Güncel siyasetin her ülkede olduğu gibi, bizim ülkemizde çok daha fazla yoğunlaştığı görülen ve kaçınılmaz olan sorunlardan biraz uzaklaşıp, yaşam hakkı, insanca yaşama, çoğulcu iradenin özgürce belirlemesidir.

İnsanların son sığınağı olan adalet ve eğitimin temel amacı özgür düşünceli, bilgili becerili insan yetiştirmektir.

Bunun aksine, tek tip insan yaratmaya çalışmak, çağdaş ve toplumcu demokrasiyle bağdaşmaz. Çağdaş demokrasi, dünyaya eleştirel gözle bakabilen insan demektir.

Bu düşünceler, günümüzün Türkiye’sinde ne kadar yaşama yansıyor tartışmasına girmeden, yeni yazdığım bir öykümü sizlerle paylaşmak istedim.

Harika tatil geçirdiğim Çeşme-Alaçatı şu an bulunduğum noktadan ne tarafta?

Ve şimdi sol tarafa dönüp, pencereden baktığımda aramızdaki kilometrelere rağmen karşımda oturuyorsun. Ben seni oturduğun evin verandasında kucağında bilgisayarı almış yazarken görebiliyordum o anda.

Kendimi uydu alıcısı gibi kullanıyorum. Bulunduğun yer neredeyse, o tarafa dönünce alıcılarım harekete geçiyor, sevgiyle ve mutlulukla doluyorum bir anda. Biliyorum ya o taraftasın! Biliyordum oradasın.

Bazen elinizi tutmuş, yanağınızı öpmüş birini hatırlamazsınız, ama bir sözüyle kalbinizde kapılar açan birini unutmak kolay olmaz. O kapı her açıldığında onu hatırlatır. Beraber sözcüklerle kat ettiğiniz yol, kendinize doğrudur ve en önemlisi her şeyden çok gerçektir.

O konuşmadan bilirsiniz ne diyeceğini, bakmasanız bile bilirsiniz gülümsediğini, kalpten kalbe sızar sevgi. Kimse konuşmaz, kimse bilmez ama siz bilirsiniz. Ve aslında o bilinmeze rağmen çok tanıdıktır hissettikleriniz ve hayatlarınıza dokunursunuz.

Birbirinizi iyi tanır olmanız için aynı evi paylaşıyor olmanız, kötü gününüzde yardımınıza koşmuş olması, iki tekerlek üzerinde yolculuğa çıkmanız gerekmez. Yol çoktan alınmıştır. Kilometrelerle değil, kalbinize ulaşan kelimelerin arasındaki saniyelerle hesaplanabilir vardığınız mesafe.

Başka bir Dünyadan, başka bir hayattan bilirsiniz birbirinizi. Şimdiki hayatınızda karşılaşmışsınızdır, Tanrı’nın size hediyesidir sanki.

İstanbul Kanyon Alışveriş Merkezi’ndeki sinema’da duygulu bir filimi izlerken, çocuklar gibi gözyaşlarımı nasıl sildiğini hatırlar. Hatırladıkça da hep gülümserim.

Seçemezsiniz seveceğiniz insanları, sadece seversiniz. Kalsa da, gitse de.

Ünlü düşünür ’Oscar Wilde’nin sözleri geliyor aklıma.

Birini çok sevdiğinizde o sizi çok üzse de onun yanında ağlamak istersiniz. O size korkunç bir şey yapsa da onun kollarında teselli bulmak istersiniz.

Birini çok sevdiğinizde size bin kere de yalan söylese, yine de herkesten çok ona inanmak istersiniz. Sakın tek bir kelime daha etme, sakın tek bir yalan daha söyleme.

Niye biliyor musun? Çünkü inanırım. Onca şeyden sonra şimdi tek bir cümle et, gözlerime bakıp beni sevdiğini söyle, gerçek olmadığını bal gibi bilirim ama yine de sana inanırım. O yüzden sakın tek bir kelime etme, sakın.

Son yıllarda bu yaşlanmış yürek sevmekten çok korkuyordu. Ama seni çok sevdi işte.

Şimdi ise içimdeki pusulada boş kalıyor kalbimde düştüğü yön. Ya da kapıları açan sözler, sahiplerini özlüyor bazen. Sanırım özlemekle baş edemiyorum ben.

Yönümü sana doğru çevirdim şimdi, bir boşluğa sesleniyorum sadece.

Duymadığını bilsem de, yerini sana saklı tutuyorum, boşlukları sözlerimle dolduruyorum. Sevgililer gününü kutluyorum….