Efendim, siyasetle ilgilenen siyaseti yakından takip eden meslektaşlarımın, gazetecilerin neden haftada en az 1-2 hatta bazen 3 köşe yazısı yazdığını şimdi daha iyi anlıyorum. Maşallah bu siyaset, özellikle de Hendek siyaseti adama haftada 4 köşe yazısı, makale de yazdırır.

"Hendek'te sevgi kazansın, Hendek'te hoşgörü kazansın, Hendek'te hak eden kazansın..." diyerek bugünkü yazımıza başlıyoruz...

Bakıyorum da, seçim arefesinde güzel ilçemiz Hendek'te neler oluyor neler. İnsanlar gergin, insanlar mutsuz, insanlar bir birine kızıyor herkes bir birinin arkasından konuşuyor, herkes işini gücünü bırakmış geçime değil de, seçime odaklanmış. Hep kaotik bir ortam, hep kaos hep kaos.

Seçime kadar bir birinin yanında olanlar, bir biriyle beraber el ele kol kola gezenler, biz dostuz bizim dostluğumuz menfaat üzerine kurulu seçim dostluğu değil diyenler, şimdi bazı partilerin bir birleriyle kurduğu fermuar yönetimi gibi seçim dostluğunu tasdikliyorlar. Bu da bize, ah seçim sen nelere kadirsin sözünü hatırlatıyor. Menfaat dostluğu kuranlarla seçim dostluğu kuranların arasında en ufacık bir fark yok. Onların dostluğu bırakın mezarı, Salı Pazarına kadar bile değil. Ancak köprüyü geçinceye kadar. Geçtikten sonra da bırakın bir biriyle yan yana gelmeyi, geçerken selam dahi vermezler. İnanın ikisi de benim midemi bulandırmaya yetiyor.

Seçimlerden önce ve sonra el ele kol kola olmak için illaki aynı partiden olmaya gerek var mı? Bence hiç yok. Mesela, benim çok yakın dostum değerli ağabeyim Yalçın Kaynak ile ben farklı siyasi partileri destekliyoruz. Fakat bu bizi hiçbir zaman ayrıştırmamıştır. Biz hiçbir zaman şap ile şekeri bir birine karıştırmadık. Yine, 2019'da seçimlerden önce de, seçimlerden sonra da bizleri, tüm Hendeklileri tek bir aday parti gözetmeksizin etrafında toplamadı mı? Topladı. Ayrıca, güvendiğiniz bir adayı desteklemek için de destekleyenlerin hepsinin aynı partiden olması gerekiyor mu? Bence gerekmiyor. Peki ama şimdi ne değişti. Çok şey değişti der gibisiniz sözünü duyar gibiyim.

Ben 2019 seçimlerinden bu yana bir biriyle konuşmayanları çok iyi biliyorum. Aynı bu kaotik ortam o zaman da vardı. Onlar futbol takımı tutar gibi adayları desteklediğinden şimdi bir birleriyle konuşmuyorlar. Fakat, desteklediği adaylar elle kol kola gezdiler, açılışlara birlikte gidip kurdaleyi de beraber kestiler. Hatta o kurdalenin biri bir ucunda diğeri ise diğer ucundaydı. Peki şimdi mi? Ah ah şimdi ise, kurdaleyi keserken aynı makası birlikte tutuyorlar. Onun için kimseyle kötü olmaya gerek yok. 2024'ten 2029'a kadar da dostlarımızla dargın durmaya hiç gerek yok. O nedenle Orhan Gencebay'ın da meşhur eserinde dediği gibi, "Gelin birlik olalım yarın çok geç olmadan."

Bir de aklıma gelmişken söyleyeyim. Bu sosyal medya denilen mecralara baktığımız zaman, eline telefon alan eline klavye alan herkes gazeteci olmuş atıp tutuyor. Seçim zamanı herkes gündem olma peşinde. Sorsan ben gazeteci değilim, ben köşe yazarı da değilim diyorlar. O zaman niye yazıyorsun niye ahkam kesiyorsun be kardeşim. Hadi gazeteci ve köşe yazarı değilsin, hadi seçimden seçime değil de senenin 365 günü yazıyorsun sosyal medyayı kullanmayı seviyorsun da hep yazıyorsun diyelim, ona da eyvallah. Peki ya, sadece ama sadece seçimden seçime gazetecilik oynayanlara ne diyelim? Ona da siz karar verin...

Unutmayın! Eline her kalem alandan gazeteci, eline her mikrofon alandan radyocu, ekranın her önüne geçenden de televizyoncu olmaz. Bu nedenle inandığınız, güvendiğiniz, takip ettiğiniz insanlara dikkat edin.

Kalın sağlıcakla...