Kuzey Kafkas Dilleri

Kuzey Kafkasya halkları tarafından konuşulan birbiriyle akraba diller. İki ana gruba ayrılır. Kuzeybatı kolunda Abhaz-Çerkez dilleri yer alır. Bu kolda üç dil vardır: Adıgece, Wubıhça ve Abhazca. Adıgece iki ana dilden oluşur: Doğu (Dağlı) Adıgesi (Kabardey), Batı (Ova) Adıgesi (Çerkez-K’yah). Ova Adıgesinin lehçeleri arasında şunları sayabiliriz: Şapsığ, Bjeduh, Hak’uç, Abadezeh, Natukay, K’emirgoy/Temirgoy, Besleney...

Wubıhça Karadeniz kıyısında, Tuapse’nin güneyinde konuşulan bir dildi. Wubıhça konuşanların tamamı 1864’de Türkiye’ye göç ederler; Wubıhça konuşan son kişi Tevfik Esenç 1992’de öldü. Böylece bu dil, Türkiye sınırları içinde ve belki de dünyada, tarihe karıştı. Bu dilden kalan tek hatıra, dilbilimci Georgefi Dumézil’in Tevfik Esenç’ten yaptığı kayıttır. Abhazca Suhumi civarında konuşulan bir dildir.

Kuzey Kafkas dillerinin en karmaşık kolu Kuzeydoğu koludur. Bu kol, Çeçen-Lezgi kolu olarak da anılır. Bu kol doğu ve merkez dalları olmak üzere iki ana dala ayrılır. Merkez dalına mensup üç dil vardır: Çeçence, İnguşça ve Bats’ça. Çeçence’nin A’uh ve İçkeri olmak üzere iki ana lehçesi bulunmaktadır. Doğu dalı ise altı ana bölüme sahiptir: I) Avar-Andi-Dido grubu, II) Lak ya da Kazikumuk grubu, III) Dargwa grubu, IV) Arçi grubu, V) Samur ya da K’üri-T’abasaran grubu, VI) Udi grubu. Birinci grupta Avar, Andi ve Dido alt-grubuna mensup diller/lehçeler yer alır. Dağıstan çevresinde konuşulan Dargwa grubunda üç dil vardır: Asil Dargwa, Kubaçi veya Erbuk, Hurk’ili dilleri. Samur veya K’üri-T’abasaran grubunda iki alt grup yer almaktadır. Kuzey Dağıstan’da yoğunlaşan kuzeydoğu alt grubuna mensup ve Lezgilerin konuştuğu üç dil vardır: K’üri, Ağul ve T’abasaran. Kuzey Azerbaycan ve Güney Dağıstan’da konuşulan dillerden oluşan güneydoğu alt grubunda ise beş dil mevcuttur: Buduh, Cek, Hinalug, Rut’ul veya Mehıd, TS’ahur. Bu dillerden Adıge, Abhaz, Çeçen ve K’üri-T’abasaran dilleri birer yazı dili haline gelir.

Çerkez Atasözleri

Aç esner, tok geğirir.

Aç karını tok bilmez, hasta olanı sağlam bilmez.

Açlıkta darı ekmeği de helvadan tatlıdır.

Aç olsan bile açlığını düşmanına belli etme.

Aç yemek ayırmaz.

Altı kere ısırıp at doyar, yedi kere ısırıp yiğit doyar.

Arının bulunduğu kovandan bal çıkar.

Ayı, balı yedikten sonra acı imiş demiş.

Az olsa da yağ iyidir.

Azık az olsa arkadaş haram olur.

Az yemek güçlükle yenebilir.

Bal bal demekle ağzına tat gelmez.

Bal Her yemekle yakışır.

Birlikte yapılan kolay, birlikte yenilen lezzetlidir.

Birlikte yemek tatlıdır.

Bu yemek ölüyü diriltir.

Çalışan et, çalışmayan dert yer.

Çok ye ki az yiyesin

Çok yemek yemişsen, bal bile acı gelir.

