Ülkemin sağ duyulu insanları her zaman olduğu gibi“ufuk çizgisindeki” tehlikeyi gördü ve süre gelen geziden “rant” elde etmek isteyen hiçbir görüşe prim vermedi…

Mesele ağaçları korumak ise ağaçlar konusunda en derin düşüncede olanlar ağaçlarına sarılarak, ağaçların kollarına tutunarak gece gündüz beklediler ve ağaç gibi dimdik durdular, eğilmediler…

Eğilmediler ve kendilerinin her hangi bir görüşe mensup olmadıklarını sade “ağaçlar oldukları yerde ölürler” diyerek ağaçların yer değiştirerek ölmelerine izin vermiyoruz dediler…

Ne kadar masum bir düşünce…

İnsanlar; ağaçlarına , gezi parklarına, soluk aldıkları oksijensiz alanlarına sahip çıktılar ve sıkışmış, daralmış şehir hayatının tam ortasında, aslında dünyanın merkezimde ki yaşayan bu alana masumca, isteklice ve inadına sahip çıktı ve kıvılcım aldı ağaçlar…

Masumca diyorum çünkü masumiyet insanca olan bir duygu, bir kedinin, bir eniğin başını okşamak gibi, bir gülü dalından koparmadan usulca his ederek koklamak gibi… İnsanca bir duygu ile insan gibi yaratandan ötürü yaratığı her şeyi ama istisnasız her şeyi sevmek gibidir masumiyet…

Bebeğini kollarına almış bir annenin şefkati gibiydi duyguları o gün ağaçları için gelenler, kesmeyin diye yalvaranlar, sökmeyin diye kepçelerin önüne geçenler…

Her ne oldu da birden insan vahşileşti, hırçınlaştı, tanınmaz bir hal aldı ve yaktı,yıktı, yok etti etrafı ve hayalleri…

Neydi bu üç beş masumca direnişin arkasında ki bu vahşet, bu hırs, bu yıkım…

Kimdi bu insanca davranışı hayvanca duygulara büründüren, örten, arka plan yapan ve iteleyen… İnsanı iteleyen önünde kim olsa yık diyen bir gizli el, bir görünmez insanlar ki insan masumdur, bu insan olamaz…

Yıkın…

Yakın…

Öldürün diyemeden insan hatırladı kendisini…

“Direnin” de kaldılar; ki bir ses “kullanılıyorsunuz” dedi ve uyanan Gezi Parkında kaldı, sese kulak vermeyen ya da sesi duymak istemeyen insana taş attı, misket attı, ateş attı, yaktı, yıktı…

Masumca direniş, başkalarının elinde başkalaştı, vahşileşti…

Gaz ile yoğruldu gözler, yoruldu beyinler, parçalandı görüşler…

Neden…

Haklıydılar ama direnişin yeri dünyanın merkezi olunca gözler sende ve seni yönetenlerin bir anlık öfkesinin gaza basılması, ellerlinin tetikte olması tetikledi meydanları ve insan sadece insan sıfatı ile kaldı meydanda ancak hırs ve iktidarı bitirme planı kondu sofraya…Oyun bir anda sanal dünyanın ateş eden askerlerine emanet edildi… Sanal dünya birden hayale kapıldı ve sanal dünyayı gerçek sananlar reel bir destek ile atın cebinizdeki misketleri dedi….

Misketler insana atıldı, mala atıldı, cana atıldı, öfkelendirmek için atıldı, hırslandırmak için atıldı, dünyaya rezil olmak için atıldı ve insan insan olmaktan çıktı…

Sükunet ile her şey hal olur der Hz. Mevlana…

İnsan ateş karşısında sükunetini bozmasa eğer, dilini hak için kullanırsa, öfkesine dur diyebilir, insanın insan olduğunu hatırlar ve her insanın ayrı dünya olduğunu bilirse , bildiğini de karşısındakine his ettirirse kalbine girer ve beynini ikna turuna başlarsa dünya çıksa karşına eğilmezsin Rabbinden başkasına…Eğilme Rabbin ’den başka hiç kimseye….