Kimimiz yürekten istiyor kimimiz ölümüne nefret ediyor olsa da önümüzdeki günlerde başkanlık meselesi Meclis gündemine gelecek gibi.

Bu konuda herkesin bir fikri var hamdolsun.

Onun için ben başka bir konuya dikkat çekmek istiyorum.

Önümüzdeki süreçte bir yerel seçim de gündeme gelecek. Yerel seçimlerde belediye başkan adayı olan isimler şehrin sorunlarını derinlemesine araştırıyor.

Ciddi aday olanlar çözüm yollarını ve çözüm şekillerini inceliyor. Kaynak bulma konusunda fikir yürütüyor. En sonunda da seçime giriliyor.

Her seçimde her yerleşim yerinde en az iki ciddi aday çıkıyor. Yerine göre bu ciddi aday sayısı dört de olabiliyor.

Adam seçim sürecinde var gücü ile çalışıyor. Şehrin sorunları ile ilgileniyor. Bir yandan da parti içindeki etkin isimleri bulup dengeli bir belediye meclis listesi hazırlıyor.

Sürecin sonunda seçime giriyor.

Seçimlerin mutlak kuralı bir kişi seçimi kazanıyor.

Kazanamayan başkan adayının yaptığı tüm çalışma, tüm emeği çöpe gidiyor.

Ancak başkan adayı tarafından listeye alınan isimler belediye meclisindeki yerini alıyor.

Öyle zamanlar oluyor ki 10. sıradan sonra listede kendine zor yer bulabilmiş bir isim belediye meclisinde yer alırken şehrin tüm sorunlarını ve çözüm yollarını derinlemesine araştıran ve başkanla eşit yetiye sahip olan başkan adayı vasıfsız kalıyor.

İş bununla da bitmiyor elbette. Meclise giren muhalefet partileri yeniden bir grup başkan vekili tayin ediyor. Seçimin kaybedilmesine ilişkin hiçbir planlama yapılmadığından grup başkan vekilinin kim olacağı bir tartışma konusu oluyor.

Ya sistem şu şekilde olsa:

Belediye başkan adayının partisi barajı aştığında meclise giren ilk isim başkan adayı olsa.

Duruma göre meclislerde üç tane başkan yetisinde ve şehrin sorunlarını tam manası ile bilen isim olsa…

Böylece şahıslar seçimi kaybetse bile şehirler bu işten karlı çıksa…

Daha ayakları yere basan derli toplu muhalefetler oluşsa ve kazanan başkanlar muhalefet tarafından çok daha ciddi denetlense…

Hani TBMM’deki gibi…

Partiler çok daha ciddi temsil edilse…

Ama egolar var değil mi?

“Ben başkan olacakken öteki başkanın yönettiği bir mecliste görev almam” diyenlerin sayısı çok olacağı için değil mi?

“Önce ben” dediğimiz için benim söylediğim sistem ütopik kalır değil mi?

Gene de denemeye değmez mi?

2000 yılından bu yana elli kere eğitim sistemi değişmiş olmasına rağmen seçim sisteminin hiç değişmemiş olması size de enteresan gelmiyor mu?

Twitter: @muniralikara

E-Mail: [email protected]