Toplantının açılış konuşmasını gerçekleştiren Meclis Başkanı Erdem Ercan şunları dile getirdi: Sapanca gölümüz ilimizin en değerli hazinesi, ormanlarımız ise çocuklarımızın geleceği. Hem ilimizde yaşanan kuraklık, hem de ülkemiz genelinde yaşanan yangınlar sebebiyle tüm vatandaşlarımızı suyu tasarruflu kullanmaya, yangına sebep olabilecek her şeye dikkat etmeye davet ediyorum. Geçtiğimiz günlerde Balıkesir’de meydana gelen deprem sebebiyle bölge halkına Meclisimiz adına geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor, 17 Ağustos Marmara Depremi’nin 26. yılında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına bir kez daha başsağlığı diliyorum. Depremlerde yaşanan kayıpları önlemek adına tüm vatandaşlarımızı gerekli önlemleri almaya ve yapılan çalışmalara destek olmaya davet ediyorum. Camiamızdan hasta olan arkadaşlarımıza acil şifalar, vefat edenlere ve yakınlarına Meclisimiz adına Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum.”
Toplantının devamında yoklama ve gündem maddelerinin oylanmasına geçildi. 1235 nolu Meclis oturumuna ait tutanak görüşülerek oy birliği ile kabul edildi. Temmuz ayı Kat’i Mizan ve ekleri ile Bütçe İzleme Raporu, Hesapları İnceleme Komisyonu Başkanı Tuncay Cebeci’nin sunumunun ardından oylanarak, meclis üyeleri tarafından tasdik edildi.
Meclis Toplantısının devamında Yönetim Kurulu’nun aylık faaliyetleriyle ilgili bilgi veren SATSO Yönetim Kurulu Başkanı A. Akgün Altuğ şunları dile getirdi;
“Sözlerime başlamadan; bundan 26 yıl önce 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nde kaybettiğimiz tüm canlarımızı, deprem şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Mekânları cennet olsun. Allah bize bir daha böyle bir felaketler yaşatmasın. Deprem bizim gerçeğimiz. Bakın haftalardır Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde irili ufaklı depremler yaşanıyor. Coğrafyamız bu. Bu gerçeği değiştiremeyeceğimize göre depremlere karşı şekil almalıyız.
Bunun birinci kuralı da depreme dirençli kentler oluşturmak. Şehir olarak demiyorum sadece, ülke olarak da depreme dirençli bir ülke oluşturamadık henüz. Bu bilinci oluşturmalıyız. Ve artık olası bir deprem için olası can kayıplarını düşünmek yerine sürdürülebilir bir sistem kurmalıyız. Yine depremin yanı sıra yaz aylarında olmamız sebebiyle yangınlarla mücadele ettik. Türkiye’nin dört bir yanında yangınlardan zarar gören vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyor; mücadele eden herkese tekrar teşekkür ediyorum.
Genel Değerlendirme
Hem içeride hem de dışarıda yaşanan sıkıntılar Türkiye ekonomisini sınamaya devam ediyor, ülke olarak ekonomik açıdan zor koşullara rağmen ayakta kalmayı sürdürüyoruz.
Finansman maliyetlerindeki düşüş, enflasyondaki kademeli iyileşme ve ihracattaki artış, reel sektörde olumlu etkiler yaratıyor. Örneğin, enflasyonun temmuz ayında yüzde 33,52’ye gerilemesi ve ülke ihracatının yılın ilk yedi ayında yüzde 5,2 artarak 156,4 milyar dolara ulaşması, ekonomide olumlu sinyaller veriyor. Firmalarımızın üretimde ve ihracatta gösterdiği kararlılık, ekonomimizin dayanıklılığını ortaya koyuyor. Daha önce defaatle dile getirdiğimiz bozulan fiyatlama davranışlarında da kısmi bir normalleşme gözlemleniyor.
