Hemşinlilerde Evlenme Geleneği

Evlenme biçimlerinin başında “görücülük” gelir. Aile fertleri çocuklarına uygun gördükleri kızı oğullarına önerirler, ya da oğlan beğendiği kızı aile fertlerine söyler. Aile içinde anlaşma sağlanırsa evlenme hazırlıkları başlar. Yörede en yaygın evlenme biçimi “görücü” usulü evlenmedir. Topluluk üyeleri arasında görülen diğer bir evlenme biçimi “kız kaçırma” dır. Bu tür evlilikler gençlerin birbirini istemesi, ailelerin istememesi durumunda gerçekleşmektedir. Kızı zorla kaçırma olayı toplulukta nadir olarak gerçekleşir.

Erkeğin kızı zorla ya da gönüllü kaçırmasının dışında daha seyrek olmakla beraber kızın gözüne kestirdiği erkeği başkasına kaptırmamak için bohçasını alarak oğlan evine oturması şeklinde gerçekleşen evlenme biçimi de vardır. “Beşik kertme” ise görülen başka bir evlenme biçimidir. Çocuklar çok küçükken henüz beşikteyken sözleri kesilir. Bu tür evlenme genellikle amca çocukları ve yakın akrabalar arasında gerçekleşir. Topluluk üyeleri arasında görülen başka bir evlenme biçimi de “berder” evliliğidir. Bu evlilik “değiş-tokuş” adıyla bilinir. Bir kızı, bir oğlu olan aileler kızları oğlanlara vererek değişirler. Genellikle yakın akrabalar arasında görülen bu tür evliliğin nedenleri önem sırasına göre; “Başlık sorununu çözme”, “Malın dışarı gitmesini önleme”, “Akrabalık ilişkilerini daha da pekiştirme” ve “Kızın ele gitmesini önleme” biçiminde açıklanmaktadır.

Hemşinliler arasında dul kadının evliliğine nadir, dul erkeğin evliliğine ise çok sık rastlanmaktadır.

Dul kadın önceki evliliğinden olan çocuklarını ikinci kocasının evine götüremez. İlk evliliğinden olan çocuklar baba tarafından akrabalarında kalır. Yaygın düşünceye göre “gelirken babasının evinden getirmedi ki çocukları götürsün” biçimindedir ve “babasının evine kendi gider çocukları götüremez” görüşü hâkimdir.

Bu evlenme biçimlerinin yanı sıra kayınbiraderle evlenme biçimi de vardır. Kocası ölen kadın (gelin) koca evinde yalnız kalmasın, yerini korusun diye evlenme sırası gelen bekar kayınbiraderiyle evlendirilir. Bunun gibi kadının ölümü durumunda enişte ele gitmesin, çocuklar üvey anne tarafından ezilmesin diye evlenme sırası gelen baldızla evlendirilir. Bu tür evliliklere nadir de olsa günümüzde de rastlanmaktadır.

Yine Sakarya’da yaşayan Hemşinliler arasında çok eşli evliliklere de rastlanmaktadır. Oğlu olmayan erkek “ocağım batmasın”, “soyum sürsün” diye ilk karısını üstüne kuma getirmeye ikna eder. Oğlan çocuğu olduğu halde karısının üstüne kuma getirenler de vardır. Ancak ilk eşin ev içindeki konumu ikinci kadına göre daha iyidir. Tek eş evliliğin hâkim olduğu yörede yakın akraba evliliği yaygındır. Yörede sütkardeşler arasında evlilik olmaz.

Günümüzde de görülen bu tür evlilik biçimlerinin yanı sıra kız ve erkeğin anlaşması sonucu gerçekleşen evlilik biçimine artık daha sık rastlanmaktadır.

Hemşinlilerde Müzik

Batı grubunun geleneksel halk danslarına eşlik için kullandığı yegane enstrüman tulumiken doğu grubunun ki şimşir kavaldır. Yöresel oyunlar arasında küçük farklılıklar bulunmaktaysa da yegâne danslarını Doğu Anadolu Türkçesinde yaygın olarak kullanılan bar yerine Karadeniz Türkçesinde kullanılan Yunanca horon terimiyle tanımlamaktadırlar.

