Mimaride tartışma alanının en büyüğü ve bir o kadar karmaşık sorunu, mimaride “anlam – değişim” üzerine kurulan sorundur fakat bu sorun, sadece mimarinin kendi sınırlarına hapsedilecek düzeydeki bağlarla örülü değildir…

İşin içine Arkeoloji, Sanat Tarihi, Antropoloji, Etnoloji vb. gibi bilim dalları haklı olarak müdahale etmek ister. Zira bir mimari yapının sadece taştan, ahşaptan imal edilmiş bir yapıdan ibaret olduğunu sanmak yanılgıya yol açar.

Arkeolojik veriler; mimari yapıların yorumlanmasını bazı noktalardan kaçınılmaz kıldığı için, arkeologlar açısından mimari konum denen şey hayati bir işleve sahiptir. Arkeoloji açısından bakıldığında bazı veriler, mimari değişim konusundaki bugün sahip olduğumuz hakim kurguları yıkacak güçtedir. Bugünün değişimi kaçınılmaz ve nerdeyse kutsal sayan zihinlerimize ters gelecek şeyler, arkeoloji için normal olarak değerlendirilir…

Mesela; Burdur Yöresi kazılarında yıllarını veren ve birçok makale yayımlayan Prof. Dr. Refik Duru (Derslerinde çok tuhaf ayrıntılar yakaladığım hocalarımdan biri) “Burdur yöresi köy evleri, Paleolitik Dönemden ta günümüze 1990’lı yıllara kadar aynı hatları korumuştur. Köylülerin ekonomik durumunun iyileşmesi ve malzeme kullanma (beton, demir vb) kolaylığı, yapılarda değişimin sebebidir.” demişti.

Yani insanlık tarihi boyunca yerleşim pro-şehir(ler) örneğinden buyana, değişmeyen biteviye aynı kalan mimari bir gelenekten bahsediyordu. Peki ama bu nasıl mümkündü?

Sadece coğrafya, ekonomi ve benzeri şeylerle bunu izah etmek ne kadar yeterliydi?

Arkeolojide mimari sürekliliği gösterebileceğimiz binlerce örnek vardır. Şayet ortada şaşırtıcı olan tuhaf bir durum çıkmış ise; bu, mimarinin ontolojisi ve epistemolojisini iyi kuramadığımız yerden kaynaklanır. Zira ontolojinin temeli, epistemolojinin süreci olur ve bunlar mimari algımızı zorunlu olarak etkiler.

UZUNÇARŞI ÖRNEĞİ:

Sakarya Büyükşehir Belediyesi tarafından Uzunçarşı restore ediliyor. Büyükşehir Belediyesi’nin “Şehir” adlı bülteninde çarşının olası hali, modellenmiş şekilde orta sayfadan verildi. Şehir açısından önemli bir gelişme olduğu ortadadır. Bunları orada bir tuğlası bile olamayan ve muhtemelen olmayacak olan , hiçbir çıkar, menfaat gözetmeyen birisi olarak söylediğimizi vurgulamak isteriz.

Zira bu türlü mimari projeler, genelde mimari açıdan değil, rant açısından ele alınır. Gözler böyle bakmaya ayarlanmıştır. Ekonomik-insanın tepkileri her şeyi yarar ve kullanma üzerine kurar. Tabii ki; bu yön, mimarinin başka boyutudur ve konumuzun dışındadır.

Uzunçarşı, mimari göstergeler açısından değerlendirildiğinde son derece “modern” bir yapıdır. Yani ilk anlamıyla dönemin anlamına ve anlayışına zıttır. 19 yy sonlarında savaş meydanlarındaki yenilgiler, yavaş yavaş içerlere kadar ilerleyince değişim kaçınılmaz bir anlamla kendini mimarinin işlevinde, yapısında göstermiştir. Evet!

Bu anlam, Uzunçarşı’nın ilk ve olumsuz anlamıdır fakat tıpkı semantikte olduğu gibi kötü anlamdaki sözcüğün iyileşmesi yani tam tersi anlamını göstermesi, mimaride de geçerlidir. Çıkış itibariyle başta siyasal ve kültürel itiraz ifadesi olan mimari yapılar daha sonraları o yörenin ayrılmaz bir parçası olurlar. Tabii ki; itirazlarını daha saklı, daha derin ve dolaylı tutarak. Uzunçarşı ünik (nev-i şahsına münhasır) bir yapı değildir. Aynı zamanları kapsayan aralıkta başka şehirlerde de kardeşleri vardır.

Mesela; Eskişehir’de ‘eşanlamlı’sı ve ‘eşdeğerli’si görülebilir. Mimaride eşanlamlılık ve eşdeğerlilik aynı şeyler olmadığını aklımızın kenarında tutmamız iyi olur. Uzunçarşı restore edilirken araya sıkışmış dönemin küçücük İslâm mimari ögeleri, iki olası okumayı fısıldar: İlki; çok az da olsa hakim kültürden etkilenme, ikincisi; arada sıkışmış, konuşmaya mecali olmayan fakat tabir caiz ise zorla söze karışan bir ifadeyi gösterir. Lakin Uzunçarşı dönemin bütün sesini arkasına aldığı “yeni” sosyo-kültürel havayla bastırır. Onun cümlesi yeni bir cümledir fakat yenilik zaman geçtikçe şehir hafızasına eski olarak kaydedilmiştir.

RE-KONSTRÜKSİYON (YENİDEN YAPILANDIRMA) ŞEHİR İÇİN ANLAMI:

Mimaride yapıların yeniden canlandırılması da başlı başına tartışma konusudur. Yani genel olarak re-konstrüksiyon (canlandırmaya) karşı yapılan eleştirileri ve benzeri her şeyi saklı tutarak, Uzunçarşıyı değerlendirmeli hiç olmazsa bu re-konstrüksiyonun çok yerinde anlamlı olduğunu görmeliyiz.

Modernleşme sürecine sonradan katılanların daha radikal tepkiler verdiği en güzel olarak mimaride görebiliriz. Mimar Kemalettin’in itirazları, siyasal atmosferde kasıtlı şekilde boğulduğu için, mimari açıdan re-konstrüksiyon da kendi anlamını tam olarak bulamamıştır. Mimari tartışmalarda re-konstrüksiyon bir alay malzemesine dönüşmüş haldedir fakat Aynı Avrupa (özellikle Almanya) II.Dünya savaşında yıkılan şehirlerini büyük iştahla modernize etmemiştir. Yapıların içinde yüzde 90 nı yıkık olanlar bile yeniden aynı şekilde inşa edilmiştir.

Sakarya Büyükşehir Belediyesinin bu anlamlı ve değerli çalışmasını kutlarken, ufak da olsa bazı yapıcı eleştirilerde bulunmak isteriz: Arşivden daha çok yararlanılabilinirdi. Çarşıda dükkan üstünde branda kullanmak yerine cam gibi şeffaf malzeme kullanılabilinirdi vb. yine de çok hoş bir dönüşüm. Keşke şehirdeki bazı önemli yerler arşivsel dokümanlarla destekli bir dönüşüme uğrasaydı. Bu dönüşüm, güzel bir başlangıç diyelim…

Twitter: @servetkzlay