Haftanın dikkat çeken gündem maddelerinden biri hiç şüphesiz Türkiye’de şiddet (cinayet) haritasıyla ilgili okuduklarımızdı.

Harita dediğim gibi hem dikkat çekti hem de Sakarya için ‘bu kadarını da beklemediğimiz’ sonuçları gözler önüne serdi.

Mega kent İstabul’un haliyle ilk sırayı aldığı listede Sakarya 81 il arasında 4’üncüydü. İlk dört arasında nüfusa göre yapılan silahlı olay oranında ise Sakarya 1’inciliğe oturmuştu.

Raporu hazırlayan Umut Vakfı, istatistiki verilerin basında yer alan haberlerden derlendiği bilgisini paylaştı.

Ne derler bilirsiniz, ateş olmayan yerde duman tütmezmiş. İster verilerin ana kaynağı Emniyet Genel Müdürlüğü’nden olsun ister basından, Sakarya özelinde durum zaten oldukça açık değil miydi?

Şehirdeki gazetelerin 3. sayfalarına yalnızca bir hafta göz gezdirmek Sakarya’daki şiddet eğiliminin ne denli fazla olduğunu anlamanızı sağlar aslında.

3. sayfalar dumanı tüten haberlerle dolu ne yazık ki!

Şiddeti mecbur kalınan bir sonuç olarak gördüğümüz aşikâr. Yalnızca Sakarya özelinde değil, genel sosyolojimiz bu sonucu ortaya koyuyor.

Ne yazık ki şiddet severler her zaman olayı dış nedenlere bağlayıp, ustaca manevralarla kendi mahkemelerini kurma yoluna gidiyorlar.

Ne yazık ki çözüm için en kestirme yol olarak şiddet öne çıkıyor.

Ne yazık ki ilkeli bir duruş bay geçilerek, fiziksel bir harekete geçiş tercih ediliyor.

Şiddeti pompalayan öfke, düşünme refleksini rafa kaldırıyor.

Tabi olayın bir de dış etkenleri var. Alkollü mekânlarda türlü türlü hadiselerin yaşandığına tanık oluyoruz son günlerde.

Buralarda yaşanan gerilimlerde aktörlerin beyinleriyle düşünmelerini zaten söyleyemeyiz.

Uyuşturucu ve alkol kullanımı şiddet eğiliminde bisikletin ön dişlileri işlevi görüyor. Bu maddeler ne kadar çok kullanılırsa pedal o kadar çok dönüyor, cinayet olayları tırmanıyor.

Ani bir fren yapılması elbette beklenemez. Tüm bu eğilimlerin bir anda yok olmasını söylemek hayal görmek anlamını taşır.

Sonuç almak için kademeli olarak sosyal politikaların geliştirilmesi çok önemli.

Sakarya’da şiddet eğiliminin son bulması, otoriter adacıkların daha fazla ürememesi için yeni bir anlayış gerekli.

Enseyi karartmaya hiç gerek yok aslında. Çünkü dediğimiz anlamda şehirde ciddi bir kıpırdanmanın yaşandığını görüyoruz. Yani yeni bir anlayış sosyal politikalara tahakküm etmeye başladı diyebiliriz.

Beni en çok sevindiren gelişmelerden birini ifade edeyim mesela: Sakarya Büyükşehir Belediyesi Basketbol Takımı. Birkaç yıllık macera biliyorsunuz. Takım yeni kuruldu.

Birçok maçına da ailecek gidiyoruz. Sakarya’nın böyle bir takıma ne kadar ihtiyacı olduğuna şahit olmak için bu kadar beklemeye gerek var mıydı?

Elbette yoktu. Ancak şehre basketbolu sevdirmesi açısından takım büyük bir boşluğu doldurdu. Azıcık ilgisi olan bunu rahatça görebilir. Basketbol çok önemli bir parantezdi ve o parantez isabetli bir şekilde kapatıldı.

Şiddet eğilimine darbe vuracak gelişmelerden biri ve belki de en önemlisi gençlerin zamanlarını verimli hale getirmeleri konusu.

Enerjilerini farklı alanlara yoğunlaştırma imkânından yoksun olan gençler, ilk olarak kendileriyle savaşa giriyorlar. İşe yaramazlık sendromu, can sıkıntısı, kendisiyle barışık bir gençliğe darbe vuruyor. Kendi acısının verdiği boşluğu başkasına şiddetle kapamaya çalışan bir gençlik gözleniyor daha sonra.

Ama bu alanda da dikkat çeken çalışmalar yapılmıyor değil. Sakaryaspor altyapısına büyükşehir tarafından bir tesis kazandırıldı mesela. Spora yönelmek, şehrin en önemli marka değeri Sakaryaspor’da top sürmek, zamanını ve enerjisini daha verimli kılmak isteyen gençler için albenisi olan bir iş oldu.

Aynı şekilde büyükşehir belediyesi ve alt belediyelerin spor yapılacak yeni alanlar için ortak çalıştıkları yönünde birçok haber göze çarpıyor.

Gençlerin spora teşvik edilmeleri, bir şeyler yapabildikleri gerçeğiyle karşılaşmalarını sağlaması açısından çok değerli.

Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu’nun sosyal belediyecilik projeleri yine bu zihniyet dönüşümünde en önemli başlıklardan biri.

İlçelere kazandırılan gençlik ve sosyal gelişim merkezleri şiddete karşı sosyal politikaların ayağını güçlendiriyor.

Gençlerin bu merkezlerde sanat, spor, sinema, tiyatro, müzik ve daha türlü türlü uğraşılar kazanmaları, gelişime müsait olan şiddet sevicilik yönlerini törpüleyecektir.

Alkol ve uyuşturucu kullanımı konusunda tüm aktörlerin bir aradalığı hızlı çözüm alınması açısından çok çok önemli.

Örneğin bonzai kullanımı son birkaç yıla nazaran Valilik ve İl Emniyet Müdürlüğü başta olmak üzere diğer aktörlerin katkılarıyla bu denli azalmış ve yok olma noktasına gelmiştir.

Tüm bunlar elbette yeterli değildir. Ancak zihniyet değişimi bu tarz yatırımlarda süreklilik yaşanacağı gerçeğini de önümüze koymaktadır.

Sosyal politikalar şiddet seviciliği zamanla yok edecek, aynı zamanda şiddet, kestirme bir yol olmaktan çıkacaktır.

Kavga dilinin yok olması için sosyal politikalar daha da geniş bir yelpazeden ele alınmalıdır.

Bu politikalar ne kadar gelişirse o kadar düşünme refleksi kuvvetli bireyler üreyecektir.

Düşünebilme; üretimde kaliteyi, hizmette verimliliği, sosyal hayatta da belirli bir standardın yakalanmasını beraberinde getirir.

Sosyal politikalardaki gelişim, toplumun tüm kılcal damarlarında pozitif bir dönüşüm anlamını taşır. O yüzden hazır pedal dönerken vites yükseltme zamanıdır.

TWiTTER: @MAHİROGLU5454

MAİL: OMERMAHİROGLU5454@GMAİL.COM