Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan nüfus kayıt sistemi sonuçlarına göre Sakarya, nüfusu en hızlı artan şehirler arasında 19. sırada.

Son sonuçlara göre nüfusumuz bir önceki yıla göre 15 bin kadar artarak 932 bin 706’ya ulaştı.

Açıklanan verilerin ardından yapılan bilimsel değerlendirmeleri yazılı ve görsel basından takip etmişsinizdir.

Şehrimizde yaşanan bu olumlu gelişmeyi, gelişmiş sanayi bölgelerine yakınlık, tarihi göç merkezi olarak tanımlanmak ve diğer parametrelerle izah etmenin mantık sınırlarımızı zorlamasını beklemiyoruz.

Ancak açıklanan son verilerin hemen ardından akıl tutulması yaşayan birtakım çevreler de yok değil!

Mantığa tepki olarak doğan bu kişiler, şehrin nüfus artışındaki tek belirleyiciliği Arap coğrafyasından gelerek şehrimizde sığınmacı konumunda bulunan insanlara yoruyor.

İnanılır gibi değil! Sadece bu insanların nüfus kayıt sistemine tabi olmadığını söylemek bile taşı tam gediğine koyacak bir hamle olurdu.

Yine de değinmek istediğimiz gelişme bu olmayacak!

Kabul edelim çoğu zaman köktenciliğimiz basit gelişmeleri dahi doğru yorumlamamızı engelliyor. En basit örnek olarak TUİK verilerinde dahi göçmen karşıtlığını (ki bu insanlar göçmen de değil, sığınmacı) beraberinde getiren hayalet aniden hortlayabiliyor.

Algıyı sürekli böyle mi yönetmek zorundayız acaba? Meseleyi daralt, küçümse ve önemini azalt! Bu kadar basit mi yani?

Zalimin elindeki en etkili silahın mazlumların zihniyeti olduğunu elbette unutmuyoruz. Kapsayıcı, bir sonraki adımı hesap eden ve zaruri bir politika izlendiğini de akıllardan çıkarmamak gerekiyor.

“Bir mümini, bir münafığın zulmünden koruyan, Cehennem ateşinden korunur” mealli bir zarurete atıfta bulunuyoruz. Temel referanslarımız eliyle kıblemizi doğruya yöneltmenin mücadelesini veriyoruz. Bunu kaçırmamak gerek!

Ayrıca; bugün Almanya’nın yüzde 56’sı İslam’ı bir tehdit olarak görüyor! İsviçre’de minare yapımı yasak! Yine Almanya’da sünnetin dahi yasaklanması gündeme geldi hatırlayın!

Oturduğumuz yerden tüylerimiz rahatlıkla diken diken olabiliyor değil mi? Öfke kusabiliyoruz. Beynimiz değil, dilimizle bağıra bağıra konuşabiliyoruz dürüst olalım.

Elbette dünyanın hangi coğrafyasında olursa olsun, Müslüman kardeşimizin ötekileştirilmesi bizleri rahatsız ediyor. Empatiyi rahatlıkla kurabiliyoruz.

Peki, iğneyi kendimize batırmadan, bu kadar ‘çuvaldız nerde’ demeye hakkımız var mı? Yanı başımızdaki muhtaçlara at gözlüğüyle selam çakmak da ne demek oluyor?

‘Sendeki can bendeki patlıcan’ kuramı serilmeyecek mi bir gün önümüze!

Öfkenin merkezini de karıştırmamak gerek!

Sapanca’daki lüks villalardan (en düşük fiyat olarak 250 bin dolarlardan bahsediliyor) sırf kız kardeşim bana gücenir diyerek, ‘bir tane de ona alıvereyim’ diyen klozet zengini Arapların tepkisizliğine biz de karşıyız.

Dünya mazlumları da buna karşı! Gerek özde gerek sözdeki bu şuursuz taşeronlara karşıyız!

Biz de bu ucube ruhları hayırla anmıyoruz! ‘İki cihanda Müslüman şuuruna uygun anılmak’ işte meselemiz bu!

Sapla samanı ayırma vakti geldi sayın kardeşim.

Bu kadar korkma! Cebindeki paranda, sıkıla pısıla gittiğin okulunda, işinde hepsi yine sana kalacak…

iletişim / [email protected] Twitter: @mahiroglu5454