Karasu siyasetinin renkli simalarından Mehmet Çatalbaş`ın anlattığı bir hikayedir...

Köyün birinde futbol maçı var. Futboldan anlayan herkes oynamak için can atıyor. Konuya en uzak olanı da hakem yapıyorlar.

Maç başlıyor bizim hakem durumu idare eder halde.

Sonunda sert bir hamle oluyor ve ortalık karışıyor. Hakem koşa koşa olay yerine gidiyor ve düdüğü çalıyor. Her iki taraf da kendisinin haklı olduğunu düşündüğü için hakemin kararını merak ediyor ve "Burada ne var" diyorlar. Hakem biraz endişeli biraz tedirgin, "Valla burada bir şey var ama ne olduğunu ben de bilmiyorum" diyor.

Şimdi ülkemizin hali de benzer durumda. Her şey o kadar karmaşık her şey o kadar flu ki, ne bir şey söylemek mümkün ne de susabilmek...

Düdüğü çaldık etrafa bakınıyoruz.

Büyükşehirlerde patlayan bombalar şehrimizde de tedirginliğe neden oluyor.

Kendimizden çok sevdiklerimiz için tedirginiz. Aslına bakarsanız bombalı bir eylemde ölme ihtimaliniz trafik kazasında ya da elektrik çarpmasından daha düşük ihtimal.

Ama hiçbir şey olmayacakmış gibi de yürüyemiyorsunuz işte yolda...

Terörün aslında amacı da budur.

“Şüyuu vukuundan beter” diye bir deyim vardır. Yani söylentisi olmuşundan beter...

Bomba patlamasından daha önemlidir bomba patlayacak olmasının paniği.

Patlamada belki bir kaç kişi etkilenir. Ama söylentisi milyonları tedirgin etmeye yeter.

Artık güvende olmadığınızı hissedersiniz. "Serdivan`da bomba anonsu yapılmış", "Akyazı`da bomba yüklü araç yakalanmış" tarzından haberler duyarsınız.

Kardeşim habercilik bu kadar mı ayağa düştü?

Bu kadar mı sansasyon peşindesiniz?

Aferin size bir milyon kişi sizin haberinizi okudu. Ama sormazlar mı adama toplumda uyandırdığın infial etkisi ne olacak diye...

Hükümeti körü körüne savunanlar ile hükümete körü körüne saldıranları bir kenara koyarsak bu işte daha titiz davranılması gerektiği ana fikrine ulaşabiliriz.

Sadece hükümete saldırarak ya da sadece hükümeti savunarak bir yere varamayız. Kaldı ki sorun hükümet sorunu da değil. Devlet sorunu.

Devlet ile hükümetin farkını bilmeyen adamların tartıştığı diğerlerinin ağzını açmadığı bir ortamdayız...

Güvenlik konusunda bir zafiyet olmaza herkes kendini güvende hisseder.

Herkesin kendini güvende hissetmediği en azından toplumun büyük bir kısmının kendini güvende hissetmediği bir ortamda kimse güvenlik zafiyeti yok diye açıklama yapamaz.

Bu konuda anlaşalım. Kimseyi körü körüne savunmayalım.

Terörü eleştiremeyiz.

Zira adam zaten kalleş. Kendi kalleşliğinin özelliklerini sergiliyor.

Onun için çocuk, sivil, yaşlı ya da masum gibi kavramlar yoktur.

Onun ahlak kavramı yoktur.

Kendi yaşamı da dahil olmak üzere insanın değeri yoktur.

Onun için terörü kınamak bir çözüm olmaz.

Ama kimse bu ülkenin ölmekle biteceğini düşünmesin.

Kimse bu ülkenin o kadar kolay yıkılacağını düşünmesin.

Ha bu arada kimse istifa falan da etmesin. Herkes görev ve sorumluluğunu sonuna kadar yapsın.

Şu olaylar bir durulsun, sorumluların ayrı sorumsuzların ayrı hesabı sorulur.

Ama şu anda herkes yerli yerinde dursun...

Zamanı gelince herkes nasılsa hesabını verecektir...

Yarına kalsın, yanına bırakmamak bizim boynumuzun borcu olsun...

Twitter: @muniralikara

E-Mail: [email protected]