Günlerdir medya yoluyla ‘Kadına Şiddet’ işleniyor. Konunun daha iyi akıllarda kalması (bizleri daha iyi ikna) için hunharca katledilen masum bir kız malzeme yapılarak kullanılıyor. Oysa burada ulaşılmaya çalışılan şey; şiddetin kendisini tartışmak, onu hedef almak, sosyal ve kültürel nedenlerine bakmak değil, bilakis şiddetin politiğini üretmektir. Yani Şiddetten doğan fakat şiddeti göstermeyen belirli sosyal ve kültürel bir projeyi dayatmaktır. Şayet şiddetin kendisi merkeze alınmış olsaydı, cinsiyete indirgenmezdi ya da belirli bir cinsiyet lehine yorumlanmazdı. Hele hele herkesin “özgür ve eşit” olduğu söylenen bir dünyada. Marksist ve sosyalist teorileri kaba genellemeler yaptığından dolayı alaya alanlar, bilhassa kadın konusunda daha kaba genellemeler yapmıştır. ‘Kadınsa Haklıdır’a kadar işin seviyesi düşmüştür. Bu noktada zihni zaafiyet, toplumun hem okumuş kesiminde hem de okumamış kesiminde benzer şekile bürünmüştür. Toplumsal kanaat, fikir diye pazarlanmaya başlanmıştır.

AK Partinin sosyal değişimdeki konumu ve rolü, belirli alanlarda oldukça sorunlu ve sıkıntılı taraflar taşır. “Toplumun dindarlaşması”, “kadın politikaları” bunlardan sadece bazılarıdır ve ısırarla bu konularda yöneltilen eleştiriler dikkate alınmamaktadır. Aslında bu ve benzeri konularda -nerdeyse- eleştiri almaması işin başka çelişik tarafıdır. Yani; ya ortada AK Partiyi ilgilendirecek bir sorun yoktur ya da sorun(lar) sümenaltı edildiği söylenebilir.

AK Parti’nin sosyal değişimde çok önemli ve hayati olan bazı politik uygulamaları icra ederken konumlandığı yer, belki kendisinin bile hoşlanmadığı (orasını tam bilemiyoruz) bir yer oldu. “Kadın Politikaları” bunun en görünürüydü: AK Parti; dışarda Avrupayla , içerde ise birbirinden çok farklı siyasal kesimlerle (kürt solu, türk solu, laik-seküler yönelimler, kemalistler, ulusalcılar, Paralelciler, liberaller…vb.) aynı hizada olmaktan kurtulamadı. Kadını “özgürleştirici-eşitleyici” söylemler etrafında oluşmuş bir “konsensüs”, AK Partiye siyasal açıdan karlı görünse de daha kalıcı ve yıkıcı meseleler getireceği hesaba katılmadı. Evliliğin ticari bir kuruma, kadının ticari bir ortağa dönüşmesi, kadın lehinde hukukun adaletsizliğe bürünmesi, hesabın dışında kalanlardan sadece birkaçı. Şimdilerde ‘Kadına Şiddet’ adıyla yürütülen algı operasyonları, aynı düzemin ileriye taşındığını imâ eder nitelikte. AK Parti’ye yakınlığı ile bilinen medya organları, akıl hocalığı yapan gazeteciler, algı operasyonunda başrole soyunmuşa benziyor.

Şark’ta ‘gavurlaşmaya’ direnen Müslümanların modernleşmeyle birlikte yaşadığı gerilimler ve buna karşı çıkardığı sesler, yine Müslümanların çoğunlukta olduğu bir iktidar olan AK Parti iktidarında giderek azalmış gibidir. Şayet Batı’nın kendi kültürel sosyo-ekonomik şartlarının ürünü olan şeyler, zorunlu ve evrensel şeyler olarak kabul ediliyorsa; AK Partinin yapması gereken şey, çıkardığı yasaların -hangi yerden alınmışsa- aynı şartları sağlayacak kritere uymasına dikkat etmesidir. Meselâ; Avrupa’daki toplumsal gelir hesap edilmeden ve o gelir sağlanmadan nafakanın ele alınmaması, evlilik ticari bir akid ise tarafların açık –teknik olarak gösterilmesi gibi.

Sosyal değişimin önemli bir ayağı olan Bakanlıkta Sakarya’lı bir kadın Bakanın olması, burada yaşayan herkesin hoşuna gidiyor ve gururlandırıyor fakat bu bakanlık yoluyla çıkarılan yasaların ürettiği büyük gerilim alanları, Bakanın kadın ya da hemşehri ya da çok şirin olmasıyla çözülemeyecek ciddi bir durumdur. Siyaseten yürütülen strateji, kadın bir bakan üzerinden yeni reformların çabuk ve kolay meşrulaştırılmasıdır.

Şayet yeni sosyal reformlar AK Partinin değil de Devlet politikasının bir iradesi ve devamı ise; ortada daha vahim bir hastalık var demektir: “Derin Devletin” derinlikten ya da “Devlet Aklının” kavrama kuvvetinden çok uzak olduğu, zımnen itiraf edilir. Yani ortada, ‘özrü kabahatinden daha büyük’ bir durum vardır demektir. Bu “Akıl”, -en basitinden- insanı cinsiyetiyle değil fiilleriyle niteleyen teolojik bilgiden bi-haber olmalıdır. Çok küçük siyasi çıkarlar için metafizik dünyanın (bilginin, hikmetin, irfanın) binasını gözünü kırpmadan yıkabilecek sığ bir Devlet olmalıdır. Tabii ki haklı olarak; hiçbir aklı selim ve kalbi selim kendisini aptalların yönetmesini istemez. Bu noktada AK Parti’nin atladığı bir noktayı hatırlatalım: İktidar olmak için her zaman akla ihtiyaç yoktur fakat iktidar kalmak için her zaman akla ihtiyaç vardır. İktidarın sürekliliği, taşıdığı basiret ve ferasettir…

Sosyal değişimin boyutları çok uzun ve birçok alana yayılan bir yapıdadır. Biz burada çok sınırlı fakat toplumda etkisi dolaysız hissedilen bir konuya değindik. AK Parti, ‘Kadına Şiddet’ adı altında yürütülen algı operasyonlarına ön ayak olmadan adını taşıdığı adaleti temin ve tesis etmesi gerekir.

Twitter: @servetkzlay