürsüde, kalabalıktan heyecan göremeyenlerin kendi heyecanlarını üretme tiyatrosu alıcı bulmuyor.

“Bu dinozorlarla mücadele edeceğiz” diyor birisi, diğeri Nevada Çölü’nde görülmemiş bir ısı gerilim derecesiyle yükleniyor iktidar partisine…

‘Ne yapsın vatandaş’ diye geçiriyorum içimden, çaresiz bir; ‘heyecan katacak başka ne yapılabilir ki’ kışkırtıcı sorusu aklıma düşüyor.

Düşünüyorum ve tam o esnada bir ses yükseliyor kürsüden:

“CHP olarak adam yeme makinesi olduk”

Belki de kongre boyunca işittiğim tek; diğer yandan tartışmasız en sert öz eleştiri cümlesi bu oluyor.

Bu ülkenin en yetkin, en aklı selim, en yakışan, en profesör Gençlik ve Spor Bakanı ben olurum diye devam edince kürsüdeki iştahım kaçıyor, azıcık heyecanlanırken hevesim törpüleniveriyor.

Dayanamıyorum, bu hale daha fazla katlanamıyorum, gözlerim yaşarıyor…

Anlıyorum ki dışarıdan kongre salonuna kaçan sigara dumanından göz pınarlarım yaşarmaya yer arıyor.

Davulcular hala heyecanlı, şu kongre bir bitse de ‘cukka’ları indirsek diye bir heyecan var merdivenlerde.

Kimsesizler Başkanı Hasan Yıldız Kılıçdaroğlu’nu gördüm diye halüsinasyonlar gördüğünü anlatıyor CHP’li arkadaşlarına.

Merdivenleri iniyorum, tüm bu ritüel başımı döndürüyor.

Bu heyecansız güruh enerjimi alıyor, sonunda tekrar brandanın altına gelebiliyorum. Artık çıkmaya hazırım.

Hazırım ama ekşın peşimi bırakmıyor ki!

Sigarasını Büyükşehir Belediye binasına doğru içen bir grup yaşlı kurt dikkatimi çekiyor. Konuşuyorlar, amiyane tabirle ‘vura vur’ gidiyorlar.

İçlerinden kasketli olanı vurucu cümleyi ağzından çıkarıyor, Nirvana’ya ulaşıyorum:

“Şu Büyükşehir de kendisini bir yenileyemedi be!”

Dumanlar Büyükşehir’in kendisini yenileyememesi adına akciğerlere gönderilirken, CHP’nin sorununu gördüğüm ve yaşadıklarımla analiz edebilmenin mutluluğunu yaşıyorum.

Eskimiş yüzler, eskimiş düzen, basmakalıp, yıllanmış bir anlayış, yenilenememeye sövüyor!

Artık oradan mutlu bir şekilde ayrılabilirim.

Dumansız hava sahasına gelince Teoman’ın şu dizeleri aklıma geliyor:

“Bak hayatına, dinmiyor sızın

Her yarışta, her varışta”

Ne diyelim; Behey böyle giderse de oynamaya devam edecek yalnızları!

TWiTTER: @MAHİROGLU5454

MAİL: OMERMAHİROGLU5454@GMAİL.COM