Çorba içeceksen kaşık da bulundur.

Dağlının ambarında fare öleceğine, kendisi ölsün.

Denizler yoğurt olsa, şanssızlar kaşık bulamaz.

Dolu sofra bile tuzsuz yakışmaz.

Et ete faydalı, çorba yüze faydalı

Fakirin ekmeği gerçektir.

Fazla lokma midede erimez.

Gece tokundan sabah toku daha iyidir.

Güçsüz kişi gücünü yemekte gösterir.

Haram yemek hazım olmaz

İçki adama şöyle demiş "Bir içersen sen bilirsin, iki içersen ben."

İhtiyarın öğüdünü dinle, gencin pişirdiğini ye.

Karı aç olan tazı, tilki tutamaz.

Kötü insanla yemeğini paylaşma

Kurşunla deviremediğini yemekle devirirsin.

Pastadan sarhoş olan ayılamaz, bozadan sarhoş olan ayılır.

Peynirin hatırına pasta yenir.

Sahibini ağırlarsan köpeğine kemik ver

Sofra karakter (terbiye) ölçme (öğrenme) yeridir.

Sofrada ara olmaz.

Soğan hastalandırır, sarımsak hastalığı alır.

Sütten ağzı yanan balı üfler.

Süt yakarsa, yoğurtta geçirir.

Şarkısız güneş batmaz, işsiz karın doymaz.

Tabağın büyük olmazsa, kaşığının büyük olmasında fayda yoktur.

Tepsini dibi tatlı olur.

Zayıf etin çorbası kandırmaz.

ÇERKEZ MİZAHI

Başı Olmayan

Avrupa müzelerinden birinde çeşitli uluslar, ulusal giysileri içinde halka tanıt Bu heykeller arasında bir Çerkez delikanlısının görkemli giysili heykeli de yer almaktaymış. Yalnız heykelin diğer uluslarınkinden belirgin bir farkı varmış. Heykelin başı yokmuş.

Merak edenler müzede bulunan heykeltıraşa bunun nedenini sormuşlar. Heykeltıraş şöyle yanıtlamış:

— Çerkezlerin hiçbir dönem ve hiçbir devirde başı olmamıştır ki, heykelin olsun.

At lazım da...

93 Harbi’nde (1877-1878) Plevne’de savaş tüm şiddetiyle devam etmektedir. Gazi Osman Paşa kendisine gelen şikâyet üzerine Çerkez askerlerinden birini çağırır ve sorar:

— Siz esir aldığınız Rus askerlerini, atlarını alıp tekrar serbest bırakıyormuşsunuz, doğru mu?

Çerkez yanıtlar:

— Evet, esirleri, yeniden ata binip gelsinler diye serbest bırakıyoruz. Bize at lazım da...

At Hırsızı

Hakim, at çalan Çerkez’e sormuş:

— Niye çaldın adamın atını?

Çerkez yanıtlamış:

— Hakim Bey, yanlış biliyorsunuz. O at benim. Allah deveyi Araplar, eşeği Acemler, atı da biz Çerkezler için yarattı. Allah’ın benim için yarattığı atı bir başkasında görünce geri alıyorum. Siz malınızı başkasında bırakır mısınız?

Pazarcı Çerkez

Savaşçı bir millet olan Çerkezlerde ticaret pek gelişmemiş ve hatta ayıp karşılanırmış.

Türkiye’ye yeni geldikleri dönemde Çerkez thamade atına atlar ve alışveriş için İstanbul’a pazara gider.

Bir şeyler alırken yandaki tezgâhtaki satıcı genç dikkatini çeker. Birkaç sorudan sonra gencin de komşu köyden bir Çerkez olduğunu anlar ve hiddetle:

— Hem Çerkezsin, hem de utanmadan pazarda satıcılık yapıyorsun. Al şu atı, al şu piştovu, gözüme gözükme utanmaz, der.

