Sana küsüm Nisan!

Karlar erir erimez, bahar dalları papatyalara kavuşunca, Uzun Çarşı'nın sonunda, mor salkımlı evin önünde, iftara beş kala buluşacaktık.

Leylekler yeni yerleşmiş olacaktı yuvasına, dumanı tüten pideyle eve koşan terlikli

çocuğa gülecektik, senin gözlerinde erguvan ışıltılar, karıncalar toprakta kıpır kıpır ve soracaktın tekne orucu tutan bir çocuk gibi gururlu.

- Oruçlu musun?

- Evet

- Yine de Ramazan 'da buluşmayalım. Zaten bayrama sözümüz var.

- Nisan bitince yani ...

- Evet Nisan geçsin Mayıs'a inşallah.

- Ama ben seni çok özlüyorum.

- Olsun, oruçluyuz, gelme sen Günah dedi annem. Söz yok, nişan yok ne buluşması dedi. Hadi ben kaçtım pide kalmayacak fırında.

- Tamam. O zaman bu gece telefonunuzu iki kere çaldırırım. Sen aç. Anlarsın sen ...

-Anlarım.

-Sana bir şiir okuyacağım...

***

Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın...

-Hiç sevmem şu Nisan 'ı demiştin, çok sevdiğin biri ölmüş sanırım. Ben de yaşama sevincimden utanıvermiştim ya. Haklıymışsın. Senin gibi, hepimizin kolunu kanadını kırdı Nisan ve biz denizler ortasında yelkensiz kalakaldık.

Ah Nisan, ah yalan dünyanın yalancı baharı.

Ahh o gece ve hiçbir gece çalmayan telefonlar, çalsa da okunmayacak şiir, açmayan şakayık, aldanmış erik, yerini yadırgamış erguvan…

Ahhh Nisan! Ahhh kör kuyuların yankısı, kaçırılan sahur, yalnız oruç, ıssız iftar, beyaz mermerlerin yeşil seccadesi.

***

En sevdiğiniz şiir aynı zamanda bir şarkı, o şarkı da bir dua olmuşsa dilinizde.

Mor salkımlı yoldaki yürüyüş, kırk yıllık bir kabir ziyaretine dönüşmüşse ve her yıl tanıdık isimler gülümsüyorsa buruk mezar taşlarında.

Isıtacak sandığınız güneş üşütüyorsa. Yaz da geldi sevinci artık bir anıysa utanarak içimize gömdüğümüz.

Az önce yemyeşil bir yaprak daha düşmüşse Ada'nın çınarlarından.

Oysa hani bahar gelmişti. . Hayalmiş demek gördüğümüz …

Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın…

***

Şairler mutsuzluğu ekmeğine katık etmiş fanilerdir.

Yağmurda, yaprakta, doğan günde bile hem ümit hem ümitsizlik vardır onların gözünde.

İşte adı Ümit kendi ise acılar denizinin bir yolcusu olan Ümit Yaşar Oğuzcan, hayatta bir kerecik de olsa aşkı tatmış her sevdalının şiirlerini ezberlediği bir şairdir. Hüzün şarkılarının şairi…

Ben Seni Sevdim mi? diye soran şairin, hayatının en acı gününü anlattığı şiirini besteleyen ise Münir Nurettin Selçuk'tur.

'Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul ', 'bir tatlı huzur almaya geldik Kalamış'tan' ve daha nice şarkı dinledik besteci Münir Nurettin'den …

Ve ne tesadüf ki Münir Nurettin de bir Nisan günü veda etmiş hayata .

Ölümsüz bestekarı da bir Nisan almış acılar denizinden ...

Bir şairle bir bestekarın yüreği buluşmuş ve dizeler ağlamış notalarda .

***

Ben de inanmak isterdim elbet baharın güzelliğine, sihrine

Oysa…

Şimdi...

Sihir yok,

Ümit yok,

Neşe yok,

Kör kuyularda merdivensiz kaldık,

Hiç tadı yok bu yalancı baharın, erguvanların, mor salkımların ...

Ahhh Nisan ...

Ahhhh Nisan sana küsüm, bil dargınlığımı

Neden diye sorma,

Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı...

***

Şiir: Ümit Yaşar Oğuzcan (22 Ağustos 1926 - 4 Kasım 1984 )

Beste: Münir Nurettin Selçuk (1900 — 27 Nisan 1981)