Merhum Recep'ten olma, Hatice'den doğma, üçüncü kuşak bir yiğit, Yörük Ali...

Biri babadan, dördü kendisinden beş kemer sahibidir, Tarihi Edirne Kırkpınar'da Gürbüz Ailesi. Mutlu, umutlu, hayat dolu bir evliliği var Yörük Ali'nin. İyi günde, kötü günde hep yanında bir eşi, iki de dünyalar tatlısı aslan parçası evlatları var Ali'nin. Recep ve Görkem adında, iki yiğit iki koçyiğit. Soy soya çekermiş, kurttan kurt doğar, çakal değil. Rabbim hayırlı, uzun ömür versin küçük aslan parçalarına.

Dede eski Başpehlivan Mehmet Öztürk. Baba eski Kırkpınar Başpehlivanı merhum Recep Gürbüz. Dede, baba pehlivan. Pehlivan oğlu pehlivan bir yiğit Ali...

Bakalım Recep mi? Yoksa Görkem mi? Hangisi sürdürecek Atadan, dededen, babadan gelme geleneği pehlivanlığı. Kim bilir belki de Ali'den sonra iki yiğit görecek er meydanları. İki Gürbüz kol bağlayacak, savaş verecek, ter dökecekler, babaları gibi altın kemer için.

Şimdilik Baba Ali'nin çabası var, ebedi kemeri Antalya'ya getirmek için. Merhum babaya verilmiş bir söz var kemer için. Allah şahit biz de şahidiz. Elinden gelenin en iyisini yapıyor koca yiğit. Atasına, Anasına, Babasına, Eşine, çok sevdiği Antalya'sına verdiği sözü tutabilmek için insan üstü çaba sarfediyor birçok engellemelere rağmen...

2009'da Başpehlivanlığa güreştiği ilk yıl üçüncü oldu. 2010 yılında, ikinci yılında ikinci oldu. 2011 yılında ilk altın kemerini aldı. 2012 yılında ikici kemer geldi. 2013 yılında üçüncü kez aldığı kemer; falan dediler, filan dediler, yasaklı madde dediler geri aldılar kemeri. Ben asla inanmıyorum; iki kemeri almış üçüncü kemere giden bir yiğidin, bu kadar zirvede gözler önünde olduğu halde, yasaklı madde alsın. Üstelik güç kuvvet, teknik taktik bakımından dopdolu bir yiğit. Kime sorsan en favori pehlivan. Bilmem ki; geçmiş pehlivanlar için bu kadar ince eleyip sık dokudular mı bu yasaklı madde işini...

O dönemleri de biliyoruz. Bir birine hakkını helâl etmeyen Başpehlivanlarımız vardı. Bilmeyen duymayan yoktur belki de. Neyse ne, yandı sonuçta ebedi alınacak kemer. İki yıl da ceza aldı. Ali bitti dediler, Ali artık pehlivanlık yapamaz, yapsa da yolluk pehlivanı olur artık dediler. İki yıl er meydanlarından uzak kalan Yörük Ali babasına verdiği sözü mü hatırladı bilinmez. İki yıl sonra döndü er meydanlarına. Zor günler, çok zor günler yaşadı. Yendi yuhalandı. Yenildi yuhalandı. Yılmadı, küsmedi, dik durdu. Kimseye yaslanmadı, kimseden güç destek almadı; ailesi, sevenleri ona inananlardan başka. 2019 yılında küllerinden doğdu adeta. Rüzgar gibi, kasırga gibi esti er meydanlarında. İnandı, çalıştı ve aldı yine altın kemeri. Ne talihsizliktir ki; bu sefer hiç akla gelmeyen oldu ve tüm dünyayı görünmez bir mikrop sardı, kırdı geçirdi tüm insanlığı. Nice insanlar göçtü gitti aramızdan. Korona illeti hayatı durdurdu adeta. Tüm spor dalları gibi, güreşler de iptal oldu 2020 yılında. 2021 yılında Ali yine er meydanlarında esti gürledi adeta. Yaralı bir aslan gibi bir bir yendi tüm rakiplerini. Kemeri ikiledi yine Ali. Üçüncü kemere ramak kaldı, büyük strest altına girdi. Ali sadece er meydanında mücadele vermiyordu çünkü. Çeşitli Ali Cengiz oyunları oynanıyor, psikolojik yıpratma taktiği uygulanıyordu Ali'ye. Gün oldu genelde kürsü yapana verilen teşvik ödülleri, Ali'yi yenene diye verildi. Hatta 2022 yılında hiç olmayan oldu. Tarihi Edirne Kırkpınar'da öyle bir teşvik ödülü açıklandı ki; milyonlar konuşuldu. Yanlız bir şart vardı milyonları bulan teşvik ödülünü vermek için. Birinci olana değildi o ödül. Daha önce kemer almamış bir pehlivan kemeri alırsa, milyon teşvik ödülü verilecek, şart buydu...