Ayrıca, kredi notumuzdaki artış, hem Türk varlıklarına olan ilgiyi artırıyor hem de ekonomimizin nispeten doğru yolda olduğunu uluslararası düzeyde gösteriyor. Ancak, küresel ekonomiye baktığımızda tablo biraz karmaşık. Dünyada büyüme yavaşlıyor, enerji ve hammadde fiyatları dalgalanıyor, tedarik zincirlerinde belirsizlikler sürüyor. Küresel talepteki yavaşlama ve artan korumacılık eğilimleri ihracatımızı zaman zaman sınırlıyor. Bölgesel bazı gelişmeler Türkiye için fırsatlar da sunuyor. Örneğin, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki barış süreci, bölgedeki istikrarı artıracak gibi görünüyor. Eğer bu barış kalıcı olursa, Türkiye’nin ticaret ve yatırım yolları da zamanla daha geniş ve etkin bir hâl alabilir; orta koridor ve diğer lojistik hatlar daha aktif bir şekilde kullanılabilir. Böylece dış ticaretimizi büyütmeye ve yatırım ortamını güçlendirmeye yardımcı olabilir. Bu nedenle, jeopolitik gelişmeleri yakından izlemek, riskleri doğru okumak ve fırsatları değerlendirmek her zamankinden daha değerli. Sanayi üretimimiz de haziran ayında son 16 ayın en yüksek seviyesine çıkarak yıllık bazda yüzde 8,3 artış gösterdi. İmalat sanayindeki yüzde 9,5’lik yükseliş tabloya olumlu yansıdı. Ancak madencilik ve enerji üretimindeki gerilemeler, ekonomimizde hâlâ bazı kırılganlıkların bulunduğunu gösteriyor. Üstelik bu artışın önemli bir kısmı baz etkisinden kaynaklanıyor ve aylık veriler hâlâ dalgalı seyrediyor. Tüm bu gelişmeler bize şunu gösteriyor: Türkiye ekonomisi kendi güçlü yönleriyle küresel dalgalanmalar arasında denge kurmaya çalışıyor. İç finansman koşullarındaki iyileşmeler ve üretimdeki dayanıklılık, risklere rağmen ekonomimiz için sağlam bir zemin oluşturuyor. Bu iş dünyasının direnci demektir. Ve bu direnç yine de destek istiyor. Özellikle KOBİ’lerin desteklenmesi büyük önem taşıyor. İhracatta ve üretimde kritik rol oynayan KOBİ’lerimize yönelik kredi destekleri, teşvikler ve finansal kolaylıklar, hem ekonomimizin istikrarını koruyacak hem de sürdürülebilir büyüme hedeflerimize ulaşmamızı sağlayacaktır.
Kobi Tanımının Değişmesi
Bu noktada ağustos başında Resmi Gazete’de yayımlanan karar doğrultusunda KOBİ tanımının yeniden düzenlenmesini olumlu karşılıyoruz. Yapılan değişiklikle, yıllık net satış hasılatı veya mali bilanço limitlerinde artışa gidildi. Bu kararın ülkemiz ekonomisinin %99’luk kesimini oluşturan KOBİ’lerimiz açısından önemli bir adım olarak görüyor, şehrimizin üretim, istihdam ve ihracat potansiyeline de olumlu yansıyacağına inanıyoruz. Düzenlenen kararda yıllık çalışan sayısının 250’nin altında olması şartı korunmuş, daha önce 500 milyon TL olan ciro üst sınırı ise 1 milyar TL’ye yükseltilmiştir. Bu güncellemeyle birlikte, geçmişte ciro kriteri nedeniyle KOBİ statüsünün dışında kalan bazı işletmeler de yeniden bu kapsama girecektir.
Böylelikle KOBİ’lere tanınan hak, teşvik ve desteklerden yararlanma imkanına kavuşacak. Bu fırsatlar, aynı zamanda dijital dönüşüm, yeni nesil üretim, teknoloji geliştirme yeşil dönüşüm gibi alanlarda da adımlar atmalarını kolaylaştıracak ve rekabet güçlerini artıracaktır. Bu konu başlıkları artık KOBİ’ler için çok önem taşımaktadır. Bunlar olmazsa olmaz.
ABD Ek Gümrük Vergisi
Bildiğiniz üzere, ABD yönetimi, ticaret açığını azaltmak için aldığı kararla, 7 Ağustos 2025 itibarıyla bazı ülkelere ek gümrük vergileri getirdi.
