Sakarya’da kültür ve sanat alanında sessiz sedasız bir “devrim” oldu. Sakarya Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi tarafından gerçekleşti bu “devrim.” “Ustalara Saygı” adıyla düzenlenen gecede onur konuğu, Ord. Prof. Dr. Semavi Eyice’ydi. Devrim tam da bu noktadaydı: Dışarıdan bakılınca ortada yaşlı başlı bir akademisyen için hazırlanan, olağan üstü bir şey sayılmayacak durum vardı fakat onur konuğuna yakından bakılınca işin rengi sıradan olmaktan çıkıp olağan dışı bir renge bürünüyordu. Sessiz sedasız bir devrim dememiz bu rengi anlatmak, tasvir etmek içindir.

Semavi hocayı anlatmak nasıl olacak bilemiyorum. Zaten o gecede de anlatılanlar, hocayı anlatmaya yetmedi/yetemedi. Karşımızda bir umman vardı ve bizler bir ummanı yüzerek ya da içerek bitiremezdik. Lakin ummandan alınacak su, dinleyicilere sunulacak su, daha fazla olabilirdi. Hocanın özel hayatına ilişkin sansasyonel – magazinel bilgilerin sunulması, hocayı tanımayanlar açısından yanlış bir algıyı ortaya çıkaracağından endişe etmemize sebep oldu. Neyse ki korktuğumuz şey olmadı. Onu hiç tanımayan, hasbelkader o geceye gelenler bile, karşılarında bir ummanın olduğunu hissedebiliyordu. Diğer bir konuşmacı ise televizyon formatıyla hoca üzerinden bir resim (daha doğrusu bir karikatür) çiziyordu. Tabii ki; gazeteci (paparazzi) ve televizyon formatı dışında da hoca hakkında çok hoş bilgiler aktarıldı. Sakarya Üniversitesinden Doç. Dr. Haşim Şahin beyin hocanın çalışmalarıyla ve önemi ile ilgili ilmi bilgiler sunması hem seviyeyi artırmış hem de kanaatimizce geceyi kurtarmıştı.

Hocaların hocası olarak tanılan Semavi Eyice; ortaya koyduğu eserlerle, gerçekleştirdiği restorasyonlarla, yıkılmasını engellediği tarihle ve ayağa kaldırmaya çalıştığı bilinçle eşi benzeri görülmemiş hizmetler sunmuştur. Kolay kolay bir insanoğlunun ömrüne sığmayan başarılara imza atmıştır. Akıllara durgunluk veren çalışma azmi, en ince noktalara kadar (kitapta yeri olmayan) bilgileri saklayan keskin hafızası, tanımlanamayan bir kuvvet ve kudret içerir. Semavi hocanın sadece eserinin adları alt alta yazılınca 112-116 sayfa uzunluğunda liste karşımıza çıkar. Kaldı ki; Bu eserlerin kapsamını hacmini düşünecek güçte değiliz.

Avrupa’da klasik çağda Descartes, Hegel, Kant; modern zamanlarda Heidegger, Foucault …vb düşünürler Avrupa’nın inşâsında, gelişmesinde sorunlarının çözümünde nasıl bir rol oynamışsa Semavi Eyice hoca da aynı şekilde sanatın ve tarihin hafızası olarak benzer rol oynamıştır. Hocanın tek kısmetsizliği, Avrupa’da değil, bu topraklarda çıkmış olması. Hem de bu denli yağmalanan, çarçur edilen, aşağılanan bir coğrafyanın mensubu olarak. Kimsenin şüphesi olmasın ki; şayet Semavi hoca Avrupa’dan çıkmış olsaydı, ayakkabı numarasına kadar bilinen biri olacaktı. Eserlerinden tek satır okumayanlar bile onu ismen tanıyacaktı. Şimdi bırakın Sanat tarihi öğrencilerini, Sanat tarihi hocaları bile onu tanıdığından pek emin olamıyor insan. Oysa dünyanın ve Avrupanın en büyük Sanat tarihçisi sayılabilecek kişiler, hocanın ancak ve ancak talebesi olabilecek mesafede durur. Öte yandan Avrupa’da hocaya saygı göstermelerinin ardında politik bir neden saklanır. Semavi hoca onların gözünde “Bizans tarihi araştırmacısı (Bizantolog)” olduğu için değerlidir-Şayet verdikleri bir değer var ise- tıpkı bugün Avrupa felsefesini en iyi bilenlerin filozof kabul edilmesi gibi. Yani Avrupa’daki (hakim) ilmi anlayışa göre; hoca değerini ilmi çalışmalardan değil yine “kendilerine ait olan çok değerli” bir şeyi anlamaya hayatını verdiğinden dolayı değerli olmuş oluyor.

