Ülkemizde boşanma davalarının mali sonuçları, mal rejimi davalarında ve eşler arasında alacak davalarında davanın sonucu beklenmeden eşlerden biri diğer eşin açtığı davanın sonucunda hakkına kavuşmasını engellemek amacı ile mal kaçırma kastı ile hareket ederek üzerine kayıtlı taşınır ve taşınmaz malları akrabalarına veya arkadaşlarına devretmektedirler. Bu yazıda bu türlü devir işlemlerine karşı eşlerin sahip olduğu hukuki yolları nasıl kullanacakları hususunda kanun maddeleri ve ilgili Yargıtay içtihatları doğrultusunda açıklamalar yapılacaktır.
Diğer eşin muhtemel katılma alacağını azaltmak için, tasarruf yetkisine sahip eş tarafından, üzerine kayıtlı menkul/gayrimenkullerin devri veya banka hesaplarının boşaltılması gibi yollara başvurulabilmektedir. Bu kötü niyetli işlemlerin varlığı halinde, tasarruf bedelinin mal rejimi tasfiyesinde paylaşıma dahil edileceği kanunda düzenlenmiştir.
Mal kaçırma kastıyla yapılan bu işlemler için herhangi bir süre sınırı konmamıştır. Karşılıksız kazandırma bedelinin paylaşıma dahil edilebilmesi için son bir yıl içerisinde yapılmış olması gerekirken, kötü niyetli tasarrufun ise mal rejiminin geçerli olduğu süre içerisinde yapılmış olması yeterlidir. Yani edinilmiş mallara katılma rejiminin kabul edildiği, 2002 yılından itibaren evlilik birliği içerisinde edinilmiş malvarlığı üzerinde yapılan böyle bir tasarruf varsa bunun bedelinin mal rejiminin tasfiyesinde paylaşıma dahil edilmesi mümkündür.
Kanun, bu düzenleme için mal kaçırma kastı yani kötü niyet aramaktadır. Bu kasıtla yapılmış olmayan gerçek devir veya harcama bedelinin paylaşıma dahil edilmesi mümkün olmayacaktır.
'Türk Medeni Kanunun 229/2. maddesine göre; eşlerden birinin mal rejiminin devamı süresince diğerinin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler, tasfiyede edinilmiş mallara eklenecek değer olarak dikkate alınabilir. Yapılan devrin katılma alacağını azaltmak amacıyla yapıldığı sabit olsa bile; tasfiyede bedeli hesaba katılacağından; tapunun iptal ve tesciline karar verilemez. Bu yön nazara alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.' (Yargıtay 2. H.D. 2010/16339 E, 2010/17563 K)
Yukarıda yapmış olduğumuz açıklamalar dikkate alındığında açılmış bir boşanma davasında veya mal rejimi davasında bir alacak hakkına sahip olacak eş aleyhine boşanma davasında tazminat veya mal rejiminin tasfiyesi neticesinde çıkan katkı payını veya değer artış payını ödemek istemeyen diğer eşe karşı muhtemel alacağını tahsil etmek için İcra ve iflas Yasasının 283/1. maddesi gereğince, iptal ve tescili talep etmeden taşınmazın haciz ve satışına karar verilmesini talep ederek alacak hakkına kavuşabilecektir. Bu sebeple boşanma ve mal rejimi davası devam ederken diğer eşin kötü niyetli olarak devir işlemlerine girebileceği hesaba katılarak dava süreçleri yöneltilmeli ve bu süreçte boşanma, mal rejimi davaları devam ederken kötü niyetli eşin yaptığı devirden haberdar olunduğunda ispat hususları göz önünde bulundurularak Borçlar Kanunu madde 19 muvazaa maddesine dayalı olarak İİK'nun 283.maddesinin kıyasen uygulanarak tapu kaydının düzeltilmesine gerek olmaksızın dava açan eşe karşı haciz ve satış isteme yetkisi talep ve dava edilmelidir.