Onlar Birbirine Yetiyor

Görevliler, dünyasını yeni değiştirmiş olan adama cehennemi gezdiriyorlarmış. Ortada koca koca kazanlar, altlarında alev alev yanan odunların etkisiyle fokur fokur kaynıyormuş. İçlerinde ise ağlayan, bağıran ve dışarı çıkmaya çalışan binlerce günahkar çırpınıyormuş. Her kazanın başında, ellerinde dev gürzleriyle birer zebani bekliyor, kazandan çıkmaya çalışanların, anında beynini patlatıp geri kazanın içine havale ediyormuş.

Ortalıkta bir tek kazan varmış ki, o da diğerleri gibi fokur fokur kaynamasına karşın ne dışarıya çıkmaya çalışan insan, ne de başında bekleyen zebani varmış.

Bu durum yeni ölünün oldukça ilgisini çekmiş. Kendisine mihmandarlık yapan meleğe dönüp:

— Bu kazanın başında neden zeban yok? demiş. Melek gülümsemiş ve:

— O kazan Çerkezlerin kazanı... Oradan çıkmaya kalkan olursa zaten kendileri izin vermiyorlar, ayağına yapışıp geri düşürüyorlar, demiş.

Gelseydiniz

Soğuk kış ayında, Çerkez köyünde kahve işleten amca bakar ki bir hafta geçmiş, gelen giden yok. Müşterileri gelince sorar, düğün dernek nedeniyle gelmediklerini öğrenir ama altta kalmaz:

— Bu soğuk kış günü ben her akşam sobayı nar gibi yaktım, çayı demledim, gelene de gelmeyene de içti farz edip her akşam birkaç çentik attım, geleydiniz de içeydiniz, ödeyin bakalım çayların parasını, diye takılır.

Kurban

Uzun süredir felçli yatan bir Çerkez ninenin ziyaretine yeni askerden gelen vunekoşların (aynı sülaleden olan kişi) oğlu gitmiş. Bir gözü de kör olan yaşlı, yatalak hasta, delikanlının gelişme çok sevinmiş. Her cümlenin başında, “Kurban olayım sana” diyormuş. Senelerdir hastaya bakan ve esprileriyle tanınan yaşlı dede:

— İki saattir kurban olayım, deyip duruyorsun. Vallahi senden kurban da olmaz. Hem çok zayıfsın, hem de bir gözün görmüyor. Kurban olanın sağlıklı, kanlı canlı hem de biraz toplu olması lazım, diye şakalaşmış.

Kim Kimlerden?

Bir Musevi, bir Hıristiyan, bir Arap ve bir de Çerkez birbirlerine hava atıyorlarmış.

Önce Musevi: “Hz. Musa bizdendir” demiş.

Hıristiyan altta kalır mı: “Hz. İsa da bizdendir” diye eklemiş.

Arap anında devreye girmiş ve: “Hz. Muhammed de bizdendir” demiş.

Çerkez bakmış ki, kendisine hiçbir şey kalmamış. “Vallahi azim, O zaman Cenab-ı Allah da bizdendir” diye son noktayı koymuş.

Oluyor mu?

İki Çerkez genci işsiz kalınca muhacir köyüne hocalık yapmaya gitmişler. Namaz vakti gelmiş, ilk namazlarını kıldıracaklar, biri imam olmuş, diğeri müezzin. Dini bilgileri de fazla olmadığından, namaz esnasında imam olanı merak edip Çerkezçe sormuş:

— Oluyor mu, olmuyor mu? Müezzin olan yanıtlamış:

— Oluyorsa da olmuyorsa da boş ver, eğil.

Genç Kızla Atlı

Atı üzerinde kasılarak ilerleyen bir adam yolunu kesen genç kıza:

— Sen Çerkez kızı değil misin? Utanmadan yo nasıl kestin? diye çıkışmış.

Genç kız:

— Şuradan geçerken tam önümde atını kamçılayınca Çerkez olmadığına kanaat getirdim. Geleneklerimizde kadınını yanında ata vurulan her kamçı kadına vurulmuş sayılır. İşte bunun için yolunu kestim. Anladın mı şimdi? demiş.