Hemşinlilerde Halk Mutfağı ve Beslenme

Yörenin geleneksel yemeklerinin bütün olarak bir arada olduğu, sergilendiği anlar düğünler, iftar yemekleri ve mec (imece) sofralarıdır. Düğünlerde yemekleri, köyde yemek yapmayı iyi bilen bu konuda ünlü bir kadın veya erkek aşçı yapar. Köylerde bilinen bir veya iki aşçı vardır. Aşçılara düğün sahipleri maddi durumlarına göre para veya hediye vermektedirler.

Yörede günde üç öğün yemek yenir. Sabah kahvaltısında süt ve çay içilir. Bunların yanında yörenin kendine özgü kahvaltılıkları, katıkları bulunur. Bunlar minci (çökelek/lor), köy peyniri bozuk peynir, bal, tereyağı, kaymak ve muhlama hemen her öğün bulunur. Öğle ve akşam öğününün vazgeçilmez yiyeceği muhlamadır. Muhlamanın yanında karalâhana, çaç (karalâhana yemeğinin yöresel adı), fasulye yemeği vb. gibi yiyecekler bulunur. Yoğurt ve süzme (torba yoğurdu) yörenin vazgeçilmez yiyeceklerindendir.

Yemek, küçük masa veya kuli (küçük sandalye) üzerine konmuş büyük tepside yenir. Küçük masanın etrafına kuliler dizilir. Herkes yemeğini bir arada yer. Fazla yiyecek ve içecekler evden ayrı bir bölüm olarak yapılan farelerden korunaklı bölmeleri olan dolaplara korunur.

Hemşin halk mutfağını, yörede yetişen tahıl, sebze ile inek ve keçi sütünden elde edilen çeşitli hayvansal ürünler oluşturmaktadır. Değişen kültürel yapı, köy-şehir ilişkisinin yoğunluğu Hemşin mutfağının farklıklara açmasına yol açmaktadır.

Ancak bu farklılaşma çeşitli yiyecek maddelerinin (beyaz peynir, zeytin, reçel, sanayağı, zeytinyağı v.b. gibi) ek gıda olarak tüketilmesi şeklinde olmaktadır. Yukarıda adı geçen yemekler gerek kent ortamında yaşayan Hemşinlilerin gerekse köy ortamında yaşayan Hemşinlilerin sofrasında temel yiyecekler olarak geçmişte olduğu gibi bugün de yerlerini korumaktadırlar.

Mutfak Araç Gereçleri

Mutfak araç gereçleri raflarda ve kiler gibi yerlerde saklanır. Tavalar ve kepçeler duvarda mıhlara (çivilere) asılır. Yörede önceleri yemek bir kaptan yenirken, günümüzde artık herkes ayrı tabaklarda yemek yemektedir. İçecekler küçük kazanlarda (cugalda) muhafaza edilmektedir.

Mutfak, evin girişinde 20-30 m2 lik kapalı alandır. Burada hem yemek pişirilir hem de oturulur. Evin uygun bir kısmında ocaklık bulunur. Ocaklığın hemen yanında pilita (Kuzina sobası) yer alır. Her türlü yemek ve pişirme işlemleri ocaklık ve pilitada yapılır. Pilita sürekli yanar ve üzerinde kukma ile su bulundurulur. Ekmeği mısır veya buğday unundan yapar. Eskiden ekmek, pelekinin içine konur, üzerine sac kapatılır, peleki köze gömülerek pişirilirmiş. Şimdi bunların yerini fırın ve saclı mutfak araçları almış durumdadır.

“Ocak” evin en önemli bölümünü oluşturur. Köylerde yeni bir ev yapılacağı zaman temel ocaklıktan atılır ve “falancanın ocağı kazıldı” denilirmiş. Bu söz o kişinin evinin temelinin atıldığını anlatmak için kullanılırmış. Hemşinliler de ev içi ve ocakbaşı, tüm ailenin bir arada olduğu, sevgi ile saygının kaynaştığı kutsal mekândır. Dört neslin bir arada yaşadığı ocakbaşında aile meclisi toplanır, sorunlar burada konuşulup karara bağlanır. Aile bireylerinin yapacağı işlerin görev dağılımı burada yapılır. Toplumsallaşma açısından önem taşıyan masallar çocuklara ocakbaşında anlatılır. Eski geleneklere göre ocaklık evin en küçük çocuğunundur.