Türkiye’ye uygulanan oran da yüzde 10’dan yüzde 15’e yükseltildi. Bu artış, ABD pazarına ihracat yapan firmalarımız için doğrudan ilave maliyet demek. Türkiye ihracatı açısından ABD, Almanya’dan sonra en büyük pazarımız. 2024 yılında ABD’ye 16,3 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdik. Ancak bu yeni vergi düzenlemesi nedeniyle, geçmişte hedeflenen 100 milyar dolarlık ticaret hacmine ulaşmak artık oldukça zor görünüyor. Hatta pazar payımızın daralma riskiyle karşı karşıya kalabiliriz.
Bu noktada, ihracatçımızın rekabet gücünü koruması için bazı destek mekanizmalarının devreye alınması gerekiyor. Örneğin; ABD’ye yönelik ihracatta vergi iadeleri ve indirimler sağlanabilir. Eximbank kredileri daha uygun faiz ve vadelerle genişletilebilir. Lojistik ve navlun maliyetlerini hafifletecek destekler sunulabilir. En çok etkilenen sektörlere özel teşvikler uygulanabilir.
Diğer taraftan, Avrupa Birliği de yüzde 15 tarife ile karşı karşıya kaldı. Fakat AB’nin ABD’ye yatırım yapma ve ABD’den enerji ve savunma ürünleri alımı gibi taahhütler altına girmesi, ticari ilişkilerini güçlendirecek. Bu durum Türkiye için dezavantajlı bir tablo oluşturabilir. Dolayısıyla, ihracatçılarımızı destekleyerek rekabet gücümüzü korumamız çok önemli.
Kur Korumalı Mevduat
Bildiğiniz gibi, geçtiğimiz günlerde merkez bankası kur korumalı mevduat uygulamasının sona erdiğini duyurdu. Bu karar, ekonomimizin geldiği yeni aşamayı gösteriyor. KKM, finansal istikrarı sağlamak, dövizdeki oynaklığı azaltmak için uygulandı. O dönemde iş dünyamız da vatandaşlarımız da bu araçtan faydalandı. Ancak artık Türkiye ekonomisi farklı bir noktaya geldi. KKM’nin yükü hem bütçe açısından hem de para politikası açısından ağırlaşmıştı. Dolayısıyla bu kararı, Türk lirasına güvenin artırılması ve piyasalarda öngörülebilirliğin sağlanması adına olumlu buluyoruz. Özellikle üretim ve ihracat yapan firmalar için kur belirsizliğinin azalması önemli.
Dış Ticaret Verileri
TİM tarafından açıklanan ihracat verilerine göre ilimiz, Temmuz ayında bir önceki aya göre %7.6 artış, geçtiğimiz yılın aynı ayına göre ise yüzde 22’lik bir düşüşle, 524.5 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdi. Yılın ilk 7 ayındaki kümülatif ihracatımız da 3 milyar doları aştı. 25 ana sektörün 13’ünde ihracatımız geçtiğimiz yıla oranla artış gösterdi. 7 aylık süreci baz aldığımızda ise su ürünleri ve hayvansal mamuller, süs bitkileri ve mamulleri, hububat, bakliyat, yağlı tohumlar ve mamulleri, demir ve demir dışı metaller ile elektrik ve elektronik sektörlerinde dolar bazlı kayda değer bir artış gözükmektedir. Serbest bölgeler dahil dünyanın 113 noktasına ihracat gerçekleştirdik. Geçtiğimiz yıla kıyasla yüzdesel olarak 47 ülkeye ihracatımız arttı. 10’a yakın ülkeye de dolar bazında ciddi artışlar kaydettik. Özellikle 2024 yılının aynı dönemi ile kıyasladığımızda Romanya’ya ihracatımızın %319 artışla 26 milyondan 110 milyon dolara, Sırbistan’a 15’ten 35’e, ABD’ye 22’den 34’e, Yunanistan’a 48’den 62 milyon dolara yükseldiği görülüyor.
