11 Ayın Sultanı Ramazan-ı Şerifi coşkuyla karşıladık.

Gönüllerin bereketlendiği, teslimiyet, af ve mağfiret iklimi Ramazan’ı özlemiştik. Bu vesileyle tüm alem-i İslam’ın Ramazan’ı mübarek olsun diyelim.

Ramazan’a “11 Ayın Sultanı” deriz hep. Diğer aylardan daha güzel olduğu için mi? Hayır… Şayet öyle olsaydı 12 ayın sultanı olurdu.

Sultan yöneten demektir. Kendisinin dışındaki 11 ayı yöneten aydır Ramazan. ‘Ben’lerin ‘biz’lere dönüşümüdür. Kardeşlik akdinin tazelendiği bolluk mevsimidir.

Allah mübarek Ramazan’da gönül diliyle konuşmayı, gerçek kardeşler olabilmeyi bizlere nasip etsin; adaletli yönetimi dünyaya egemen kılsın diye dua ederek konuya girelim.

Hazır sözü yöneten-yönetilen arası ilişkiye getirmişken; Sakarya’nın yönetimine dair birkaç şeye değinmeden geçemeyeceğim.

Çok değil 16 yıl önce tarumar olmuş bir şehirde depreme hazırlık konusu nasıl yönetiliyor merak ediyor musunuz? Bu konuda ne tür adımlar atılıyor?

Şehirleşmede göstergeler ahlaktan bağımsız, tamamen kopyalama mantığıyla mı ilerliyor?

İmar mevzuatı, deprem yönetmeliği, girdiler ve çıktılar ne alemde?

İmarın şakası olduğuna inanılan bir yönetim mi iş başında? Teknik kapasite olarak hangi seviyelerdeyiz?

Kanaatimce şehirlerin ruhu olduğu, insana temas etmeyen o dev yapıların gelişmişlik seviyesi olarak değerlendirilemeyeceği konusu her zaman için öncelenmeli.

İki cihanda hesap sorumluluğuyla hareket etme yükümlülüğünde olan yöneticilerin bu konuda nasıl bir yaklaşım geliştirdiklerini bu yüzden çok yakından takip ediyorum.

Özellikle Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu’nun belediyecilik tarzı, imar, şehircilik ve depreme hazırlık minvalli açıklamaları beni derhal çekim alanına dahil ediyor.

Sözün burasında Başkan Toçoğlu’nun üzerinde önemle durulması gereken son açıklamalarına bir kez daha dikkat kesilelim örneğin;

1) ‘Tüm şehirler aynı özellikte olmalıdır’ diye bir şey yok. Örneğin İstanbul’da ya da Kocaeli’de yüksek katlı binalar olabilir, aynı şekilde Sakarya’da da yüksek katlı bina olacak diye bir şey yok.”

2) “Şehirlerin birbirinin kopyası olması gerekmiyor. İlla bütün şehirler mezar taşları gibi yüksek katlı olmak zorunda değil. Her şehrin farklı bir ruhu vardır.”

3) “Evini sağlam yapacaksın, uygun zemine yapacaksın. Maalesef bu anlayışa uygun hareket etmiyoruz. Kırmızı ışıkta durup, yeşil ışıkta geçeceksin. Kurala uygun yapacaksın.”

4) “Evimizi kuralına uygun bir şekilde yapmazsak o zaman başımıza bir felaket geldiğinde bundan sorumlu olduğumuzu da unutmamalıyız. İmarın şakası olmaz.”

5) “Şehrin ruhunu korumaktan bahsediyoruz. İmar kültürü oluşturmalıyız. Temizlik konusu da aynı. Şehrimizi temiz tutmalıyız. Bu da hepimizin görevi.”

Başkan Zeki Toçoğlu gerçek bir yönetici refleksiyle, hesap verme sorumluluğuyla zaman zaman bu tarz çıkışlarda bulunuyor. Bunlara alışkınız.

Geçtiğimiz dönemlerde de orta hasarlı binalarla ilgili gerekli adımları attıklarını belirtmiş, topun ilçe belediyelerinde olduğunu paylaşmıştı.

Bu anlamda başlatılan tüm çalışmaların yerindeliği, çapı, yordamı elbette eleştirilebilir! Ancak elle tutulur göstergelerdeki olumlu seyir, matematiksel sonuçlarda alınan mesafelere de göz gezdirilmeli, sonuçlar ıskalanmamalı!

Kabul edilmeli; Büyükşehir bu konuda ciddi mesafeler aldı. Yeni adımlar da atılıyor sürekli!

Ortada topu her defasında taca atan, krampon değiştirme bahanesiyle zamana oynayan bir anlayış görünmüyor.

Ya ilçe belediyeleri? Büyükşehir’deki gibi bütüncül bir yaklaşımla şehircilik konusuna bakış söz konusu mu dersiniz? Kesinlikle cevabım ‘hayır’ olur.

İlçe belediyeleri basına yansıyan çıkışlarında Büyükşehir ve Başkan Zeki Toçoğlu güzellemeleri yaparken; kapı arkası diplomasisinde yapılanları eleştirmekten öte hayat ışığı göstermiyor!

Sağına soluna emir yağdırırken tüm cevvalliğini ortaya koyan ilçe belediyeleri özellikle orta hasarlı yapılar konusunda gram mesafe alabilmiş değil.

Bunun üzerine kendi hareket alanındaki adımları attıktan sonra ilçe belediyelerini topa girmeye davet eden Büyükşehir’i eleştiriyorlar!

Bu garantörlük nereden ileri geliyor? Bu şehirde her şey Büyükşehir’in tasarrufunda mı ilerleyecek? O zaman siz niçin o makamları dolduruyorsunuz?

‘2019’a yatırım yapayım, fazla ortada dolaşmayayım’ tarzı siyasetin bedelini 7 Haziran’da partinize ödettiniz!

Küçük hesaplarla yol alıp, ‘ben’i önceleyerek strateji geliştirdiniz! Bu sığ yaklaşımlar kimsenin gözünden kaçmış değil!

Ancak artık siyaseti ‘biz’ için yönlendirme vakti! Sorumluluk bilinci ve iki cihanda hesap sorumluluğuyla özellikle depreme hazırlık ve imar konusunda ivedi adımlar atılmalı!

Kaybedecek ne vakit ne de sabır kaldı!

Olası bir senaryonun hesabını ödemek hiçbirimiz için kolay olmaz!

Ve bu senaryoyu okumayı da hiçbirimiz istemeyiz!

TWiTTER: @MAHİROGLU5454

MAİL: OMERMAHİROGLU5454@GMAİL.COM