Evvelki iki yazıda sırasıyla “Kadın Politikaları” ve “Muhalefet Algısı” olmak üzere bazı belli başlı hayaletlerden bahsetmiştik.

Bir önceki yazıda (2) “Muhalefet Algısı”nın ne şekilde bir hayalet olduğunu ve olacağını anlattık: Muhalefet algısının Osmanlının son döneminden beri bir form bozukluğu taşıdığını, form bozukluğunun sorumlusunun AK Parti Olmadığını fakat AK Partinin bazı noktalarda bunu ileriye götürdüğünü söyledik. Ayrıca muhalefet algısının bozukluğuna katkı yapan bazı durumların, siyasetin zorunlu işleyişinden değil siyasetten beslenenlerin şahsi işlerinden dolayı olduğunu vurguladık.

Bütün bunların AK Partiye zarar veren ve onu tarafları dinlemeyen bir hakim pozisyonuna sokarak adil hüküm vermesini engelleyen bir konuma ittiğini işaret ettik. Öte yandan muhalefet adına yapılan her eleştirinin masum olmadığını; bu noktada eleştirinin politiğinin devreye girdiğini yani eleştirinin bir silaha döndüğünü; belirli kuvvet merkezlerinin –dolaylı ya da dolaysız- talepleri, projeleri, yaptırım ve dayatım araçlarına çevrildiğini, unutmadık.

Etyen Mahçupyan “AKP’nin Başarısız Kaldığı Üç Alan” (18 kasım 2014, Akşam Gazetesi) adlı yazısında AK Partiye bazı itirazlar getirdi. Bahsettiği “üç alan”dan birincisi; AK Partinin Avrupa ile zayıflayan ilişkileri. Avrupa’dan, Avrupa Birliğinden uzaklaşma imâ ediliyor.

Biz ise; uzun süreden beri (AK Parti öncesi) uygulanan Avrupa merkezli sosyal-kültürel değişimin yasalarla pekiştirildiğini, bunların bir şekilde inkıta’ya uğratılmayıp sürekli devam ettiğini ve hâlen devam ediyor olduğunu söylemeye çalışıyoruz.

Yani bütün gürültülere rağmen rotanın değişmediğini, Batı metafiziğinin ezberinin bozulduğu hiçbirşeyin olmadığını, iddia ettik. Şimdi; aynı şeyde, aynı konuda, aynı zamanda; bir şey hem var hem yok olmayacağına göre ya E.Mahçupyan’ın “uzaklaşma”sı doğru ve mâkul olacak ya da bizim değişmeme, berdevam etme, “yakınlaşma”mız doğru ve mâkul kalacaktır. Bazı Sosyalbilimcilere göre; Avrupa ile olan bu ilişki biçiminde doğrunun ve yanlışın değil, karşılıklı çıkarların siyasal bir oyunu, pozisyonu vardır. İyi de! bu ve benzer görüşler, olguları nereye koyacak ve nasıl açıklayacak?!

Etyen Mahçupyan’ın bahsettiği “üç alan”dan ikincisi; kendisinin Gezi Olaylarında gözlemlediği, AK Partinin sosyolojik tercihleri ve talepleri doğru dürüst okuyamadığı. Lâkin E. Mahçupyan, AK Partinin seküler cenahı dışladığı, sosyal ihtiyaç algılarına ve duyarlılığına yabancılaştığını söylerken bunların neler olduğunu söylemiyor. Mesela; ateistlerin Belediyecilik hizmetine girdiği hâlde yapılmayan bir talepleri mi var?

Yoksa sosyo-kültürel ve ahlaki açık belirli normlar taşıdıkları hâlde bu normların istenilse de hayata geçirilmediği bir durum mu mevcut? Misalen; Dinin kendisinin Başörtüsü konusunda açık bir normu vardır ve bu norm, kamusala yansır. Peki ateistlerin kendiliğinden zorunlu olarak uydukları normlar nedir ki; bu normlar sosyal hayatta bir karşılık bulamıyor? E.Mahçupyan’ın bu konuda bizim gibi cahil olanları aydınlatmasını beklerdik.

