Gördünüz mü bilmiyorum ama haftaya oldukça dikkat çekici bir posta koyuşla başladık. Yenihaber Gazetesi geçtiğimiz gün 1. sayfasından okuyucularına ‘Susmayacağız’ sloganıyla seslendi…

Metnin her bir cümlesini okudukça gözüne araba farı tutulmuş tavşan gibi hissettim kendimi. Öylece kalakaldım. Direk 5. boyutla bağlantıya geçtim! ‘Yahu’ dedim ‘biz bu cesur insanlara, güzide basınımızın ak kaşıklarına bunu nasıl yaptık.’ Vicdan muhakemem hala bitmiş değil!

Yanılmışım!

Gaflete düşmüşüm! ‘Allah’ını seven üstüme toprak atsın’ modundayım inanın!

Nedir bu ‘Susmayacağız’ adıyla çıkan ültimatom meselesi?

Şöyle efendim: Yenihaber gazetesi yerelde güçlü olanların yalakası olmakla suçladığı bize yönelik oldukça ağır eleştirilerin yer aldığı bir metni geçtiğimiz gün gazetenin 1. sayfasında yayınladı. Aynı haber şu saate kadar internet sitelerinde de mevcuttu. Merak eden aynı isimle Google’da aratabilir.

‘Yerelin havuz medyası’ olarak tanımladığı bize: “Onlar için tek doğru var, patronlarının söylediği ve çıkarı. Bugünlerde işleri güçleri Yenihaber. Akıl fukarası tipler Yenihaber’in geçmişten bugüne haberciliğini sorgulayarak, Yenihaber’e çamur atmaya çalışıyorlar. Patronlarına şirin görünmeye çalışıyorlar”

Bu gibi cümlelerin ardından ‘bizim tek işimiz var o da gazeteciliktir, çamur at izi kalsın psikozu bizim fıtratımızda yer almaz’ gibi ifadeler…

Ezberlediğimiz şeyler anlayacağınız. İşte bizim meselemiz de burada başlıyor. Kendi adıma söylüyorum: sadece şehrin gündemini belirlediğinizi iddia ettiğiniz her bir habercilik başarısının altını doldurmanız gerektiğini ifade ettim.

Bugüne kadar hangi sözde operasyonunuzu sağlam delillerle, ciddi argümanlarla, eldeki kanıtlarla besleyebildiniz? Bunu sorgulamak mı bizi o dediğiniz havuza düşürdü?

‘Çamur at izi kalsın’dan ziyade blöf yapmaktan başka ne yapabildiniz!

Ortaya sağlam nitelikli işler koyuyoruz diye kendi goygoy küvetinizde boğulurken; işlerinizin niceliğini sorduk diye şimdi öfke mi kusuyorsunuz?

Sırf bunları sordum, bilmek istedim diye Genel Yayın Müdürü Sezai Matur Twitter’dan bana neler dedi buyurun hatırlayalım: “Sen çok delikanlıysan gözlüklerin ve sahte isimlerin arkasına saklanma gerçek kimliğinle çık ortaya cesaretin varsa görelim”

“Gözlüğün ve sahte adın ardına saklanmak adam olana yakışmaz sen istersen bikini giy gez”

Yerel basını siz-biz diye ayıran bu ismin Sakarya gazetecilerini temsil eden bir cemiyete başkanlık yapması nasıl bir ironidir?

Vicdan sahibi basın emektarlarına sormak istiyorum: önüne geleni ‘balyoz kalemler’ diye suçlayan bu zat, gerçekten sizleri nasıl temsil edebilir?

Twitterda da cevaben söylediğim gibi: “Adam ol, delikanlı ol, şuyunu göster` bunlar bir gazeteciye yakışan cümleler mi? Biraz kendinizi geliştirin. Okuyun, izleyin.”

‘Bu işler bizi susturamaz’ diye Aynalı Tahircilik oynamak yerine basın camiasının bir aradalığı için ne yapıyorsunuz? Meslek etiği ve ahlakıyla ilgili sorduğumuz tüm sorulara cevap olarak bize 100 puanlık bir ‘ahlaksızlık’ yapıştırıyorsunuz.

Nasıl iyi mi öyle!

Kırılma anlarında algıyı farklı yöne çekmek, ‘mağdurumda mağdurum oynamak’ basın camiasını belli ölçüde temsil eden bir kişiye yakışmıyor!

‘Aydın Doğan’ı şöyle seviyoruz, böyle güzel adam, terörle şöyle mesafeli adam’ diye pazarlayıp duran Hürriyet yazarlarından ne farkınız var.

Madem saflar bu kadar net olarak ayrışmış, millet kendi mahallesinden sıkıp duruyor: size bizim mahalleyle ilgili bir iki sır vereyim. Öyle ya savaşta muvaffak olmak için düşmanını iyi tanıman gerek!

Bizim mahallenin her bir ağabeyi çocukluk yıllarındaki şu paradoksla bugünlere gelmiştir: “Oğlum kavga etme, ama kavgadan da kaçma”

Yani ‘vız gelir tırıs gider.’ Kartları açık oynamaya biz varız.

Bir de bu mahallenin güzel ağabeylerinden biri der ki: “Kula kulluğa karşı mücadele davası, bütün davaların özüdür. Bu dava, insanı adem tözüne sadık kalmaya çağırır. Bu nedenle davası olmayan adam değildir”

Hatırlatayım istedim!

TWiTTER: @MAHİROGLU5454

MAİL: OMERMAHİROGLU5454@GMAİL.COM