Semavi Eyice’nin yaptığı etkiler, tek bir alanda kalmamıştır: Prehistorya, Protohistorya, Klasik Arkeoloji, Bizans Tarihi, Osmanlı Tarihi (ve Osmanlı Tarihine bağlı alt çalışmalar: Tekke Ve Zaviyeler Tarihi vb.) Anadolu Sözlü ve Maddi Tarihi, Mimarlık, Mimarlık Tarihi Hatta Modern Mimari…ve daha burada saymayı unuttuğum alanlar, etki yaptığı alanlardan bazılarıdır. Hocanın eserlerini atlayarak coğrafyanın eksiksiz Sanat tarihini yazmak imkânsız şeydir. Bu toprakların kültürel/maddi hafızasını kaleme alabilmek, aynı şekilde beyhude çaba kalacaktır.

“Ustalara Saygı” gecesi adı altında birçok muhterem fikir, sanat, kültür, irfan şahsiyetleri ağırlandı fakat Semavi Eyice için hazırlanan gece bizim nezdimizde ayrı bir anlama sahipti. Ayrı bir anlam; ayrı bir heyecan, helecan… tahsilini yaptığımız bölümün dünyaca ünlü meşhur Arkeologları, Semavi hocanın talebeleriydiler. Yine Almanya’da en prestijli üniversitenin birinde hocanın ismini duyunca saygıdan önünü ilikleyen koca profesörleri görmüştüm. Şayet ilerde yapabilirsem şimdiye kadar Almanya’daki Tarih, Sanat, Arkeoloji alanları ile ilgili çalışmalarda Semavi Eyice’ye atıf yapan eserlerin bir dökümünü gösteren hiç olmazsa bir makale (sanıyorum kitaptan fazla çıkar) yazmak isterdim.

Ustalara Saygı, fevkalade önemli işlevler taşıyor. Önemli olduğu kadar iyiyi ve güzeli yaşadığımız şehre sunmayı hedefliyor. Bilhassa Sakarya Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı, kadirşinaz, iyiye ve güzele hizmet eden İbrahim Aktürk beyefendiye teşekkür etmek isteriz. Bizlere yaşayan en büyük dağlardan, en büyük ulu çınarlardan birini Semavi Eyice’yi tekrar hatırlattığı için.

Umarım bu yazı her şeyi şak şakcılıkla, goy goyculukla yapanlar ve anlayanlar tarafından aynı şekilde bir şeyle karıştırılmaz; hakikatten, iyiden, güzelden ümidini kesmeyen ve onu kim yaparsa yapsın takdir etmeyi fazilet gören insanların gözüne ve kalbine ulaşır.

Not: Hangi ünvanı kullanırsak kullanalım Semavi Eyice Hocayı temsil etmede yatersiz kalacaktır. Bu sebeble Hocanın akademik ünvanında hali hazırda kullanılmayan “Ordinaryus (Ord.)” titel’ine itiraz edilmesi anlamsızdır. Akademik farklılığa işaret etmek maksadıyla kullanılmıştır.

Twitter: @servetkzlay