Ata sporumuz, peygamber sporumuz örfüne, adetine, geleneğine, maneviyatına, ahde vefaya çırağına sevgi, merhamet, maneviyat ustasına, eli öpülesi seyircisine, ahde vefa, sevgi, saygı, samimiyet, alçak gönüllük, gerektiren sözünün eri hak yolunda olmayı gerektiren bir spordur.

Ata sporu, peygamber sporu yağlı güreş her kişinin değil, er kişinin işidir. Peygamber sporu yağlı güreş
üç usta dedik, elleri öpülesi üç koca usta. Yağlı güreşimizin Sakarya Hendek'teki üç ulu çınarı elhamdulillah sağ sağlim yaşamaktalar.

Yakın zamanda ağır kalp ameliyatı oldu biri, namı değer Hafız lakaplı Abdurrahman Kahveci ustam. Sağlığı sıhhati iyi çok şükür.

Bir diğer koca ustamız, Behiç Atabek ustamız önemli ameliyatlar geçirdi. Boynu kırıldı, çıraklarına antrenman verirken. O da iyi çok şükür.

Bir diğer usta, namı değer Gaddar Süleyman lakaplı Süleyman Atabek ustam. O da hastalandı, evinde yatmakta, sağlığı iyi çok şükür.

Lakin er meydanlarına nam salmış, kıran kırana güreş tutmuş, güçlü kuvvetli, heybetli bu koca ustalara hasta olmak, yatağa düşmekten daha zor geliyor; 'emek verdikleri, zaman harcadıkları çıraklarının hallarını hatırlarını sormamaları, ziyaretlerinde bulunmamaları...'

Gittik koca ustaların divanına, huzuruna 'selamunaleykum ustam, ustalarımız biz geldik' sevindiler, mutlu oldular. Anlattık, dertleştik, hasbihal ettik. Onlar anlattı, biz hayranlıkla dinledik. Sevindiler elbette bizleri gördüklerinde...

Lakin dikkatimi çekti ki; iki büyük usta evlerinde cam kenarında oturmaktalar, gözleri her an yolda, kulakları her an kapıdan gelecek seste. 'Ben geldim, biz geldik, vefasız çıraklarınız geldi. Koca ustalarımız, ulu çınarlarımız sesini sözlerini duymayı bekliyor' gibiler.

Sitem ederken bile kıyamıyorlar çıraklarına filan çırak, falan çırak diyorlar sözler boğazda düğümleniyor. Neyse deyip duraksayıp içlerinden geçeni dışarıya vurmadan, kırmadan, dökmeden adeta koca bir lokmayı zoraki yutmaya çalışır gibi, zar zor yutkunup kırmadan dökmeden kem sözü dilden çıkarmadan, ustalıklarını burada da gösterip mideye indiriyorlar. Adeta ne yapalım canları sağolsun diyorlar.

Bu mudur ahde vefa? Vefa İstanbulda bir semt ismidir. Lakin o isim koca cihan padişahı Fatih Sultan Mehmethan'a aşılmaz sanılan bizans surlarını yer il yeksan ettik bir tahta kapıdan geçmedik dedirten mübarek Ebul Vefa hazretlerinden kalmadır. İşte bizde tam olarak bu vefadan bahsediyoruz. Pehlivan demek yiğit demek, er kişi demek sözünün eri demek. Pehlivan demek büyüğüne saygılı, küçüğüne merhametli demek. Pehlivan demek, maneviyat aynası demek. Pehlivan demek, güvenilir emin kişi demek. Pehlivan demek ahde vefa demek...

Biz Cemil Tekin kardeşim ile koca ustalarımızı ziyaret ettik, hayır dualarını aldık. Fakat koca ustalarımızın gözleri, yakın olan uzakları arıyor. Yakında olup uzaktakileri arıyor. Tek tek isim saymaya hacet yok, sizleri arıyorlar. Onların maddi olarak kimseye ihtiyaçları yok. Hizmet anlamında hiç kimseye ihtiyaçları yok, bunları aileleri fazlası ile karşılıyor, hizmetlerini görüyorlar. Onların ihtiyacı sizlerin ziyareti, hal hatır sormanız, gönül almanız, onlardan çok da sizlere lazım olan, koca ustalarımızın hayır duasını almak.

Unutmayın, unutmayalım Türkiye'nin neresinde olursa olsun, dünyanın neresinde olursa olsun, ulu çınarlarımızı, koca ustalarımızı unutmayalım, unutturmayalım. Hatta ahirete göçmüş olan Hz. Hamza'dan bu yana cihan pehlivanlarımıza dua edelim. Onlara da vefalı olalım. Vefa semt ismi olarak kalmasın. Vefanın anlamını bilelim, bilelimki yarın bizler de bu hal üzere kaldığımızda vefalı çıraklar bekleyelim. Vefalı olalım velhasıl...