Dünyanın her bir köşesinde farklı düşüncelere, ideolojilere, inançlara sahip insanlar, toplumlar bulunmaktadır.

Herkes kendi zaviyesinden bir değerlendirmede bulunur. Devlete, topluma, insanlığa dair önerilerini dile getirir. Herkes farklı düşünme, farklı önerilerde bulunma hakkına sahiptir.

Öyle ki, hakim anlayışın dışında, hakarete varmamak kaydıyla sıradışı olarak değerlendirilecek fikirler dahi ortaya atılabilir.

Burada kırmızı çizgi ise şiddettir. Hiçbir toplumda şiddet meşru görülmez.

Kendi fikrinizi şiddetle savunmanıza yasal çerçevede müsaade edilmez.

“Ben kendi anlayışımı hakim kılmak için gerekirse şiddet uygularım” derseniz o toplumun otoritesi yasal sınırlar çerçevesinde size haddinizi bildirir.

Şiddet uygulamak hak değildir, yasalara aykırıdır, suçtur, insanlık dışıdır.

Dünyanın hangi ülkesinde şiddet eylemi demokratik bir hak olarak değerlendirilir?

Maalesef ülkemizde son bir kaç gündür derin yapıların taşeronluğunu yapın terör örgütleri alçakça saldırılar gerçekleştirdi.

Toplum olarak bu alçaklara gereken tepki gösterilirken devlet yetkilileri de gereken müdahaleleri yapmaktalar.

Birliğimize dönük bu ahlaksız saldırılar elbet cezasız kalmayacak.

İnsanı daha derinden yaralayan ise başta Doğan medyası olmak üzere bazı millet düşmanı basın kuruluşlarında görev yapan gazeteci kılıklı terörist dostlarının tavırları oldu.

Türkiye’nin dört bir köşesinde terör lanetlenirken yapılan saldırıları neredeyse normal görecek kadar kendinden geçen gazeteci kılıklı terörist dostlarının ve muhalefet partisi temsilcilerinin tavrı milletimizle bu yapılar arasında oluşan uçurumu da gözler önüne sermesi açısından önem taşıyor.

Her şeye rağmen, terör saldırılarına, paralel örgütün darbe girişimlerine, muhalefetin sorumsuz tavırlarına, bazı basın kuruluşlarının ahlaksızlıklarına ve bu yapıları taşeron olarak kullanan yurtdışındaki Türkiye düşmanlarının mücadelelerine rağmen biz Türkiye’yi, devletimizi, milletimizi, köyümüzü, toprağımızı korumaya devam edeceğiz.

Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği şekliyle bu milli mücadeleyi vereceğiz.

Şiddeti hayatımızdan çıkaracağız.

Türkiye üzerine oynanan oyunları bozacağız, kirli hesapları boşa çıkartacağız.

Yeni Türkiye’yi hep birlikte inşa edeceğiz.

Bu bağlamda geçtiğimiz günlerde milli birlik ve kardeşlik projesi olan çözüm sürecine destek açıklaması yapan SATSO Başkanı Mahmut Kösemusul’un açıklamalarının ne kadar önemli olduğunu belirtmek istiyorum.

Kösemusul gerçek bir vatansever olarak üzerine düşeni yapmıştır, çözüm sürecine sahip çıkmıştır. Gerçek milli duruş budur. Gerçekten Türkiye’nin büyümesini, daha demokratik ve özgür bir ülke olmasını arzu ediyorsak Türkiye’nin en büyük sorunu olan terör sorununa karşı ortak bir tavır takınmak bu açıdan değerlidir.

Terörden medet umanlar, terörün son bulmasını istemiyorlar. Şehit cenazesi gelmemesinden rahatsız olanlar çözüm sürecine düşmanlık yapıyorlar.

İki gündür yaşanan terör eylemlerine karşı sesini çıkaramayanlar aynı zamanda çözüm sürecine de karşı olanlardır.

Bu nedenle her alanda barışın, hukukun, insanlığın sahiplenilmesi açısından SATSO Başkanı Mahmut Kösemusul tutarlı ve ahlaklı bir tavır takınmaktadır.

Sakarya’nın bu asil seslere ihtiyacı vardır. Şehit cenazeleri üzerinden utanmazca siyaset üretmeye çalışanlara en güzel cevabı Mahmut Kösemusul vermiştir.

Şiddetin her türlüsüne karşı amasız, net tavır takınan, milli iradeye korkusuzca sahip çıkan, çetecilerin kirli hesaplarını boşa çıkaran bu seslerin daha gür çıkmasını bekliyoruz.

“Çözüm süreci, ülkemiz için çok önemli ve hayati bir süreçtir. Kan ve gözyaşı yerini birlik ve beraberliğe, ortak idealler ve ortak hedefler yolunda cesaretli mücadeleye bırakmalıdır” diyen

Kösemusul, sivil toplum temsilcisi olarak, bir insan olarak, bir iş adamı ve en önemlisi bir baba olarak tarihe şahitlik etmiştir.