Acılar çabuk unutuluyor ve yeni acılar yaşanmadıkça kolay kolay hatırlanmıyor.

2014 yılının önemli olayları diye arandığında belki de Soma’yı hatırlayacağız yıllar sonra.

Orada nasıl ihmalin olduğunu anımsayacak, küçük detaylarla anacağız.

Peki ya Torunlar’ın inşaatının asansöründe hayatını kaybeden 10 işçiyi?

Hatırlamak çok zor.

Geçtiğimiz yıl bir AVM inşaatındaki çadır yangınında hayatını kaybeden işçiler gibi…

* * *

Ölüler sayısı oranında gündem oluyor.

Oysaki, gazetelerde, internet haberlerinde küçük detaylar olarak görüyoruz neredeyse her gün.

İnşaat kazalarında hayatını kaybeden işçiler.

Karın tokluğuna çalışan emekçiler.

Ucuz solcular gibi işçi ölümlerinin edebiyatını yapmayı geçerek açık söyleyelim.

Herkes kendine çeki düzen versin!

Dün akşam haberlerinde, Türkiye’nin her köşesinden inşaatlardaki iskelelerde, dünyaca ünlü akrobasicilere taş çıkaran şartlarda çalışan işçileri izledim.

Müthiş bir ekmek savaşı…

Zor şartlarda, hayatını tehlikeye atarak ekmek parası peşinde koşan işçiler…

Allah yar ve yardımcıları olsun…

* * *

Bu ve benzeri tabloları her gün hepimiz görüyoruz.

Bakıp geçiyoruz.

Yapacak çok bir şeyimiz yok ama işverenlerin var.

Sorumlu kurumların var.

İşverenler maliyetleri düşürmek amacıyla dermek çatma iskeleler kuruyor.

Sorumlu kurumlardaki denetim eksikliği zaten ortada.

Bu konuda ilgili kurumların denetimlerini sıklaştırması şart.

İşçiler ben bu şartlarda çalışmam diyemez.

Evet, bu çok açık. Çünkü işini kaybetme riski var.

Yerine biri gelir mutlaka çalışır.

Ama sorumlu kurumların denetimlerini sıklaştırması, hatta belgelenmesini istemesi gerekiyor.

Eğer uymayan olursa cezaların da en yüksekten kesilmesi şart.

Bir insanın canı söz konusu olan.

Batsın binası, apartmanı, işyeri.

Hiçbir şey bir candan daha önemli değil.

İşveren işçinin canını, hakkını korumakla mükellef değil mi?

Müslümanca davranmak bunu gerektirmiyor mu?

Bunu düşünmeyen varsa denetimci kurumlar göreve!

Yaşanacak en küçük olumsuzluğun sorumluluğu önce size, sonra bize!