Sevgili okurlar, "ALMANYA'DAN MEKTUP VAR" adı altında; Almanya'da yaşayan gurbetçi çocuklarımızın, gençlerimizin ve kadınlarımızın acısıyla tatlısıyla yaşanmışlıkların kesitleriyle sizleri buluşturuyoruz. Kimi zaman hüzünleneceğiz, kimi zaman sevineceğiz, kimi zaman da düşüneceğiz. Kalın sağlıcakla.. Fatma Kılınçer

Merhabalar ben Sultan,

Eşim Ahmet'le  Türkiye'de tanıştık, Kınalıada'da. Aşk evliliğimizin meyvesi olan oğlumuz Akın, mutluluğumuzu daha da perçinleştirdi..
Ev kadını olarak çocuğumuza zaman ayırmak her ikimizin de isteği doğrultusundaydı.  Günler, aylar, yıllar geçerken mutlu çekirdek aile olarak hayatımızdan hiçbir şikayetimiz yoktu.
Hafta sonlarımızı da genelde arkadaşlarımızla birlikte geçirdiğimiz günler bize iyi geliyordu.
Akın'ın 8. yaş gününe üç gün kalmıştı, hazırlıklarımız telaşımız bir hayli fazlaydı. 
Okul arkadaşları gelecekti, yani kalabalık konuklarımızı ağırlayacaktık. 
Beklediğimiz gün geldi! Ahmet, özel olarak sipariş verdiğimiz doğum günü pastasını almaya  giderken, Akın babasına illa bende geleyim diye ısrar etti. Ahmet ısrarına dayanamadı gel aslanım dedi ve sarmaş dolaş araca binip gittiler.
Misafirler geldi ben telaşla onlara ev sahipliği yaparkeno sırada telefonumun çaldığını fark ettim.
Arayan polisti. Eşiniz kaza geçirdi hastaneye gelmelisiniz dedi, nasıl gittiğimi hatırlamıyorum..
Hem caniçim oğlumu, hem sevdiğim adamı  kaybetmenin acısının tarifi yok..
Uzun zaman süren ruhsal tedavi sürecimden sonra, ülkeme geri döndüm. 
15 yıl oldu...

Acılarım mı? Yüreğim hâlâ yangın yeri, bitmek bilmeyen...
Keşkelerimle yaşıyorum adı yaşamaksa!