AK Parti’yi bekleyen tehlikeden daha önce bahsetmiştik. Bahsettiğimiz tehlike ise ağırlıklı olarak kendi bütünlüğüne ve iktidarına yönelik bazı sakıncaları kapsıyordu. Şimdi seçimler bitti. AK Parti, İktidarını daha fazla sayıyla büyüterek tasdik ettirdi. Lakin onu bekleyen tehlikeleri sadece kendi içine dönük tehlikelerden ibaret saymak yanlış olur!

O hâlde AK Parti’yi bekleyen tehlikeyi kabaca ikiye ayırmak gerekir:

İlki kendi içindeki sorunlardan kaynaklanan tehlike…

İkincisi: Bir iktidar partisi olarak siyasetten kaynaklanan tehlikedir!

Bunlardan en ciddi tehlike, ikincinin ortaya çıkaracağıdır. Yani AK Parti iktidar ve hükümet olarak, Türk siyasi hayatında kendisine sunulan görevi yerine getirirken birçok problemle karşı karşıya kalacaktır. Buraya kadar her şey normal görünebilir. “Ne olacak ki, her siyasi parti ülke meselelerini çözmek için iktidara gelmiyor mu ?! zaten” denecektir, normal olarak. Keşke öyle kolay olsaydı fakat maalesef değil. AK Partiyi destekleyen medyadaki gazeteci filozoflar ve diğer akıl hocaları, devlet ile hükümet ayrımını ortadan kaldıran bir algılamayla ve kendinden geçmişlikle ona olabildiğince gaz vermektedir.

AK Parti’nin Türk siyasi hayatında Millet/devlet çatlağını ciddi ölçüde kapattığı, bu kavga sayesinde açılan yaralara tedavi edecek merhem sürdüğü bir gerçektir fakat bu siyasal gerçek, bazı açılardan başka sorunları beraberinde getirmiştir. Bu sorunların en önemlisi, devlet politikalarının ne ölçüde karşılandığıdır. AK Parti’nin Askerle olan münasebeti, öyle kolayca çabucak geçiştirilecek bir durumdan ziyade karmaşık ve zor bir süreçle ilerleyeceğe benzemektedir.

AK Parti bu sürecin sonunda “vatan haini” olarak dahi çıkartılabilir. Bu, onun devlet politikalarına ters düşüp yapmaması halinde değil, bütünüyle o politikaları yerine getireceği zaman da olabilir. Zira vitrinde o vardır; bütün olumsuzluklar onun aleyhine yazılır.

Öte yandan dışardan gelecek sorunlar, sadece devlet çerçevesinde kalmayacak gibidir. uluslararası durumdan kaynaklanan yeni yasaların çıkartılması (Mesela; Kadın’a yönelik Anglo-sakson ağırlıklı yeni kanunların sessiz sedasız hayata geçirilmesi), ekonomik alanda oluşacak sosyal baskılar üreten siyasi yaptırımlar bunlar arasında sayılabilir. Yine de ağırlık noktası, devlet içindeki merkezlere karşı alacağı konumlamada belirlenir.

TV’lerden arz-ı endam eden gazetecilerin öncülüğüyle halkta şu kanaati uyandırılmıştır: “Demokrasilerde (Türk Demokrasisinde) artık askeri darbeler sona ermiştir!” Evet dünyanın genel siyasetinde askeri darbeler, müdahaleler iyi ve meşru karşılanmadığı açıktır.

Konjüktör buna müsaade etmemektedir fakat dünya devletleri içinde hiçbir silahlı kurumun meşruiyet gibi bir sorunu yoktur. Her devlet askeri politikalara bir gecede geçebilir. Dünyanın sözde “en özgürlükçü ülkeleri”, en gaddar uygulamaları sergileyebilir, en vahşi maskeleri takabilir…

Mesela; Fransa’nın bugünden sonra uygulayacağı politikalar, Müslümanlar açısından sıkıntılı olacaktır. Rakka’nın (bir İslâm beldesinin) Fransızlar gibi eskiden emperyalist-kolonyalist denen şimdilerde unutulmuş olan bir devlet tarafından AK Parti gibi müteddeyyin bir iktidar baştayken yapılmış olması, ilerde onun aleyhine yazılabilir. Diğer yandan AK Parti hükümetiyle devleti ele geçirdiğini sanan, eskiden devlette yer bulamamış sivil yapılar, Türk siyasal hayatının dinamiklerini yeterince kavrayamadıkları için başka bir hatayı tekrarlamaktadır.

Devlet kendisini ele geçirenlere karşı her zaman şakacıdır; kötü şakalar oynar. Bu söylediklerimizin devlete karşı bir düşmanlıkla alakası yoktur. Yalnızca devlet içindeki kuvvet ve denge noktalarını hesaba katmayla bir alakası, bir anlamı vardır.

Gelelim AK Parti’nin kendi içindeki tehlikelerine. 4 yıl boyunca kendisine verilen yetkiyi son görev olarak görenler, giderayak onu içerden kemirmeye çalışacakları muhakkaktır fakat buradaki sorun sadece kişisel ihtirasların ve menfaatlerin bir yapıya zarar vermesiyle izah edilemez. AK Parti’nin en alttan başlayarak en üstte kadar geç kalmış bir revizyona ihtiyacı olmasıyla izah etmemiz gerekir. Yoksa Beyaz Türkler yerine onları taklit eden AK Türklerin geçmiş olması bir şeyi kökten değiştirmeyecektir. AK Parti’nin siyaset üretmede ve siyaseti bir rant yeri olmaktan çıkaracak atılıma gereksinimi vardır ve tabii ki her türlü yapıcı eleştiriyi duyabilecek bir de kulağa.

Twitter: @servetkzlay