İnsanların yaşadıkları ya da içine düştüğü felaketler, tarih boyunca siyasal arenada başka anlamda ele alınmıştır. Felaketlerin kendisi kişisel bir tecrübe olduğu sürece toplumsal olan karşısında çoğu zaman göz ardı edilmiştir.

Bu sebeple toplum ile ferd arasında bir gerilimin olduğu iddia edilir. Toplumun açık ifade tarzı olan siyaset alanı; hem felaketleri işine geldiği gibi kullanan hem de felaketleri bizzat üreten yapısıyla çok yönlü ilişki sunar. Bakış açısına göre siyaset; hem zehiri hem de panzehiri kendisinde sakladığı için uç yorumların hedefi olur...

Oysa insanlar onu pratikten çıkan ve pratiğe yönelen bir çözüm aracı olarak görmek ve kullanmak ister. Siyasetin meşruiyeti de buradan kaynaklanır, insanın toplumsal yaşamından. İyi de bu yaşamda sadece iyi ve güzel şeyler olmaz ki!. Tam da bu noktada felaketler toplumsal hafızaya kaydedilerek unutulmaya çalışılır.

Modern devlet(ler) felaketleri saklamada klasik devletlere göre daha maharetlidir. Değerler ve değerlerin altındakiler, kullanıma ve dönüşüme daha çabuk sokulur. Bunun adı “fayda ilkesi”dir. Aydınlanmadan beri araçsal akıl, önüne geldiği herşeyi harcamaya parçalamaya sonunda katı bir nesnelliğe çevirmiştir.

Yani herşey bir kullanım değeri üzerinden ele alınır. Ortaya çıkan şey, adi ve değersiz geçici olarak iş görülen makine parçalarıdır. Bundan dolayı “İnsanın ölümü”, “İnsanın kutsiyetinin yitirilmesi” gibi şeylerden bahsedilmesi, şimdilerde daha anlamlıdır.

Bir noktayı netleştirmek gerek: Siyasetin kullanma ve dönüştürme işlevi, araçsal akılla aynı değil olsa olsa benzerdir. Yahut aralarında yakın bir akrabalık düzeyi vardır. Siyasetin çok çeşitli modelleri -ilişkileri vardır. Hayatın çeşitliliğini yakalamak ister. İşin bu tarafı felaketlerden oluşan kirli bir tarihi sessizliğe büründürür.

Devşirmelerin Osmanlı içindeki konumları, uzun tartışmaları beraberinde getirse de yetimhanelerdekilerle karşılaştırılmayacak bazı ayrıcalıkları olduğu görülür. Devletin bazı bürokratik sorunları aşmada ara formül olarak üst yetkilere getirilen devşirmeler, hallerinden şikayetçi değildir. Her Devşirme aynı şansı elde ettiği söylenemez tabii ki.

Devletin güçlü dönemlerinde anne ve babasının eliyle devlet kapısına verilen çocuklar mevcuttur. Osmanlının birçok bakımdan kendi dönemindeki devletlerden daha vicdanlı olması ve değerleri nisbeten daha öne alarak muamele etmesi, yine de insanın kirli tarihi olan yoksunluğu- yoksulluğu, çaresizliği, düşkünlüğü, varlık sürgünlüğü ve benzer şeyleri azaltmadı.

Modern devlet(ler) işi iyice abarttı. Yetimhanelerin keşfi, devlet(ler)in en yararlı icatları oldu. Yetimlerin merhamet açlığı, Leviathan’ın besin kaynağına dönüştü. Devlet(ler) için bir nimet olan yetimhaneler, bir fabrika gibi görülmeye başlandı. Onlar en alçak, pis, karanlık, gaddar, kanlı işlerini yetimhanelerden sağladığı kişiler yoluyla halletmeye yöneldi.

Öyle ya, yetimlerden daha iyi bir malzeme nereden bulunabilinirdi ki?! Devlet(ler) yetimlerdeki sevgi – merhamet eksikliğini şiddete çevirmenin çok karlı bir iş olduğunu kısa zamanda anladı. Büyük tetikçiler (istihbarat, özel güvenlik, gayrı resmi silahlı birlikler) genellikle onlardan seçildi.

Devşirmelerde de aynı amaçla kullanılan insanlar olduğu bilinmektedir fakat modern devlet(ler) profesyonellik ve işlevsellik açısından klasik devletlerden farklılık göstermesiyle gayrı ahlakiliği oldukça yüksektir. Mesele aynı kaldığı ölçüde felaketlerin anlamı hep başkadır.

Mağduriyetin ortaya çıkardığı yıkımlar, bir başkası ya da kurum için inşa olduğunda, bir malzeme olduğunda, bir nimet olduğunda kirli tarih kendisini geç de olsa hatırlatır. Hele hele çaresizliğin sistematik bir şekilde yetimler üzerinden silaha çevrilmesi, siyasetin en iğrenç yüzünü oluşturur. Devlet(ler) için düşmüşlük-düşkünlük yoktur; sadece kayıttan düşme vardır. Yeryüzündeki kişisel biricikliğimiz, onun değirmeninde övütülmeyi beklemektedir. Yapmamız gereken şey, kirli tarihi yok edemesek de olabildiğince siyaseti temizlemeye çalışmak olmalıdır.

Böylelikle siyaset sadece devlet(ler)in elinde sallladığı bir kılıç olmaktan çok az da olsa (cüz’i de olsa) çıkarılabilir. Siyaseti ve devlet(ler)i zorlayan insan kaldığı müddetçe, bir ümit belki bir kurtuluş kendisini halen öne sürebilir.

Twitter: @servetkzlay