Paralel devlet yapılanmasının en önemli finansal kaynaklarından olduğunu bildiğimiz Koza-İpek Grubu`na yönelik polis operasyonu haberiyle güne başladık.

Bu satırları yazdığım sırada operasyonun seyri; Koza İpek Grubu CEO`sunun da aralarında bulunduğu 6 üst düzey yönetici hakkında gözaltı kararı alınmasıyla devam ediyordu.

Malum yapı ve onun kirli uzantılarına yönelik başlatılan bu operasyonlar özellikle bazı basın emekçilerinin büyük tepkisini çekti!

‘Paralel kardeşlik birliğinden’ art arda açıklamalar, kınamalar geldi!

Medyaya yapılan bu ağır saldırının demokrasi ve özgürlükle bağdaşmadığı naraları atıldı. Türkiye, ‘faşizan uygulamaların hüküm sürdüğü 3. Dünya ülkesidir’ denerek üst akılların eteklerinde bitildi, şikâyet edildi.

Yine aynı replikler “abilerce” sufle verildi!

Basın meslek örgütleri arasında parmakla gösterilen Sakarya Gazeteciler Cemiyeti de operasyonlara karşı sessizliğini bozdu!

Sözün hemen başında alkışlamadan geçemediğimi ifade etmek istiyorum!

Suskunluğunu bozdu diyoruz, çünkü uzun zamandır medyada yaşanan gelişmelere karşı mumyalaşmayı tercih eden bir örgüt olarak anılıyorlardı.

Ülke çapındaki basın meslek örgütlerinin birliği, beraberliği ve dayanışmasından doğacak güç için çalışacağını ilan eden SGC bir süredir yattığı kış uykusundan bir türlü uyanamamıştı!

SGC Başkanı Sezai Matur o gelişmeleri aynen şöyle yorumladı: “Bu operasyonlarla kendinden olmayana, farklı düşünene “sus” deniyor. Ülkemizde her türlü demokrasi dışı davranıştan uzak durması en büyük dileğimizdir. Basını özgür olmayan bir ülkede demokrasiden söz edilemeyeceği unutulmamalıdır”

Hemen hatırlatalım: Aynı cemiyet ve mensupları henüz sıcaklığını kaybetmemiş Star Medya Grubuna koyulan bomba meselesine kayıtsız kalmış, bu terörist eylemde dahi istikrarı sürdürmüş, sessizliği korumuşlardı.

Yine çok kısa süre önce aynı grubun başındaki isme, Murat Sancak’a yapılan suikast girişimine dair 3 maymunu oynamayı tercih etmişlerdi.

Şimdi insanın sorası gelmiyor mu Allah aşkına…

Hem her platformda basın emekçilerinin birliği, kardeşliği, dayanışması diye Pollyanna’cılık oynayacaksınız; hem işinize gelen saldırıyı kınayacak, işinize gelmeyeni sallayacaksınız!

Hem Türk medyasının gücü için yürek deşen canhıraş bir mücadele ortaya koyduğunuzu iddia edeceksiniz; hem köprüden önceki son çıkışa yanlayarak gireceksiniz!

Bunun adı Can Dündar cemiyetçiliğidir!

Yemezler usta!

Fezlekelere Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) diye giren bir yapının, finansal kaynaklarına, şirketlerine, basın-yayın organlarına, okullarına, yurtlarına, kurban paralarına, himmet çeşmelerine her yerine girilir!

İnleri dağıtılır!

Okunan her fezlekede örgütün, televizyon, radyo, gazete, dergi gibi iletişim alanındaki faaliyetlere ağırlık verdiği bilgisi çıkmıyor muydu?

Şimdi bu kurtlar nerden türeyiverdi?

Bu kayıtsızlık, donmuşluk, ideolojik sapkınlıklarla idarecilik basın emekçilerini temsil eden hiçbir meslek örgütüne yakışmıyor.

SGC malum üst aklın renkli zihin dünyasıyla yol alarak, kaçıncı uykusunun sersemliğini yaşıyor?

Kime ayar verdiğini sanıyor? Ortaya gerçekçi bir refleks mi koyduklarını düşünüyorlar? Anlayan varsa beri gelsin!

Anlayan yoksa biraz da biz Pollyanna’cılık oynayalım. İyi tarafından bakalım olaya.

Bir meslek örgütü bu denli çifte standartlı, bu kadar politik olabilir mi sorumuzun artık nur topu gibi bir cevabı var.

Olabiliyormuş…

Haydi o zaman hep birlikte şükredelim…

TWiTTER: @MAHİROGLU5454

MAİL: OMERMAHİROGLU5454@GMAİL.COM