Yemekler

Her yerde birinci yemek olarak alınan sulu çorbalar Hemşinliler de ikinci sırada yer alır. Birinci yemek olarak sofraya gelenler genellikle tava yemekleridir. Bu yemekler sofraya sıcak olarak getirilirler. Turşu kavurması, muhlama ve bunların değişik çeşitleri gibi. Hemşinliler de bazı sulu yemekler “manca” diye adlandırılır. Bunlar çorba türü yemekler olarak değerlendirilse de çoğunlukla tava yemeklerinden sonra ikinci yemek olarak alınırlar. Fasulye mancası, lahana mancası, kabak mancası gibi. Bunun yanında Sakarya yöresinde yaşayan Hemşinliler arasında yemekleri arasında muhlama, karalâhana, kuymak (tereyağında peynir eritilmesi), puçuko (kurutulmuş fasulye çorbası), kurutulmuş asma yaprağı yemeği, erişte (tel şeklinde kesilmiş ve kurutulmuş hamurdan üzerine şeker dökülerek yapılır), kete, mısır ekmeği, zürbiyet tatlısı gibi yemek çeşitlerinin önemli yeri vardır.

Yağ: Biriktirilen kaymak belli bir miktara ulaşınca yayıkla konarak çalkalanır. “Yayık vurma” denilen bu işlemin sonucunda kaymak kaymaktaki yağ ve ayran birbirinden ayrılır. Elde edilen yağ, büyük bakır leğenlere alınır, soğuk su ile iyice yıkanarak ayrandan tamamen arındırılır. Bir miktar tuz ile birlikte yoğrulduktan sonra muhafaza edilmek üzere yağ kadellerine konur.

Yağlı Peynir: Süt biriktirilir. Süt ekşiyince peynir olur. Ekşiyince ocağın üstüne alınır, ılıklaşınca peynir mayası atılır. Daha sonra mayalanmaya bırakılır. Tekrar ocağın üstüne konur, peynir ile şerat, ayrılır, peyniri kısmı alınarak tepsiye konur. Tekrar şerat’a atılır ve karıştırılır. Bu işlem üç kez yapılır. Hava almamasına dikkat ederek peynir kabına sıkı sıkı yerleştirilir. Geriye kalan şerat torbadan geçilerek “çökelek”/”minci” elde edilir.

Yağsız Peynir; Süt, makinede çekilerek kaymağı alınır. Yağlı peynir elde edilirken yapılan işlemlerin aynısı yağsız peynir elde ederken de yapılır.

Ayran ve Ayran Mincisi: Ayran bir kısmı günlük olarak tüketilir. Geriye kalan kısmı, büyük kazanlarda kaynatılarak kestirilir. Tülbentten süzdürülerek “ayran mincisi” elde edilir.

Yöresel yiyeceklerin temelinde genellikle mısır ve mısır unu bulunmaktadır. Bunun böyle olması da doğaldır. Eskiden beri ambarda mısır olması, ekmek var anlamına yani yiyecek de var biçiminde değerlendirilmektedir. Mısır ekmeğinin kaymakla sütle yapıldığı durumlar da vardır ancak yaygın değildir.

Hemşinlilerde Hastalıklar İçin Okunan Bazı Dualar

Temru İçin Dua: Yüzde ve elde bulunan temrular için, şifa Allah’dan beklenerek, bir kopya kalemi aşağıdaki dua her okunuşta az bir miktar işaretlenmek üzere 7 defa okunur. Okunuş tamamlandığında temru’nun etrafı dönülmüş olur. Eğer elde birçok temru varsa her biri için ayrı ayrı yapılır. Eldeki boya yıkanmamak şartıyla kendiliğinden silindiğinde temrular gider. Bu arada bu duayı okuyan gayet yumuşak bir ruh halinde olmalı, hastaya temrularından kurtulacağını artık, onları düşünmemesini söyler. Bir de öğüt verir.

Bu temruların bir daha oluşmaması için, gökyüzüne bakıp, bir daha yıldızları saymaması tembih edilir. Em ebremû emran fe innâ mübrimûn.