Tesadüfün böylesi, Ali üçüncü kemere giderken daha önce hiç olmamış bir durum oluyor ve dudak uçuklatacak teşvik ödülü açıklanıyor. Yani bu açıklamanın ardından şöyle düşünmedim dersem yalan olur. Bana göre Ali'yi kemerden edene vadedilmiş gibi oldu bu ödül. Bütün bu stresle mücadele ederken iki defa da korona illetine yakalandı Ali. Ardından bel rahatsızlığı, dizindeki rahatsızlık derken bir de sakatlıklarla mücadele etmeye başladı. Sakatlıklar neyse de, korona çok yıprattı Ali'yi. Nefesini kondisyonunu düşürdü, çabuk yorulur oldu.

Ali, senin talihine kaderine ve tüm olumsuzluklara rağmen hiçbir şey için bahane bulmayan efendiliğine, isyan etmeden takdiri ilahiye teslimiyetine hastayım koçyiğit. Bu kadar olumsuzluk bir bir üstüne gelince, baskı altında çıktı er meydanına koca yörük. Ne sakatlıklarını belli edecek, ne koronanın yıprattığı ciğer yorgunluğunu belli edecek, ne de üzerine oynanan Ali Cengiz oyunlarını belli edecek. Hiçbir şey yokmuş gibi çıktı ermeydanına. Korona yorgunu Ali uzun soluklu güreş tutamaz biliyor, en kısa sürede rakibini yenip bir sonraki tura dinlenik girmek için risk aldı seri davrandı. Karşısında Ali'yi iyi tanıyan, birçok kez kendisiyle güreş tutmuş, daha önce iki kemer almış onunda kemeri yanmış, uzun soluklu güreş yapabilen esnek bir usta güreşçi vardı. Mehmet Yeşil Yeşil Pehlivan bir anlık boşluğundan faydalanıp kemerden etti Ali'yi. Hiç kemer almamış, yeni başa çıkmış pehlivan yenemedi Ali'yi. Lakin, zannedersem öyle ya da böyle istenen oldu...

Sen hiç vazgeçme Ali. Yine, yeniden başlamak için bir son gerekir. Her sonun ardından yine yeniden küllerinden doğmak, dimdik ayakta durmak her baba yiğidin harcı değil. Daha önce başardın yine başarırsın. Belki nasip olmaz üç kemer, sen alabildiğin kemeri al. Belki de, senden sonra senin neslinden iki yiğiten biri olacak ebedi kemerin sahibi. Belki de, tüm bu sıkıntılı süreç dik durduğun, boyun eğmediğin, yağlıcılık yalakalık yapmadığın için yaşandı. Fakat şunu bilmeni isterim ki; ardındaki bu büyük kitle senin pehlivanlığının yanında, dik duruşunu, boyun eğmeyişini, kimseye çıkar menfaat uğruna yağcılık yapmayışını, gururlu onurlu duruşunu sevdi. Sen artık bu vakitten sonra kemerin ebedi sahibi olamasan da, yağlı güreş seyircisinin gönlünde ebedi sahibi oldun. Bu her şeyden daha önemli.

Saygılarımla...

Yalçın Kaynak / Sadece Güreş Programı Yorumcusu