Etyen Mahçupyan’ın işaret ettiği “üç alan”dan Üçüncüsü ise; AK Partinin kendi iktidar tabanından gelen yani onun ürettiği “Yeni Burjuvazi”nin iktisadi olarak ortaya çıkardığı sıkıntılardır ve bunların AK Parti eliyle beslenmesinden doğan adetâ ‘talancılık’cılıktır. Bu ‘talancılık’ta; etikten yoksun müteahhit kuşatma, ona bağlı Belediyelerin yaptığı ‘kaçak’lar, azami kâr gözetme madencilik örnekleri, kapkaç mantığıyla hayata geçirilen Enerji Santralleri…vb şeyler bulunur. Bununla birlikte AK Partiyi bu tür hatalara sevk eden nedenleri teorik olarak sunan E.Mahçupyan, oldukça isabetli tesbitlerde bulunur: Misâl Olarak; bir dönüşümün ‘Ekonomik Başarı’ya ve ‘Büyüme’ye dayanma zorunluluğu, “Yeni Burjuvanın” iktidarın ihtiyaç duyduğu ‘İktisadi İvme’ ve ‘Sosyal Destek’ sağlayan kaynak olması gibi.

E.Mahçupyan’ın bu hususta yaptığı eleştirilerde haklılık payı mevcuttur fakat oldukça hatalı yanlış şeyleri de içerir: Seküler dünyanın taleplerini ve onun ilişki biçimini yeniden üreten, devam etmesini sağlayan şeyleri dillendiren Etyen Mahçupyan, bu dünyanın sunduğu-dayattığı iktisadi düzenine uyduğu için AK Partiyi eleştirmesi saçmalıktır. AK Parti kendisinin kaçamadığı şeyleri yapıyorsa neden sorumlu olsun ? Kaldı ki; bu ekonomik sistemin, anlayışın, kültürün devam etmesi için AK Partiyi –dolaylı ya da dolaysız- zorlayan görüşler sunuluyor.

Yani E. Mahçupyan hem sivrisinekten rahatsız hem de bataklığa çamur taşıyor. O hâlde; AK Partiyi bizim tenkid edeceğimiz taraf, onun bu sisteme ayak uydurması değil, bu sisteme niçin-neden ayak uydurduğudur!. Bu tür eleştirilere AK Parti gibi herkesin prim vermesinin sebebi; tenkidin gücünün değil, gücün tenkidine inanılmasıdır. Kısacası: Popüler şak şak!

E.Mahçupyan AK Partinin “Yeni Burjuvazi”sinden bahsediyor fakat onun asıl bakması gereken yer “Eski Burjuvazi”dir. Ekonomik gücü halen de elde tutan sınıftır.

AK Partinin yeni sınıfı, “Eski”nin yanında amele sayılır. Onlara nisbetle çok cüz’i işlem hacmine ve sermaye birikimine sahiptir. Tabii ki; bunu “yeni”leri meşrulaştırmak için değil, niceliksel olarak durumlarını göstermek için söylüyoruz. Gayemiz savunma ya da meşrulaştırma olsa, hayaletlerden bahsetmezdik.

Mevzumuz AK Partinin hayaletleri olmasına karşın yazımız E.Mahçupyan’ın yazısının kritiğine dönüşür gibi oldu. Bunun nedeni; hayaletlerin bazı “eleştirilerden” farklı olduğunu göstermektir. Belki bu yazı, bazı “eleştiriler” gibi okunup takdir ve teveccüh görmese de hayaletlerin daha derinde saklanan doğasını göstermek istediği için onların daha korkunç ve ürkütücü olabileceğini hatırlatabilir, anlayana!

Twitter: @servetkzlay