Buna ilave olarak TÜİK tarafından açıklanan son dış ticaret verilerine göre haziran ayında ihracatın ithalatı karşılama oranı %159 olarak gerçekleşti ve ilk 6 ayda 680 milyon dolarlık dış ticaret fazlası verdik.
Capital 500
Ekonomi ve iş dünyası dergisi olan Capital’in Türkiye’nin 500 büyük özel şirketi araştırması “Capital 500” açıklandı. Bu yılki listede, yatırım ve büyüme kararlarını küresel pozisyonlamalara göre şekillendiren; teknolojiye yatırım yapan ve veriye dayalı hareket eden şirketlerin yükselişi gözlemlendi. Merkezi Sakarya’da olan toplam 7 firma, üretim yeri Sakarya’da olan 26 firma listede yer alma başarısı gösterdi. Toyota firmamız en çok ihracat yapan firmalar arasında 5. Sırada yer aldı. Bu başarı ile ilimizi temsil eden tüm Sakaryalı firmalarımızı tebrik ediyorum.
Türkiye-AB İş Dünyası Diyaloğu II. Projesi
TOBB ve Eurochambres iş birliğinde yürütülmekte olan “Türkiye-Ab İş Dünyası Diyaloğu II. Projesi” 2024-2027 yılları arasında uygulanmakta olup, bu projenin amacı, Türkiye’deki ticaret ve sanayi odaları ile Avrupa’daki muadil kurumlar arasında güçlü bir iş birliği kurmak, karşılıklı bilgi ve deneyim paylaşımını artırmaktır. Bu çerçevede, odamız aracılığıyla üyelerimizin ihracat, dijitalleşme yeşil dönüşüm, sürdürülebilirlik ve kadın girişimciliği gibi alanlarda kapasitelerini geliştirmesi hedeflenmektedir.
Sakarya Ticaret Ve Sanayi Odası olarak biz de Türkiye-Ab İş Dünyası Diyaloğu Iı. Projesi kapsamında, Belçika’nın köklü kuruluşlarından Voka Antwerp-Waasland Ticaret ve Sanayi Odası Ve Gaziantep Sanayi Odası ile güçlü bir ortaklık kurmuş bulunuyoruz. Bu iş birliği çerçevesinde, AB Yeşil Mutabakatı’na uyum, sürdürülebilir üretim ve yeşil dönüşüm konularında ortak faaliyetler gerçekleştireceğiz.
Projemiz kapsamında Belçika’da saha ziyaretleri, firmalar arası eşleştirme toplantıları ve iyi uygulama örneklerinin paylaşımı yapılacak; Sakarya’daki firmalarımız için ise eğitimler ve danışmanlık hizmetleri düzenlenecektir. Projemizin toplam bütçesi yaklaşık 145 bin euro. Bu bütçenin %84’ü Avrupa Birliği tarafından karşılanmaktadır. Böylece üyelerimizin hem uluslararası iş ağlarına erişimi, hem de Avrupa pazarında rekabet gücünü artıracak faaliyetlere katılımı ciddi ölçüde desteklenmiş olacaktır. Hayırlı olsun.
İstişare Toplantısı
Yine bu ay içerisinde ak parti genel başkan yardımcımız Ali İhsan Yavuz Kefek Başkanı ve Sakarya Milletvekilimiz Çiğdem Erdoğan, Ak Parti Milletvekillerimiz; Lütfi Bayraktar, Ali İnci, Murat Kaya, Büyükşehir Belediye Başkanımız Yusuf Alemdar ve Ak Parti İl Başkanı Yunus Tever ile bir araya geldik.
Toplantıda, şehrimizin öncelikli ekonomik ve sosyal gündemlerini ele aldık. Yatırım, üretim ve istihdam alanlarında atılabilecek adımları ve çözüm önerilerini değerlendirdik.
Biz bu tür görüşmeleri siyaset kurumuyla ve paydaşlarımızla sık sık yapmaya iş birliği içinde olmaya gayret ediyoruz. Bu tür istişarelere devam edeceğiz.
