3 Kasım 2002 tarihinde iktidara gelen AK Parti, Türkiye siyasetinde ve sosyolojisinde geniş bir alana hitap ediyor.

AK Parti’nin bu denli güçlü olmasının birçok nedeni var.

Kurucu Genel Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın karizması.

Abdullah Gül, Bülent Arınç gibi partinin ağır toplarının toplum nezdinde olan itibarları.

Başbakan Davutoğlu`nun siyasete getirdiği yeni soluk ve bilge duruşu.

Eğitim, sağlık, ulaşım, tarım, sosyal güvenlik başta olmak üzere insanların hayatlarına doğrudan temas eden alanlarda sağlanan başarı.

AK Partili belediyelerin yerelde sergilediği performanslar.

Kemalizm toplum mühendisliğinin yarattığı bıkkınlık.

Ve daha birçok neden.

Ancak burada önemli olan bir hususun altını çizmek istiyorum.

AK Parti’nin her türlü darbe girişimlerine, operasyonlara, algı operasyonlarına, ulusal ve uluslararası çeşitli kumpaslara ve tek başına iktidar olmasına rağmen 13 yıldır hala siyasette bu denli güçlü olabilmesinin altında yatan önemli nedenlerden biri de, yıllardır horlanan, dışlanan, çeşitli şekillerde ayrımcılığa maruz kalan milletin kendini ifade edebilmesidir.

Türkiye’de, Kemalizmin türlü yasaklamalarına karşı, hor görülen insanlar AK Parti iktidarıyla kendilerini ifade edebilme imkânına kavuştular.

Başörtüsü nedeniyle okula alınmayan…

İmam Hatipli olduğu için üniversiteye girişte ayrımcılığa maruz kalan…

Kur’an Kursuna gittiği için fişlenen…

Kendi dilini konuşması yasaklanan…

Bu ülkede ikinci sınıf vatandaş muamelesi gören insanlar, yani Anadolu insanı, beyaz Türk olmayan, bu ülkenin öz evlatları, AK Parti iktidarıyla bugün kendilerini ifade etmekten çekinmiyorlar.

Bu insanların kendilerine güveni geldi. Horlanmaktan, yok sayılmaktan kurtulan Anadolu insanı AK Parti iktidarının demokratikleşme hamleleriyle açılan alanda adeta nefes aldı.

Bu insanın varoluşsal ihtiyacının tezahürüdür.

Bugün yaklaşan milletvekili seçimlerinde binlerce insanın AK Parti kadrolarında siyaset yapmak istemesi bu yaşanan doğal sürecin bir sonucudur.

İnsanların iktidar partisinde siyaset yapma isteklerini salt, iktidar nimetlerinden yararlanma olarak değerlendirme gerçeği görememekten başka bir şey değildir.

AK Parti’den milletvekili olmak isteyenler, iktidarın nimetlerinden faydalanmak istiyor diye düşünen bu bakış açısı, hastalıklı ve sakattır!

Bu bakış açısıyla sağlıklı bir değerlendirme yapamazsınız.

O zaman herkes menfaatçi, herkes yalaka, herkes maddiyatın-makamın peşinde, herkes kötü diye düşünürsünüz ve karşınızdaki de size şu soruyu sorar; “Herkes kötü bir tek sen mi iyisin!”

Bu bakış açısı sosyolojiyi yok saymaktır, ilmi yok saymaktır, bu nedenle ciddiye alınmaz. İnsanların tercihlerini hakaret ederek anlamak mümkün değildir.

Akademisyen, avukat, doktor, savcı, öğrenci, mühendis, sporcu, tüccar, sanayici, kadın, erkek, genç, yaşlı binlerce insanın milletvekili olmak istemesini sadece gücü eline almak olarak değerlendirmek insanı ve bu toplumu tanımamak demektir.

Bugün Türkiye’nin 81 vilayetinde toplumun her farklı kesimlerinden, farklı meslek gruplarından, farklı etnik kimlikten, farklı kültürlerden binlerce insan, AK Parti`den milletvekili olmak istiyor. Çünkü bu insanlar on yıllar süren aşağılanmanın bittiğini görüyor ve bir şey söylemek istiyor.

Sözü olan, derdi olan, kavgası ve hayalleri olan Anadolu insanı yutkunduklarını paylaşmak istiyor.

Haykırmak istiyor.

Özgürlük istiyor.

AK Parti’den binlerce insanın milletvekili adayı olmak için başvurmasının temel sebebi, bu insanların özgürlüğe olan hasretleridir.

Ve 7 Haziran`da bir kez daha göreceğiz ki, bu toprakların insanı kendi sesini duyuran partiden yana tercihini kullanacak.