İnsanların çoğunun zekâ, enerji ve birikimini faydasız polemiklerle hoyratça kullandığı konusunda siz de benimle hem fikir misiniz?

Gündemde yer alan onlarca gelişme karşısında sergilenen bu yorucu tavırlar söz konusu yaralara merhem olmaya mı yoksa onları kaşımaya mı hizmet ediyor?

Bu sorulara eminim çok çeşitli cevaplar verilebilir.

Benim cevabım, düşünmek ve sorgulamaktan asla geri kalmamamız gerektiği yönünde. Ancak attığımız her adım, sorduğumuz her soru bir amaca hizmet etmeli. Zeka, enerji ve birikimler faydalı suallerin cevabını aramalı.

Bu yüzden sormaktan bıkmadan yeniden soruyorum; orta hasarlı binaları kim neden yıkmıyor?

Bu sorunun sıklıkla cevabını arıyoruz. Acaba faydasız polemiklere mi kapılarımızı aralıyoruz? Ya da enerjimizi nafile kaygılarımız için mi harcıyoruz?

‘Orta hasarlı meselesinde neredeyiz? Ne gibi gelişmeler söz konusu?’ diye merak edenler olabilir. Geçtiğimiz günlerde Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu’nun şehrin kangrene dönüşmüş meselesi orta hasarlılarla ilgili açıklamaları tam da bu sorulara cevap veriyordu.

“Şehrimizde orta hasarlıların artık konuşulmaması gerektiğini düşünüyorum. Orta hasarlı binaların yıkılması ve iskana kapatılması ilçe belediyelerimizin görevidir. Bu şehirde orta hasarlı bina kalmamalıdır. Kalırsa ilçe belediye başkanlarımız bundan sorumlu olurlar. Biz Büyükşehir Belediyesi olarak bu konuda üzerimize düşeni yaptık. Tespitlerimizi tamamladık. İskan vermek ve gerekli önlemleri almak ilçe belediyelerimize aittir. Bu konuda herkes görevini yapmalıdır.”

Süreç apaçık önümüzde duruyor. Orta hasarlı meselesinde topun kimde olduğu belli! Peki, ortak hafızalarımızda oldukça kötü anılar barındıran bu yapıların hala ayakta olması nasıl izah edilecek?

Bu binalarla ilgili yapıcı adımlar atılamıyorken, insan odaklılıktan nasıl bahsedilebilir? Merkeze daima insanı koyan medeniyet tasavvuruna nasıl atıfta bulunulabilir?

Hala bu konuyu konuşabiliyorsak, yapılan diğer tüm hizmetlerde nasıl bir sahicilik arayacağız? Büyük bir yıkımı bizzat yaşamışken, ‘olursa da mukadderat be kardeşim’ vizyonculuğunu neye dayandıracağız?

Anlayabilen beri gelsin!

Şunu da unutmamak gerekir; ‘Bir şeyler yapmalıyım’ her zaman ‘Bir şeyler yapılmalıdır’dan daha fazla sorunu çözmüştür.

En azından biraz daha gereklilik kipi rica ediyoruz!

Geçtiğimiz haftalarda bu konuyla ilgili iki cihanda nasıl bir hesap verileceği üzerine konuşmuştuk. Bakıyorum o günden bu güne bu konuyla ilgili olumlu bir gelişmeden bahsedemiyoruz.

İlçe belediyeleri tespiti tamamlanmış orta hasarlı binaları niçin yıkmıyor?

Yalnızca ‘Nasıl olsa kıyamet kopacak’ mottosuyla izah edilebilecek bu tavrı daha ne kadar sabırla kabul edebileceğiz?

Anlayacağınız ‘kafamda deli sorular’ haliyle yaşayıp gidiyoruz…

‘Anlık arzularınızın veya politik entrikaların sizi yoldan çıkarmasına izin vermeyin. Yağmur yağdığında yapmanız gereken bellidir. Doğru olun. Şemsiyelerinizi açmayı unutmayın.’ diyen lisedeki psikoloji hocam aklıma geldi.

Keşke hocama şunu söyleyebilseydim;

Yağmur ne zaman yağar belli olmaz. Şemsiyeleri yanımızda taşımakta yarar var…

iletişim / [email protected] Twitter: @mahiroglu5454