2022 yılı yağlı güreş sezonu; yeni sezon, yeni yönetim ile dört büyük güreşlerden biri sayılan Antalya Kumluca Yağlı Güreşleri ile başladı. Ne demişti yeni federasyon başkanımız Şeref Eroğlu, 'güreşi güreşçiler yönetecek' işi bilen, işini en iyi yapanlar yönetecek. Bu söz çok iddialı bir söz. Elbette ki; samimiyet ile, ciddiyet ile söylenmiş bir söz...

Fakat sezon başında yapılan iki, üç güreşe baktığımızda bu söz sanki yan etki yapmış, herkes kendisine bir vazife, bir görev edinmiş ele, göze, söze gelebilmek için adeta savaş veriyor. Bu mücadelede amaç köşe kapmak olunca, zarar gören güreş camiası oluyor, pehlivanlarımız oluyor. Herkes kendisine yeni yönetimde bir yer, bir köşe, bir koltuk, sandalye, hatta tabure bulabilmek için kendi görevini unutup, hiç alakası olmayan işleri görev ediniyor. Bu köşe kapmacada zarar gören güreş camiası oluyor.

Yağlı güreşe; yeni düzen, yeni sistem getirilmeye çalışılırken mevcut düzende bozulup, yeni sistemde oturtturulamadığından dolayı yapılan üç organizasyonda an itibari ile telafisi mümkün olmayan bir takım hatalar, yanlış kararlar, eksiklikler ortaya çıktı. Umarım nasıl başlarsa öyle gider sözü vukuu bulmaz. Ağzı olan konuşuyor, bilen de konuşuyor, bilmeyen de konuşuyor, önüne gelen yazıyor diyenleri duyar gibiyim. Bunu kimler söyler? Kapıya kilit uyduranlar, koltuk, sandalye, tabure kapanlar, vananın başına geçenler, hortumu ele geçirenler, pastayı avuçlayanlar ve birde koltuğa, sandalyeye, tabureye oturamayıp, ucundan kulağından tutunabilenler, pastaya parmak bandırabilenler, hortumdan damlayan suyu içebilenler söyler.

Herkes kendi derdine düşmüş, yeni yönetimde kendisine bir yer edinmek için her türlü Ali Cengiz oyunlarını mübah sayarken, gözden kaçırılan bir durum var. Hani o cazgırlarımızın bangır bangır anos ettiği elleri öpülesi, sabahın sekizinden akşamın dokuzuna kadar tiribünleri dolduran sekiz on saat yemeye, içmeye, lavaboya kalkmayan hatta vakit namazını bile tiribünde kılan, ülkenin dört bir yanına kilometrelerce yol eziyetine aldırış etmeyen, eline geçen parasının bir kısmını kefen parası diğer kısmını da hiç olmazsa dört beş büyük güreşe saklayan, ne hazindir ki; küresel krizin dünyayı etkisi altına aldığı şu dönemde artık yastık altındaki kefen parasını kendisine yol, yiyecek parası yapan aziz seyirci var ya; onlar artık o kadar tecrübeli, bilgili, birikimli ki, gözünden hiçbir şey kaçmıyor.

Sahaya çıkan pehlivanın çektiği peşrevden üzerine sürdüğü yağa, giydiği kispetin paçalarını bağlamasına kadar dikkat edip, kimin kimle nasıl güreş tutacağını, kimin çok çalıştığını, kimin hazır kimin hazır olmadığını, kimin kaç kilo olduğunu ve hatta nerede hangi rakibe nasıl nefes alıp vereceğini dahi biliyor. Kuledeki hakeminden sahadaki hakemine, çalan davul zurna sesinden saha organizesine, hakemin çaldığı düdükten kulenin verdiği karara, protokole gelen siyasilerden ağasına paşasına analiz yapabiliyor, değerlendirme yapabiliyor...

Hem de ne değerlendirme? Bir akademisyen gibi, bir hakem gibi, bir yönetici gibi hepisinden önemlisi çıkarsız menfaatsiz tarafsız bir duayen gibi. O sebeple kapalı kapılar, kapalı kalpler ardında plan yapanlar hiçbir çıkarı, menfaati olmayan tek amacı Ata sporu Peygamber sporumuz yağlı güreş sevdası olan seyirciyi değil, kendisini kandırmış olur.

Makamlar, mevkiler, görevler gelip geçicidir. Biri gelir diğeri gider. Önemli olan gelen gideni aratmasın. Yeni bir sezona yeni bir ekiple başladık. Önemli olan balık baştan kokmasın. Gerçek liyakat sahibi kişiler göreve gelsin. Kimsenin etkisi, yetkisi altında kalmasın. Verilen kararlar, uygulamalar hak ve hakkaniyet içinde her kişiye göre değil, 'Er' kişiye göre uygulansın. Süslü püslü methiyelere, yalakalara, el pençe divan olanlara, taban yalayıcılara, kurnaza fetbaza meydan verilmesin, fırsat verilmesin. Üç kuruş menfaat için her türlü şekle girenlere itibar edilmesin. Herkes görevini yapsın, yapsın ki kimsenin aklında şüphe şahibe, kalmasın. Güreşi iyi bilenler yönetsin ki, sahada çalan düdüğe başka bir yerden müdahele edilemesin. Pehlivanlar ve pehlivan yakınları kendi haklarını, kendileri aramak zorunda kalmasın.Ortalık karışmasın, protokol sahaya inerek pehlivanlara ara buluculuk yapmak zorunda kalmasın, pehlivanları yatıştırmak zorunda kalmasın. Hiçbir pehlivanın emeği zai olmasın, hakkına girilmesin, karar mercileri güvenirliğini yitirmesin. Pehlivanların yanında yüzlerce kilometre yol tepip masraf eden sekiz on saat final güreşlerini bekleyen aziz seyircinin hakkına da girilmesin. Kafasına şerk, şüphe düşürülmesin ki; tarihine, şanına, şerefine, namına yakışır güreşimiz yara almasın, zarar görmesin. Altı yedi yüz yıldır süre gelmiş bir altı yedi yüz yıl daha aslından, özünden, amacından koparılmadan devam etsin.

Yazıyı okuyup, sözün kime diyenler olabilir. İyisiyle kötüsüyle kim üstüne nasıl alırsa onadır, öyledir sözüm.

Saygılarımla...