Romatizma Hastalığı: İpliği yedi kat yapıp bir düğüm atarken üç Kulhuvellahu okunur, bu işlem yedi düğüme kadar tekrarlanır. İnanılarak yapılırsa romatizmal hastalıklara iyi geldiği söylenir.

Göze Hal Geldi mi Duası: Elistane, kepistane, tora, fora, tepistane, sandukhane, haknedurusu kokuç

Boğaz Ağrısı Okuması: Ele hurma, Çivit yani, mizakoli, atiçi katiçi, filingur filingur, iç çami

Yürümeyen Çocuğun Tedavisi: Çocuğun annesi yürüyemeyen çocuğunu, bir de anne siftahı olan birini (annesinin ilk çocuğu olan biri) yanına alıp, cuma ezanı okunan bir yere gelir. Hoca ezanı okumaya başlayınca anne siftahı olan kişi euzu besmele çekerek çocuğu yukarı atar ve derki “Efendi minareye, Allah derman eyleye, bir daha cumaya kadar benim oğlum yürüye” bu sözler ezan bitene kadar devam eder ve çocuğun bir daha ki cumaya kadar yürüyeceğine inanılır.

Karın Ağrısı Duası: Karnım karnım, içine yılan yavrusu, aldım eğri tahrayı, gittim eğri meşeye, ettum eğri sepeti, eğri sepet su tutmaz, fatmanın karnı ağırmaz, karnı ağırmaz, uğruç uğruç

Yılan Bağlama Duası: Bu dua okununca yılan hareket edemez. Yılan yılan afiye, yılan gider kafiye, kerpetilen kel dişi, bağladım yılan dişi

Nazar Duası: Elemtere fiş, fiş, koltık altı sokulmuş. Her kim göz etmişse gözüne bir şiş

Allah çoluğunun, çocuğunun rıskını versin

Allah evini şen etsin

Allah geçmişlerinin kabir azaplarını affetsin

Allah gönlüne göre versin

Allah günahlarını affetsin

Allahım herşeyin hayırlısını ver

Allah kalbindekini versin

Allah kalbine göre versin

Allah kazalardan belalardan korusun

Allah bir taneyi bin tane etsin

Allah ocağını şen etsin

Allah sevdiğine kavuştursun

Allah uzun ömür versin

Allah yol, güç versin

Elin yok yere gitmesin

Su gibi aziz ol

Tuttuğun altın olsun

Hemşinlilerde Beddualar

Afacan yiyesin

Ağu yiyesen

Allah belanı versin

Allah benden beter etsin

Allah çeneni kapatsın

Allah dört büküm etsin

Allah ettiğin gibi versin

Allahın ateşine uğrayasın

Allahından bul

Allah kökünü kurutsun

Bağın boş olsun

Bana ettiğin kötülüğü fazlasıyla bulasın

Bolaki evinin zinciri başkasına kalsın

Bolaki gittiğün yerden geri gelmeyesin

Boyun devrilsin

Boyun toprağa karışsın

Cehennemin dibine git

Dilin lal olsun

Dünyan zindan olsun

Dünya sana haram olsun

Evinde erkek, ahırında dişi kalmasın

Gittiğin yerden geri dönmeyesin

Gömleği duvarda boş aselsun

Gözüne tufan duşsun

Gülmeyesin, büyümiyesin, yaşıma gelmiyesin

Gün güneş görmiyesin

Hander kalasen

Hayır görmiyesin

Hayır günü görmiyesin

Kabanlardan uçasın

Karısını başkaları alsun

Kaybona kalasın

Künfe yekün olasen

Leş olasın

Niyomet yemiyesin

Ocağı eğinçlik olsun

Sabaha çıkmayasın

Sen de evlatlarından böyle bulasın

Teneşürlere gidesin

Tepene dikilesin

Yatağında başkaları yatsun

Yediğin zehir olsun

Hemşinlilerde Atasözleri ve Deyimler

Ada kesmek (Balık tutmak amacıyla derenin yatağının değiştirilmesi)

Conimoğol olmak (Yapışkan insan olmak)

Çakal düğünü (Güneşle birlikte yağan yağmur)

Çeğduş olmak (Aşırı yük altında ezilmek)

Çektuş etmek (Suyun etrafa sıçraması)

Çiçeğiyle hoş gelmek (Gelinin eve alınışı sırasında damadın söylediği karşılama sözü)

