Sakarya Ticaret ve Sanayi Odasının (SATSO) Antalya’da düzenlediği Ekonomi zirvesinde sonuç raporu açıklandı.

Takip edenler bilir, bir süredir şehrin gündemini işgal eden bu büyük organizasyonun sonuçlarını kamuoyu merakla bekliyordu.

Şehrin karar vericileri, siyasileri, yöneticileri, paydaşları bir araya gelip SWOT analizini tamamladılar ve Sakarya’nın geleceği için güçlü yönler, zayıf yönler, fırsatlar ve tehditleri madde madde sıraladılar.

SWOT analizi yapılan hangi masada olursa olsun Sakarya’nın geleceği için 1. sıradaki tehdit: “Şehrin 1`inci derecede deprem bölgesinde yer alması” olarak gösteriliyordu.

Haliyle bu sonuç raporuna da yansıdı.

Şehrin ortak aklı Sakarya’nın geleceği konusunda en büyük tehdit olarak deprem gerçeğini gördü.

Şimdi geldiğimiz noktada şehrin kaderini ilgilendiren son ve güncel ciddi bir bildiriye sahip olduğumuzu görüyoruz.

Güçlü yönler belli, zayıf yönler ortaya konmuş, fırsatlar ve tehditler ise açıklanmış durumda.

Peki, bundan sonrası için ne yapılacak?

Asıl soru bu…

Bir şehrin ortak aklı olası tehditleri ortaya böylesine profesyonel bir bildiriyle koyabiliyorsa, tehditleri birer fırsata da dönüştürebilmeli.

Sonuç bildirisinin tehditlerle ilgili ilk maddesi 1’inci dereceden deprem bölgesinde yer almamızdı. Bunu söyledik.

Ama bu gerçek nasıl tehdit olmaktan çıkıp bir fırsata dönüşebilir?

Depremin yaşanması hududullah sınırlarlarında olduğuna göre bunun önüne ne yaparsak yapalım geçemeyeceğiz.

Deprem elbet bir gün yaşanacak, ne zaman ve nasıl sadece bunu bilemiyoruz.

Görünürde ‘elden bir şey gelmez ki’ deyip sıyrılabilecek bir konu gibi gelebilir ancak elbette ki öyle değil!

Sorun gibi görünen, haklı olarak büyük bir tehdit olarak algılanan bu konu bir fırsata dönüşebilir.

İşte zirvedeki ortak akıl, birlikte karar verebilme ve şehrin geleceğine yön tayin edebilme refleksi burada ortaya çıkıyor. Zekâ, akıl, strateji burada devreye giriyor.

Sakarya için önemi asla yadsınamayacak deprem gerçeği şayet yoğunlaşılırsa adeta bir fırsat halini alır.

Burada bumerang etkisi yapacak konu başlığı kabul edersiniz ki imar meselesidir.

İmar konusu hafife alınırsa bumerang gibi dönüp dolaşan ama elimizde sıfır kalan bir durum söz konusu olur.

Kırkpınar ve Serdivan örneği önümüzde duruyor işte. Neden olmasın? Neden imkânsız olarak değerlendirilsin ki?

İmarı koruduğumuz takdirde, estetik ve şehirciliğe daha fazla yüklendiğimiz ölçekte deprem gerçeği bir fırsata neden dönüşmesin?

Özgün bir imarla, kat sınırlaması ve diğer önlemler zinciriyle bu konuya yoğunlaşıldığını farz edelim.

Türkiye’nin 81 vilayeti içerisinde en kendine has imar disiplini Sakarya’da olmaz mı?

Düşünsenize bir kere:

2 katlı evler,

Bahçeli ve simetrik bir görünüme sahip konutlar,

Yeşil alanların ne bileyim spor yapılabilecek alanların iç içe olduğu bir mahalle,

Evler arasında bir keşmekeş yok, fark yok, sıkışıklık yok,

Bu şekilde Sakarya daha fazla değer kazanmaz ve güzelleşmez mi?

Şehrin ortak aklı böylesi bir bildiriyi ortaya koymuş ise bu saatten sonrası için ise ortak vicdan devreye girmelidir.

Tehditler tehdit olmaktan çıkıp, birer fırsata dönüşmelidir.

İsmet Özel diyor ya ‘tehdit değil teklif’ diye…

Aynen öyle… Deprem gerçeği tehdit değil fırsattır!

TWiTTER: @MAHİROGLU5454

MAİL: OMERMAHİROGLU5454@GMAİL.COM