Sağımıza solumuza şöyle bir dikkat kesilelim. Kibrin, gururun, entrikanın 4 tarafımızı kuşattığını görürüz. Hatta bunun için ekstra bir çaba göstermemize dahi gerek olmaz çoğu zaman. Çünkü o kadar olağanlaştı, birlikte o kadar dünyevileştik ki; büyüklenme, böbürlenme ağları sardı hepimizi.

Goygoyculuk her birimizde fazlasıyla var.

Kibir ve entrikanın, ‘yalnızca ben bilirim’ tarzından beslenmenin gözünüzün içine sokulduğu alanların başında hiç şüphesiz basın sektörü geliyor. Dümende acar muhabirlerden ziyade ‘duayen’ gazeteciler var. Bu kibir gemisine yol aldıranlar genelde onlar kusura bakmasınlar!

Sakarya’da özellikle Yenihaber Gazetesi sürekli bu işi (gazeteciliği) en iyi biz yapıyoruz kafasında hareket ediyor. Sürekli birilerini tetikçilikle suçluyor, gazetecilik etiğine en uygun yayın politikasına sahip olduklarını gözümüze sokuyor.

Kendilerine sorsanız habercilik anlayışlarında her bir detay gerekli prosedürlere uygun, defalarca elekten geçirilip ‘cesur haberciliğin’ izleriyle okuyucuyla buluşuyor.

Sert manşetlerle kritik konularda ciddi bir yönlendiricilik üstleniyorlar.

Abartma ne lazım, goygoy kime gerek, neyse o kardeşim onlarda! Anlayış, tarz bu… İş böyle olunca eleştirmek mi ‘aman geri dur.’ Duvara yapışmış soğuk sinek fosili gibi bırakırlar seni!

Bu arada ne o dediğimiz ‘duayenlerden’ görebilirim, ne böyle bir iddia ne de böyle bir isteğim olur kendim adına. Biz sadece ADATAVIR aracılığıyla gördüğümüzü, düşündüğümüzü ‘kendimizce’ ifade etmeye çalışıyoruz. Hepsi bu!

Gördüğümüz ikilemleri, özle sözler arasındaki çarpıklıkları, kaçak katları ifade etmeyi seviyoruz hepsi bu kadar.

Bu yüzden Yenihaber’in geçtiğimiz günlerde manşetinde yer verdiği şu Sapancalı bir grup esnaf ve ‘Daha iyi hizmet almak için Kocaeli’ye bağlanmak istiyoruz’ konusuna değinmek istedim.

Hatırlayamayanlar için şöyle özetleyeyim: Sapanca’da bir grup esnaf ‘otobüs yok, imar yok, Sapancamız gelişmiyor, Büyükşehir bizi iplemiyor’ falan diyerek dükkanların önüne ‘Daha iyi hizmet almak için Kocaeli’ye bağlanmak istiyoruz’ afişleri astı. Yenihaber’de bu konuyu haberleştirdi ve manşette yer verdi.

Yenihaber internet sitesinde de yer alan haberde Sapancalı esnaflardan Mustafa Bilgin’in açıklamalarına da yer verilmişti.

Bilgin’in aynen şunları aktarmıştı: “Bizim Sapanca’da yapılaşma yasağı var. Göl kıyısında arazilerimiz bomboş duruyor…”

Belediyelere yöneltilen otobüs eksikliği, hizmet fakirliği vs. gibi eleştirilere elbette haber değeri verilir. Bunlar kesinlikle manşete taşınır, gayet normal. Ancak yukarıda aktardığımız cümleleri cesur, etik, ahlaklı habercilik iddiasıyla dört dönen bir gazete nasıl manşete taşır?

Bunun izahı nedir?

Acaba malum gazete göl konusunda mevzuatlarda yer alan kıyı kenar çizgisi ilkesinden bihaber mi? Gölü korumak için gerekli sınırlar çizilir, yapılaşma bazı bölgelerde 300 metrelere kadar çekilirken esnafın hukuksuz talepleri nasıl manşete taşınabiliyor?

Burada ıskalamamız istenilen şey şu: ‘Aman canım esnaf bombalasın yeter! Biz köşeye sıkıştıralım da talepler hukuksuz olsa da olur!’

Esnaf yalnızca kendisi ve sülalesine dönük bir inatla yapılaşma izni alamadığı yönünde bir açıklama yapıyor. Halbuki yasak Sapanca Belediye Başkanı Aydın Yılmazer’i de Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu’nu da bağlıyor!

Bu tetikçiliğin sebebi hukuka yeteri kadar inanmamakla mı izah edilecek!

Devam edelim. Aynı esnaf aynı haberde şunları da söylüyor: “Gölü Adapazarı kullanıyor, zararını biz çekiyoruz. Kapakları açmadılar. Tüm arazilerimiz sular altında. Yetiştirdiğimiz fidanların hepsi sudan kurudu”

Bu konuyla ilgili bir haber olduğunu anımsamıştım derhal baktım. Evet 17 Şubat 2015’te ‘Çark’ın Kapakları Açıldı’ şeklinde bir haber servis edilmiş. Haberin içeriğinde 4 yıl sonra Sapanca Gölü’nün kapaklarının açıldığı bilgisi müjde olarak paylaşılmış. Yani esnafın söylediğinin aksine Sapanca’nın kapakları çoktan açılmış! Su Çark Deresine deşarj edilmiş!

Aşırı yağışlar, bereketli bir kış ve kapakların açılmasıyla daha temiz ve havuzlanma problemine ‘dur’ diyen bir hamle yapıldığı yazıyor haberde.

Esnaf bilmiyor, okumuyor, görmüyor olabilir. Siz de mi görmediniz de bu asılsız iddiaların tamamını manşetinize taşıdınız.

Cesur gazetecilik, etik anlayışı yukarda saydıklarımıza mı hizmet ediyor. Bırakalım bu yok tetikçi sensin benim, Ahmet Hakan-Cem Küçük polemiklerini. İşe bakalım, iş tutuşu görelim.

Birilerini köşeye sıkıştıracağım diye esnaf, siyasi, bürokrat, hacı eteklerinde bitmenin anlamı yok!

Bence yorum okuyucunuza kalsın. Alengirli işlere girmek “cesur” gazetenize zarar veriyor!

Hep bir ağızdan bu ne perhiz bu ne lahana turşusu demek durumunda kalınıyor. Sonradan yaptığınız işinizle övünmeniz hatta sürekli övünmeniz samimiyetsiz kaçıyor. Tat tuz vermiyor.

Özetle böyle oldukça kimse cesaret, etik, ahlak dinlemiyor.

Çünkü ol-mu-yor!

TWiTTER: @MAHİROGLU5454

MAİL: OMERMAHİROGLU5454@GMAİL.COM