Değirmen anahtarı olmak (Düzenli bir yuva edinme dileği)

Eteğin boş kalsın (Bey’in olmasın anlamında söylenen söz)

Ev kapıya alışık olmak (Aileyi önceden tanımak ve bilmek)

Evde basılı inek kalmaması (Evde canlı kalmaması)

Evde dikili kazık kalmamak (Evin yıkılması, evde erkek olmaması)

Evin sönmesi (Evde herkesin ölmesi)

Fors sönmesi (Söz ve davranışları ile kendini üstün görmek)

Gavurun malı (Öfke anında yerici bir söz)

Gelinlik etmek (Yaşlı kişiler yanında konuşmamak)

Gözlerin yavru balına benzemesi (Gözlerin canlı ve saf bakması)

Ğogol olmak (Birbirine karışmak, kör düğüm olmak)

Hegin soyunun kesilmesi (Hazır paranın bitmesi)

Heybet etmek (Dedikodu etmek)

Hogoçtan çıkmak (Çift sürerken sapanın doğrultusundan sağa sola kaymak, yoldan çıkmak)

Hipilik işi etmek (Yanlış ters iş yapmak)

Kapı kapı kalmak (Evsiz barksız kalmak)

Kese dibi (Keseye konulan ilk para)

Keran etmek (Değirmen taşının demirle dövmek)

Keskin olmak (Çalışkan olmak)

Keter etmek (İş yapıyormuş gibi görünerek oyalamak)

Kıcını çıkarmak (Ağırlığını sonunda hissettirmek)

Kırılıp budanmak (Aşık olmak, aşırı derecede yorulmak)

Kızılı bükme etme (Söz ve hareketle kişiyi gizlice incitme, canına yakma)

Kovdanla kaşınmak (Hiç bir şeyi olmamak)

Kucağı boş kalsın (Çocuğu olmasın anlamında söylenen söz)

Kulağuz etme (Arının yeni oğula yol göstermesi)

Kül ufak olmak (Yok olmak)

Lezgir lezgir gezmek (Boşu boş gezmek)

Lisan atmak (İstanbul şivesi ile konuşmak)

Mart dokuzu, vur topuzu (Martın soğuk geçmesi)

Mart gelini dert gelini (Korkma kışın kışından, kork Abrilin beşinden öküzü ayırır eşinden. Nisan ayının soğuk geçmesi)

Ocağın eğinçlik olması (Bağın bahçenin dikenlik olması)

Ocağı şen olmak (Evin şen olması)

Pebuk etmek (Ağlamadan önceki durum)

Peçuş etmek (Hayvanın sinek ısırdığı zaman kaçması)

Perang etmek (Dokuma işinin tamamlanması)

Peranktuş etmek (Aşırmak)

Popiç vurmak (Herhangi bir yeri tıpa ile tıkamak)

Pucekpunini/Eşek arısı yuvası (Kışkırtmak)

Su durur, sen durmazsın (Çalışkan olmak)

Tane atmak (Bahçeye tohum ekmek)

Tavluş olmak (Yere yatıp yuvarlanmak)

Toprağı başına vermek (Cenazenin mezara yerleştirilip üstünün toprakla kapatılması)

Tuz peteği olmak (Arı kovanlarının ölmesini istenmesi amacıyla söylenen söz)

Türkü atmak (Derdini mani ile anlatmak)

Vakitsiz olmak (Maddi durumun kötü olması)

Vara yoğa konuşmak (Gereksiz lüzumsuz konuşmak)

Vertef etmek (Değirmen çalışırken kendisi için bir ekmeklik un öğütmesi)

Yağmıyı başa vurmak (Başlanan işi bitirmek. İşi bitirmeden bırakmak anlamına da gelir)

Yalan yere iş çıkartmak (Küçük şeylerden olay çıkartmak)

Yavri vermek (Kovanın oğul vermesi)

Yetimin peliti külde de yanar (Yetimin yüzü hiç bir zaman gülmez)

Zebani gibi olmak (Zehir gibi hareketli çalışkan olmak)

Zot etmek (Kazma, kopri, balta gibi demir aletlere ek yaptırmak)

Evlenmek padişahlık bekârlıktır sultanlık.

İyiyle iyi her adamın işi, kötüyle iyi er adamın işi.