Türkiye`ye son 3 yılda gerçekten “akla hayale sığmayan” saldırılara maruz kaldı.

Bu saldırıları sadece iç siyasi hesaplarla açıklamak mümkün değil.

AK Parti iktidarını, sandık dışı yöntemlerle alaşağı etmek isteyenlerin birçok denemelerine şahit olduk.

7 Haziran sonrasından günümüze kadar yaşadıklarımız ise artık bu denemelerde “dış güçlerin” dahili olduğunu net gördük.

Dış güçler Türkiye’nin büyümesini, bölgesi ve dünya üzerinde bir güç olmasını istemiyorlar.

Son yıllarda yakaladığımız gelişme ve büyümeden rahatsızlar.

Türkiye`nin söz söyleyen ülke konumuna gelmesi onları tedirgin etti.

Kısaca Türkiye dış güçlerin hesaplarının kesiştiği bir zaman diliminden geçiyor.

Dünya üzerinde kağıtlar yeniden karılırken birileri Türkiye’yi masadan kaldırmak istiyor.

Gezi olayları, 17-25 Aralık darbe girişimleri, Paralel Çete Saldırıları, MİT TIR’ları Operasyonları, diktatörlük iddiaları ve 6-8 Ekim Vandalizmlerinin hiç biri tesadüf değildi.

Şimdi bu dinamiklere bütün gücüyle "son oyuncu" olarak PKK da katıldı.

PKK kendi küçük hesaplarıyla küresel güçlerin bölgesel hesapları çakıştığı ve düğmeye basıldığı için terörü başlattı.

Amacı Türkiye’yi kaosa sürüklemek.

Köşeye sıkıştırmak.

Türkiye’yi içine kapatmak, ekonomik ve siyasi istikrarsızlığa sürüklemek.

1 Kasım Seçimleri ardından hesaplarının tutmaması, devletin ciddi karşılık vermesi sonrası uğradığı büyük kayıplar ve son olarak ta öz yönetim ve hendek siyaseti sonrası Kürtlerin büyük bir kısmının tepkisini alması karşısında PKK, “çılgınlık nöbeti” yaşayarak saldırılarını “sivillere” yönelik “katliam” ve “vahşetle” açıklanacak saldırılara dönüştürdü.

PKK yolun sonuna geldi.

İdeolojisini ve davasını “Türk Milletinin ve devletinin bekası” üzerine inşa eden MHP, Türkiye’ye karşı dış güçler tarafından başlatılan ve somut olan bu alçakça saldırılar karşısında inisiyatif almalı.

Ekonomik ve askeri olarak güçlü olan Türkiye, toplumsal ve siyasal birliğini sağlaması durumunda dış saldırıların hepsinin altından kısa sürede kalkacak güçte.

Ne ABD, ne Rusya ne de AB, İran ve Çin’in siyasi birliğini sağlayacak olan Türkiye’ye diz çöktürecek bir gücü yok.

CHP’nin HDP ve Paralel Çetenin peşinde savrulduğu bir süreçte “MHP, AK Parti ile birlikte hareket etmeli.”

Tabanları birbirine yakın olan bu iki parti milli konularda bir araya gelmeliler.

Bu işbirliği PKK’ya ve teröre aleni destek veren “HDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması” ile başlamalı.

Daha sonra da AK Parti ve MHP bir araya gelerek “milli ve yerli bir sivil anayasaya” hazırlamalıdır.

AK Parti ve MHP’nin sayıları anayasayı doğrudan Meclisten geçilecek 367 sayısını bulamasa da yeni anayasanın “referandumla milletin onayına gitmesine” neden olur.

AK Parti ve MHP’nin hazırlayacağı bir anayasa da milletten yüzde seksenlere varan bir destek alır.

Yine bu iki partinin asgari ve milli müştereklerde birlikte hareket etmeleri PKK terörünün sonunu getirir.

Dış güçlerin etkisinde olan, HDP ve Paralel Çete ile birlikte hareket eden CHP’nin yeniden milli bir parti olmasına neden olur.

İş birliği ülke içinde ki psikolojik morali tepe yaptırırken dış dünyaya da güçlü bir ses verilir.

“Mevzubahis olan vatan, Türk milletinin birliği, dirliği ve devletin bekası ise MHP için geri kalan her şey teferruattır.”

Twitter: @huseyinozcelik