Bu görüşmeler, şehrimizin kalkınmasına yön verecek stratejik kararları şekillendirme açısından bizler için büyük önem taşıyor. Verimli bir toplantı oldu.
Sakaryaspor
Sakaryaspor, şehrimizin ortak değeri ve marka gücüdür. Kulübümüzün sürdürülebilir başarısı için elimizden geleni yapmaya gayret ediyoruz.
Bu konuda iş dünyamızın desteğini de almak için üyelerimize, iş insanlarımıza ziyaretlerimiz yoğun bir şekilde devam ediyor.
Bu konuda sorumluluklarımızın bilincindeyiz. Ziyaretlerimizde üyelerimizin az çok fark etmez katkılarını talep ediyor; Sakaryaspor’un gelişim sürecine birlikte yön vermeyi hedefliyoruz. Bu konuda sizlere de bilgi vermek istedim.
Sapanca Gölü
Sapanca Gölü’nün bizler için ne kadar değerli olduğunu her zaman vurguluyoruz. Sadece doğal güzelliğiyle değil, aynı zamanda şehrimizin ve çevre illerimizin içme suyu kaynağı olarak taşıdığı stratejik önemiyle de hayati bir kaynaktır. Ne yazık ki son dönemde yaşanan kuraklık, göl seviyesinde büyük ölçüde bir düşüşe neden oldu ve bu durum hepimizi ciddi şekilde düşündürmelidir. Bu süreç, bize su kaynaklarımızın yönetiminde ne kadar dikkatli ve özenli olmamız gerektiğini bir kez daha gösteriyor. Gölün korunması, suyunun verimli kullanılması ve kuraklığa karşı alınacak önlemler, sadece bugünkü ihtiyaçlarımız için değil, gelecek için de büyük önem taşıyor. Ama; bugün, geleceğe bırakacak bir kaynağımız kalmayacak endişesindeyiz. Bu noktada hepimizin sorumluluğu büyük; bireysel davranışlarımızdan, sanayi ve tarımda uygulanacak tasarruf önlemlerine kadar atacağımız adımlar belirleyici olacaktır. Sapanca gölü kişisel ve dar çıkarlar için harcanmayacak kadar değerlidir. Gölden sağlanan su, hepimizin ortak değeri ve geleceğimizdir. Kısa vadeli kazançlar için heba etmeyelim. SATSO olarak, Sapanca Gölü’nün korunması ve sürdürülebilir kullanımına yönelik çalışmaların destekçisi olacağız. Şehrimiz ve bölgemiz için bu stratejik kaynağı korumak hepimizin önceliği olmalıdır.
Mudurnu Deresi
Geçen ay meclis toplantımızda bahsettiğimiz ve yerel medyanın da son zamanlarda gündeminde olan Mudurnu Deresi’nin kirliliği konusunun çözüme kavuşturulmaya başlamasından ve bu konudaki girişimlerimizin karşılık bulmasından memnuniyet duyuyoruz. Çevre hassasiyetinin bir bilinç olarak şehrin tamamına yayılması önemli. Bu ekosistem bilincinin bir tek sanayi kuruluşları çerçevesinde değil kurumsal ve bireysel olarak da şehrimizde oturması gerekiyor.
Justinianus Köprüsü
Sakarya’nın tarihi dokusunun önemli bir parçası ve turizm destinasyonu olan Justinianus Köprüsü, 6. Yüzyıldan bu yana, yani yaklaşık 1.400–1.500 yıllık bir geçmişe sahip olmasına rağmen, 2018’den bu yana restore edilip turizme kazandırılamadı. Bu sürecin gereğinden fazla uzadığı görülüyor. Edindiğimiz bilgilere göre projenin Eylül 2026’da tamamlanması planlanıyor. Umarız bu takvime uyulur. Köprü, tarihimizin somut bir yansıması olmanın ötesinde, Sakarya’nın kültürel zenginliğini görünür kılan ve şehrin turizm vizyonuna katkı sağlayan bir değerdir. Bu nedenle, Justinianus Köprüsü’nün restorasyonunun bir an önce tamamlanmasını ve Sakarya’nın turizm rotasına dahil edilmesini bekliyoruz.