Sebepleri ve sonuçları bakımından farklılık göstermekle birlikte mekansal ve zamansal olmak üzere birçok sosyal değişim toplum üzerinde ve toplumun farklı alanlarında kendini göstermektedir. Bu sosyal değişime bakacak olursak kadının sosyal konumu, tarihi süreç içerisinde geçirdiği evrimlerle çoğu kez karşımıza çıkar. Önceki tarihlerde, özellikle kırsal kesimde ve ataerkil yapının getirdiği gereklilikler bağlamında kız çocukları ve kadınlar, erkek bireylere göre daha kontrol altında ve dogmatik bir yapıda, aile işleri de dahil olmak üzere görüş bildirilecek, fikir sunulacak her hususun dışında tutulmaktadır. Kız çocuklarından beklenen tek davranış evlilik sürecine kadar ona sunulan dar hayatı kabul edip ailenin belirlediği kurallar etrafında, sorgulamadan yaşamalarıdır, daha sonraki süreçte ailenin yerini eş alır ve eşe itaatin yanında aslında her şeyden önce kadın, iyi bir eş ve anne olma rolünü üstlenir.

Özellikle eğitim zorunluluğu, savaş, kentleşme ve sanayileşme sonucunda çalışan kadın nüfusunun artması, çalışan nüfus içinde kadınların oranının da yükselmesini sağlamıştır. Zamanla toplumun gerektirdiği değişikliklerle birlikte kadınların eğitim düzeylerinin yükselmesi ve meslek sahibi olmalarının sonucuna ekonomik zaruretlerinde eklenmesiyle birlikte kadının toplumdaki statüsü ve algısı büyük ölçüde değişmiştir. Son 20 yıla bakılacak olursa dünya çapında kadınların istihdama katılım oranları hızla yükselmiştir ancak bununla birlikte göze çarpacak diğer bir hususta kadınların iş gücü piyasalarında büyük eşitsizliklerle karşı karşıya kalmalarıdır. Kadınlar çalışma koşullarıyla ve aldıkları ücretle ilgili olarak büyük haksızlıklara maruz kalıyor. Öyle ki, modern çağın getirdiği önemli gelişmeler dahi cinsiyet temelli mesleki ayrışmanın önüne geçemiyor.

Eğitim her ne kadar kadının toplum içindeki statüsünün değişmesinde önemli bir kaynak görevi görse de kadının eğitimli olması tek başına sosyokültürel yapıdaki geleneksel kadın imajının ve kadın algısındaki kültlerin değişmesinde yeterli değildir. Bu anlamda kadınlar üzerinde yapılan her türlü çalışma ve kalkınma projelerinde çözüm odaklı olunması ve sorunların temelden ele alınması gerekir. En önemlisi de kadın ve erkeklerin toplumun her alanında aktif olarak birleşmelerini sağlayacak imkanlar ve ortam sunmak, her iki cinsinde birlikte eğitilip yönlendirilebileceği eklektik çalışmalar yapılmalıdır.